Ünlü isimler ŞALOM için yazıyor

Ünlü gazeteci Serdar Devrim farklı konularda daldan dala konarak ŞALOM okurlarını düşünmeye davet ediyor...

Serdar DEVRİM Şalom
14 Ekim 2009 Çarşamba

1 Ekim tarihli ŞALOM’un sürmanşeti “Ünlü isimler ŞALOM için yazıyor” diyordu.

‘Ünlü’ tanımı, mesela o gün yazan Atilla Dorsay için doğru ve yerinde. Ama bana uymaz. Bugün bu köşeye, ünlü olduğum için değil – ki değilim - gazetelerde bir şeyler yazdığım için misafir edildim.

Ama adına günümüzde ‘köşe yazarlığı’ denilen bu ‘iş’ (meslek demiyorum çünkü gazetecilik bir meslek değil ki köşe yazarlığı olsun...) bir tuhaf.

Haftanın şu kadar günü, akşam şu saate kadar, şu kadar satırlık bir yazı yapıp göndereceksin!

Pierre Desproges rahmetlinin dediği gibi, “Bu konuda en ufak bir bilgim yok ama bir görüşüm var!” demeye, maşallah futboldan diplomasiye, modadan ekonomiye, şaraptan anayasal sorunlara, her konuda görüş sarf etmeye, hâsılı ukalalığa mezun ve yetkilisin!

Bu nasıl bir haddini bilmezliktir! Bu ne ayıp bir kendini beğenmişliktir!

* * *

ŞALOM’a misafir olmak kolay değil. Bir pazarımı bu işe ayırdım, çayımı koydum, bilgisayarımı açtım... Ve tıkanıp kaldım. Ben ki herhalde yüzlerce, binlerce yazı ‘yumurtlamışım’, ı-ıh, bu sefer çıkmıyor!

En iyisi olsun, diye titizlendiğimden muhtemelen...

Saat 19.42 ve sadece ve sadece yukarıda okuduğunuz girişi yazabildim.

Önümde dört tane ‘başlanmış ve yarım bırakılmış’ müsvedde duruyor.

İzninizle, size, aşağıda, bugünkü yazı için aldığım bu notları, başlayıp da arkasını getiremediklerimi okutacağım.

Dedim ya, bizim işimiz bir tuhaf. Niye insanlar benim, üstelik uzmanı olmadığım bir konuda, âlî fikirlerimi merak etsinler?

İyisi mi, üzerinde düşündüğüm, ŞALOM için yazı yapmaya niyetlendiğim birkaç konunun ‘sinopsis’ini sunayım size. Siz, bunları, bilgi dağarcığınızın, fikrinizin ve inancınızın, dünya görüşünüzün filtresinden geçirin, üstünde düşünün.

Maksat da bu değil mi zaten?

Bunu yapmak için niye bana ihtiyacınız olsun ki?

* * *

Alexandre Vialatte “Gerçek sanatçıların insanlığa yapabileceği en büyük hizmet, bize kendi gerçeklerini değil, bizim gerçeklerimizi göstermektir” diyor.

(Not-1: Bu açıdan, sanatçı olmasalar bile, gazetecilerin biraz alçak gönüllü olmasında hem kendileri, hem okurları açısından, İsmet Paşa’nın dediği gibi ‘sayılamayacak kadar çok fayda vardır’.)

(Not-2: Alçak gönüllü deyince aklıma geldi. ‘Kara Kutu’ anlamına geldiğini tahmin ettiğim Kufsa Şehora adlı romanında, Amos Oz, batı dillerinde alçak gönüllülük anlamına gelen humilité-humility kelimesinin kökünün humilis-humus, yani ‘toprak’ olduğunu söyler ve ekler: “Peki acaba toprak gerçekten alçak gönüllü müdür? Herkes toprağa isteğini yap(tır)abileceğini sanır; çapalayabileceğini, altüst edebileceğini, ekip biçebileceğini. Ama en nihayetinde toprak, ona sahip olabileceğini zannedenleri yutup yok eder. Sonsuz sessizlikte sadece o varlığını sürdürür.”)

* * *

Aziz Augustinius “İnsan oğlu gerçeği o kadar sever ki, başka bir şey sevdiklerinde, bunun illa gerçek olmasını isterler” der; “Ve yanılmaktan hiç hoşlanmadıkları içindir ki, hatalarının yüzlerine vurulmasından nefret ederler...”

(Not-1: Ve insanlar, onları düşünmeye, gerçek diye bildiklerini sorgulamaya, ön yargılarını kırmaya zorlayanları değil, inandıklarını ve düşündüklerini ‘teyit eden’leri severler. Taşları yerinden oynatan, oyunbozan, kafa karıştıran bir yazar olmak bu yüzden zordur Türkiye’de…)

(Not-2: Bu arada, gerçekler konusunda da alçak gönüllü olmak gerekir. Antoine Bello’nun kahramanı Sliv’in dediği gibi, “Gerçek, muhtemel senaryolardan sadece biridir”.)

* * *

Eliette Abécassis’in geçen ay çıkan Sépharade adlı romanı İsrail’de bir düğünle başlıyor. Kızları Ester’e aşırı düşkün olan Suzanne ile Moïse, bu birleşmeden memnun değildir. Ester içinse bu evlilik, ana babasının boğucu sevgisinden kurtulmak için bir fırsattır; “Çünkü aşk sadece iki kişiyi bir araya getirirken; evlilik, aileleri, şehirleri, kültürleri, değer hükümlerini bir araya getirir. Bu yüzdendir ki, eskiden, sevenler evlenemez, evlenenler birbirini sevmezmiş...”

(Not: Türkler ile Kürtler, her şeye rağmen karşılıklı muhabbetlerini ve yakınlıklarını ifade etmek için, ‘birbirimizden kız aldık verdik’ derler. ŞALOM’un manşet yaptığı bir anket, Türk-Türkler’in yüzde 90’ının hayatında hiçbir Yahudi tanımadığını gösteriyordu. Aynı insanların yüzde 42’si ‘Yahudi komşu istemem’ diyordu. Binlerce yıldır nasıl bu kadar birlikte, ama bu kadar uzak ve yabancı yaşamışız?)

* * *

Claude Lévi-Strauss, insanoğlunun tabiatı ve her türlü kültürel çeşitliliği yok etmesinden bahisle, 1967’de şöyle diyordu: “Bu çeşitliliği yaşatmak için değil, en azından hatırasını korumak için mücadele ediyorum”.

(Not-1: İnternette ‘Lévi-Straus’ diye tarayınca, karşımıza önce blucin imalatçısının, sonra bilim adamının gelmesi ne kadar acıklı!)

(Not-2: Lévi-Strauss gibi bir antropologun, yani işi ‘insan’ olan bir bilim adamının bu sözleri şaşırtıcı. Öncesini, sonrasını bulup okumadan yargılamak yanlış. Çünkü - Bir yandan yeryüzünde yaşamın bekası için bu kadar ‘çeşitlilik’ yaratırken, bir yandan her yıl şu kadar bin canlı türünün yok olmasına göz yuman tabiat misali - toplumlar, bir yandan kültürel, etnik, dini çeşitliliğin faziletlerinden dem vururken, bir yandan tek tip insan yaratmak, çeşitliliği ortadan kaldırmak için elinden geleni yapıyor. Gerekirse cebir kullanarak... Tabiat da ikiyüzlü mü acaba?)

(Not-3: Rick Bass The Lives of Rocks adlı kitabında, “Tanrı her yerde ama asıl tabiattadır” der: “Tanrı o kilisede veya bu kilisede değil, birbirimize reva gördüğümüz muamelededir.” Bizim tanrımız kendisiyle ve bizimle pek övünmüyor olsa gerek!)

 

Serdar DEVRİM kimdir?

Saint-Benoit Fransız Erkek Lisesi’ni bitiren Serdar Devrim, ardından Fransa’da Uygulamalı İktisat Fakültesi İktisadi ve İdari İlimler lisans ve yüksek lisanslarını tamamladı. Çalışma hayatına şahsi girişimleri ile başlayan Devrim, 1990-1995 yılları arasında Konda Araştırma ve Danışmanlık Şirketi’nde şirket müdürü olarak görev aldı. 1995 yılında Hürriyet Gazetesi’nde ekonomi muhabiri olarak göreve başladı. Aynı kurumda Genel Yayın Yönetmeni Asistanı, Dış Haberler Müdürü, Haber Araştırma Müdürü ve internet yazarı olarak çalıştı. Devrim, halen Hürriyet Haber Merkezi ve Hürriyet İnsan Kaynakları Gazetesi editörü olarak çalışmalarını sürdürüyor.