Dünyanın en büyük yeşivalarından birinin başında olan Rav Yaakov Hillel, ender bulunan dini el yazmalarını kitaplaştıran bir yayınevini de yönetmekte… Alaha ve Kabala üzerine birçok esere de imza atmış olan Hillel ile, Türkiye ziyareti öncesinde e-posta yoluyla kısa bir söyleşi gerçekleştirdik
Rav Hillel, bize kısaca Aavat Şalom yeşivası hakkında bilgi verir misiniz?
Başında olduğum Aavat Şalom eğitim kurumları birçok kolda faaliyet gösteriyor. Kısaca söylemek gerekirse, Talmud ve Alaha öğrenmekte olan binden fazla üst düzey öğrencimiz var. Çok sayıda Rav yetiştirmekteyiz ve onlar da hem öğrenmekte hem de dünyanın birçok yerinde eğitim ve öğretim vermekteler. Her öğrencimize özel ilgi göstermeye gayret ediyoruz ve kendilerine özgü yetenekleri elimizden geldiğince geliştiriyoruz. Bu konuda yıllar içinde muazzam başarıya şahit olduk. Bunun yanında, Yahudi bilinci elde etme fırsatına sahip olmamış kişilere yönelik son derece müstesna bir programımız da mevcut. Bu program gençlerle bir araya gelip köklerine geri dönmelerine, onları tekrar Yahudiliğin eşsiz mirasına cezbederek, Tora öğrenmelerine, Tora bilgisine sahip olmalarına yardımcı olmaya çalışıyoruz. Kızlar için de oldukça yüksek düzeyde bir seminerimiz var. Bunların yanında, Aavat Şalom’un tacını süsleyen mücevher olarak tanımlayabileceğim şey, Kabala öğrenimi ve öğretimidir. Çok büyük ve yaşlı Ravlar’a Kabala eğitimi veriyoruz. Eğitim alanlar, kendileri de müstesna yeşiva başkanları ve çok yüksek standartta Ravlar’dır. Yüzlercesi her hafta kurumumuza gelmekte ve benim şahsen verdiğim derslere katılmaktadır.
Türkiye ile nasıl bir bağlantımız var? Her şeyden önce, Türkiye’deki Yahudi cemaatinin oldukça benzersiz olduğunu çok kuvvetli bir şekilde görmüş bulunuyoruz. Tarihi olarak, son 600 yılda, ya da İspanya’daki Engizisyon’dan bu yana geçen 500 yılı aşkın sürede, Türkiye’deki cemaat Sefarad Yahudiliği’nin en öne çıkan cemaatlerinden biridir. Bu cemaat günümüze, bu yüzyıla kadar en büyük hahamları, en büyük yazarları, en büyük Kabalistleri, en büyük Yahudi liderlerini üretmiş bir cemaattir. İstanbul’daki ve İzmir’deki büyük yayınevleri yayınlamış oldukları binlerce ve on binlerce kitapla, bu cemaatin büyüklüğünün ve yıllar boyunca eserler verip birçok muhteşem kitaba imza atmış olan olağanüstü hahamların tanığıdır. Bu gerçeğin yanında, Türkiye’de yetişmiş hahamlar tarafından yazılmış olup hakkında çok bilgi sahibi olduğumuz ama henüz yayınlanmamış olan binlerce el yazması, dünya çapında hem özel kütüphanelerde hem de halk kütüphanelerinde yer almaktadır. Şu ana kadar önde gelen Türk hahamlarının sanırım yaklaşık 50 adet önemli eserini yayınlama fırsatına sahip olduk ve bu şekilde Türk hahamları tarafından verilmiş daha birçok eseri yayınlamayı sürdürmeye yönelik yüksek ilgimiz devam ediyor.
Bence Türkiye’deki Yahudi cemaatini eşsiz kılan bir başka nokta da kendi geleneklerini ve cemaat kurumlarını yıllarca öncesinden bu güne kadar güzel bir şekilde korumuş olmasıdır. Günümüzde nereye giderseniz gidin, dünyanın çoğu ülkesinde, İsrail’de, Amerika’da, İngiltere’de Yahudiler bulursunuz; birçok farklı cemaate rastlarsınız, Aşkenazlar, Litvanya ekolü mensupları, Hasidler, Yemen cemaatleri, İran cemaatleri vs. vardır. Her yerde birçok farklı cemaat mevcuttur. Ama orijinal cemaatlerin neredeyse hepsi yerlerinden kopmuştur, artık asıl yerlerinde mevcut değillerdir. Özellikle de Uzakdoğu’dakiler ve Ortadoğu’dakiler, artık bu cemaatler mevcut değil. Avrupa’daki cemaatlerin çoğu artık yok. Binlerce yıllık cemaatler, dünya üzerindeki orijinal yerlerinden kaybolmuşlardır. Dolayısıyla, Türkiye’deki cemaati eşsiz yapan nokta da budur. Bugün orada yaşamakta olan aileler, kültürümüze önemli katkılarda bulunmuş olan ünlü ailelerden örnekler vermek gerekirse, Kamhi, Alfandari, Krespin, Algazi, Palaçi ve daha birçok aile, Türk cemaatinin yüzlerce yıl öncesindeki orijinal ailelerin çocuklarıdır ve bu aileler günümüzde de halen Türkiye’de yaşamakta olan çocukları ve torunlarıyla birlikte varlıklarını sürdürmektedir. Bu, Türkiye’deki Yahudi cemaatini son derece özel bir cemaat, orijinal bir cemaat, köklü olması açısından saf bir cemaat haline sokmaktadır. Bu açıdan, Türkiye’deki cemaat, yıllar içinde dünya savaşları ve başka olumsuz olaylar nedeniyle yerlerinden olmuş diğer cemaatlerden farklıdır.
Önce de belirttiğim üzere Aavat Şalom yeşivasının kuruluşu sadece Tora’nın Talmud’da ve Şulhan Aruh’ta açıklanan herkese açık konularının değil, aynı zamanda Tora’nın, Rabi Şimon Bar Yohay’ın yazılarında ve Zoar kitabında, ayrıca Arizal’ın birçok kitabındaki yazılarında ve başka birçok eserde açıklanan sırlarını ele alan Kabala öğrenimini de hedeflemişti. Yeşivamızda bunları öğretiyor, açıklıyor ve üzerinde incel
Hem cemaatle aramızdaki bağlantı hem de gerek Alaha gerekse de Kabala alanlarında bu köklü geleneğin öğretmenleri olmanın getirdiği özel bağlantı doğrultusunda, özellikle de dünya çapında ister politik isterse de dini birçok olağanüstü olayın meydana geldiği ve hepimizin birçok yönden çok sayıda zorlukla ve cevapsız kalan birçok soruyla yüzleşmek durumunda olduğu, köklerimizi ve gerçeği aradığımız günümüzde Türkiye’deki kardeşlerimize aktarabileceğimiz ve kendileriyle paylaşabileceğimiz çok şey olduğu hissini taşımaktayız. Eğer bu alanlarda herhangi bir şekilde bir ışık verebilirsek, bu büyük cemaate eski görkem ve ışığını geriye getirmeye katkıda bulunabilirsek, gelip cemaati ziyaret etmekle ve herhangi bir şekilde yardımcı olabileceğimiz insanlarla bir araya gelmekle değerlendireceğimiz zamanımıza ve gayretimize şüphesiz değecektir.