Bereşit: Tanrı “ışık olsun” dedi

Ve Tanrı’nın Ruhu suyun üzerinde hareket halindeydi. Tanrı “Işık olsun” dedi ve ışık varoldu. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü; Tanrı ışık ile karanlığı birbirinden ayırdı...

(Bereşit I:2-4)

Kavram
14 Ekim 2009 Çarşamba

Bilgelerimiz şöyle açıklar: Aşem, gelecekteki Enoş nesli (dördüncü nesil), tufan nesli (onuncunesil) ve Babil Kulesi nesli (tufandan 340 yıl sonra) tarafından yapılacak kötülükleri öngördü ve onların, Işığını hak etmediğini anladı. Bu yüzden, Işığını geri çekmeye ve bu olağanüstü ışığı, Maşiah zamanında yaşayacak dürüst kişilere saklamaya karar verdi. (Hagiga 12a)

Bu yorum oldukça kafa karıştırıcıdır. İnsanoğlunun fikir değiştirmesi olağandır. Ancak Aşem söz konusu olduğunda, fikir değiştirme kavramı ne şekilde anlaşılmalıdır? Önce öylesine saf ve güçlü bir ışık yaratıyor ki, insanoğlu “dünyanın bir ucundan öbür ucunu” görebiliyor (bu, sınırsız bilgi için kullanılan bir tabirdir), ardından bu ışığı gelecekteki daha iyi bir döneme saklamaya karar veriyor.

Hazal şu açıklamada bulunur: “İlahi Ruh suyun üzerinde hareket halindeydi – Burada kastedilen Maşiah’ın ruhudur” (Bereşit Raba 2:4). Ayrıca derler ki, dünyadan önce yaratılmış olan yedi şeyden biri, Maşiah’ın adıdır (Eruvin 54a).

Bilgelerin hedefi, Yaratılış’ın amacının Maşiah dönemine ulaşmak olduğunu ortaya çıkarmaktır. Maşiah döneminde, yaratılmış her şey Tanrı’nın Birliği’ni ilân ve kabul edecek ve insanoğlunun günahlarının yukarı (tinsel) dünyalarda neden olduğu ruhani kusurların tümü düzeltilecektir. Bu olay için dünyaların safileştirilmesi anlamına gelen mistik “birur olamot” terimi kullanılır.

Dolayısıyla “Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü” pasuk’unun kastettiği ışık, insanlığı Maşiah Çağı’na, yani Yaratılış’ın nihai amacına götürecek olan Tanrı bilincidir. Dünya, mükemmelliğe bu ilk (özgün) ışık sayesinde ulaşacaktır.

İnsanoğlu bu ışığı daha Maşiah Çağı gelmeden önce, Tanrı’yı anlamak için kullanabilirdi. Ancak Aşem, gelecek nesillerin, özellikle tufan ve Babil’in ahlâksız toplumlarının günahkâr davranışlarını öngördü; bu nesillerin neden olduğu ruhani hasar, varlığını her nesilde göstermeye devam etmektedir. Aşem, tikun’un (onarma, düzeltme) Maşiah dönemine kadar gerçekleşmeyeceğini anladı ve bu yüzden Işığını geri çekerek o büyük döneme sakladı.

Demek ki, Aşem’in fikrini değiştirdiği söylenemez. Aslında meydana gelen şudur: Yaratılış’ın nihai amacı, insanoğlunun davranışları yüzünden sekteye uğramıştır ve ancak Maşiah döneminde gerçekleşecektir.

(Maor VaŞemeş)

Tanrı (böylece) iki büyük ışık kaynağını - gündüzün etkin olması için büyük ışık kaynağını, geceleyin etkin olması için de küçük ışık kaynağını - ve (ayrıca) yıldızları yaptı.

(Bereşit I:16)

Raşi’ye göre Aşem başta güneş ile ayı eşit derece ışık verecek şekilde yarattı. Ancak daha sonra ayın ışığını azalttı ve güneşin ışığına tâbi kıldı. Aşem, “aynı krallığa iki kral hükmedemez” şeklindeki yakınmasından ötürü ayı cezalandırdı. Ay, önde gelen ışık kaynağı olmak istiyordu. Bunun üzerine arka plana itildi ve sesini çıkarmayan güneş, başrole getirildi.

Bilgelerimiz hakarete uğradığında sessiz kalan kişiyi över ve kendini tutan kişiyi, doğan güneşe benzetir (Gittin 36b); bu öğreti ile barışın değerini ve çekişmekten, didişmekten -mahloket- kaçınmanın değerini vurgularlar.

Ancak Aşem, kendileri de büyük ışık veren yıldızları yaratmak suretiyle, ayı yatıştırmaya çalışmıştır (Raşi). Bu ilahi müdahale, barışçıl varoluşun ne kadar önemli olduğunu gösterir; aksi takdirde yaratılış, varlığını sürdüremez.

Dahası, Korah’ın Moşe’ye karşı isyanı sırasında çok sayıda çocuk can vermiştir. Maharal (Guy Aryeh, Korach) Geinam’ın ve mahloket kavramının Yaratılış’ın ikinci gününde birlikte yaratıldığını açıklar. Bu yüzden bir kavgaya karışan, Geinam cezasını otomatikman kendi ve yakın ailesinin üzerine çeker ve bu cezaya, tüm diğer hususlardan bağımsız olarak maruz kalır. Mahloket’in sonuçları, yaş ve bireysel liyakatler gibi hafifletici sebepleri dikkate almaz.

Mahloket’in bir başka kötü etkisi, Aşem’in İlahi Varlığı’nın insanların arasından çekilmesidir. Aşem’in Varlığı’nın bulunmaması demek, zulüm, savaş, hastalık ve parasal sıkıntılar gibi zor durumların ortaya çıkması demektir. Aşem, halkı arasında ahdut, yani birlik ister. Ahdut varsa, kusurlarımızı görmezden gelir.

Mahloket’in ayrıca laşon ara’ya, yani insanlar arasında bölünmeye neden olan kötü konuşmaya yol açması kaçınılmazdır. Laşon ara en büyük günahlardan biridir. Aşem hepimize mahloket’ten kaçınarak barışseverlik ve birlik arayışında, Kendisini taklit etme bilgeliğini versin.

A BRIDGE TO HEAVEN

A Collection of Classic Kabbalistic

Commentaries on the Torah / Rabbi Yosef Gabay

ÇEVİREN: ESTREYA SEVAL VALİ