Bilmem farkında mısınız ama Youtube’a normal yollardan girmeyeli neredeyse 18 ay olmak üzere...
Geçtiğimiz haftalarda MÜYAP’ın başvurusu ile Myspace.com ve Last.fm siteleri de engellendikten sonra İnternet’te küçük bir araştırma yaptım.
Wikipedia’ya girdim ve 'İnternet’te sansür' başlığını arattım. Çıkan başlıkta büyük bir dünya haritası üzerinde İnternet’te sansür uygulanan ülkelerin belirli bir renklendirme ile sınıflandırıldıkları bir resme rastladım. Buna göre Türkiye, tüm diğer batılı ülkeler ve ABD gibi sarı renkli olarak işaretlenmişti. Acaba bu yapılan sansür uygulamaları şu veya bu şekilde yurt dışında da aynı şekilde mi uygulanıyordu?
Diğer ülkelerde uygulanan sansür, çocuk pornosu, ırkçılık propagandası yapan sitelere erişimin engellenmesi ile sınırlı. Türkiye’de İnternet’te yayınların düzenlenmesi ve denetlenmesi ile ilgili yasayı incelediğinizde, yasayı hazırlayanların İnternet ile ne kadar ilgisiz ve bihaber olduklarını görüyorsunuz.
Diyelim ki Atatürk’e hakaret edildiği gerekçesi ile Youtube’un kapatılması için dilekçe verdiniz ve kapattırdınız. Bu durumda sadece Türkiye’den sitenin tümüne erişilemiyor ve Atatürk’e hakaret eden, seyreden hiçbir Türk vatandaşının etkilenmeyeceği bir video sebebiyle, milyonlarca videoya ulaşamıyorsunuz ve tüm dünyanın de diline düşüyorsunuz. Bunun devekuşu misali kafayı kuma gömmek veya pire için yorgan yakmak gibi birçok deyim ve atasözü ile açıklamasını yapmak mümkün.
Hali hazırda Google hakkında da birden çok kapatma davası var. Davanın konusu aynı; arama yapıldığında Atatürk’e hakaret eden sitelere ulaşılıyor. Acaba Google kapatılırsa kime daha büyük ceza olur? Dünyanın her ülkesinden reklam geliri elde eden Google’a mı yoksa İnternet’te aramalarının %99’unu bu site üzerinden yapan Türkiye İnternet kullanıcılarına mı?
George W. Bush’un Amerika Başkanı olduğu dönemde Google anasayfasında ‘miserable (sefil)’ve ‘failure (başarısız)’ kelimelerinin arama sonuçlarında en yukarıda başkanın biyografisinin çıkması uzun süre İnternet alemi ve zincir e-postalarda dolaşmış ama bunu yasaklamak veya kaldırmak kimsenin aklının ucundan dahi geçmemişti. (Bkz. 'Google Bomb')
MÜYAP gibi kurumun yetkililerine göre bu bir sansür değil, telif ödemediği için kapatılan siteler hırsız konumunda. Peki, bu sitelere erişim engellendiğinde o telifi ödenmeyen müziklere yurt dışından ulaşım devam ediyor, buna ne d
Bundan yaklaşık iki ay önce, bir ürünün tanıtımı için ufak bir film hazırladım. Film, ekran görüntülerinden oluşan yaklaşık dört dakikalık bir animasyon idi. Sessiz animasyonun arkasına fon müziği olarak Bon Jovi’nin bir şarkısını seçtim. Sonrasında da bu videoyu paylaşmak için Youtube’a yükledim. Video bir ayda 20 kez izlendi. Bir ay sonunda videomun telif hakları nedeniyle kaldırıldığını gördüm. Bunu tespit edecek teknoloji mevcut ama bizim işgüzar derneklerimiz kolay yolu seçerek siteleri top yekûn kapatmayı ve Türkiye’yi çağdışı uygulamalara sürüklemeyi daha doğru buluyorlar.
Youtube’a girip ‘Lost’ dizisinin son bölümünü aramayı denediniz mi? Peki ya ‘Aşk-ı Memnu’ dizisini aradınız mı? Yurt dışında yayınlanan bir çok dizinin kayıtlarını online video paylaşım sitelerinde bulamazsınız. Peki, bunları bulamamanızın sebebi sizce tüm kullanıcıların çok namuslu oldukları için siteye yüklem
Siteleri erişime kapatmak konusunda Türkiye’de çok büyük bir yetki aşımı ve bilgi eksikliği mevcut. Örneğin, dünyanın en büyük blog sitelerinden biri olan Blogger, geçtiğimiz yıl, kısa bir süreliğine de olsa kapatıldı. Peki, Blogger’ın kapatılması için başvuruda bulunan kimdi dersiniz? Türkiye’nin en büyük dijital platformu... Futbol liglerinde yayınlanan maçların şifresiz olarak nasıl izlenebileceğine ilişkin bilgilerin verildiği bloglar bulunduğu iddiasıyla, İstanbul’daki bir idari mahkemeden kapatma kararını çıkaran firma, aldığı tepkiler üzerine şikâyetini geri çekmek zorunda kaldı.
Bir diğer örnek de, yine büyük bir blog sitesi olan Wordpress. Geçtiğimiz yıl içerisinde Adnan Oktar, kendisine hakaret eden yazılar bulunduğunu öne sürerek tüm wordpress.com sitesi ve altındaki bloglara Türkiye’den erişilmesinin yasaklanması kararını aldırdı. Bu karardan hareketle, İnternet’te kapattırmak istediğiniz herhangi bir blog sitesinde kendinize hakaret eden içeriklerle dolu bir sayfa hazırlayarak şikâyette bulunmanız yeterli, zaten detaylı kontrol eden yok, kapat gitsin...
İlgili mercilerin bu tip sıkıntıları önlemek için teklif ettikleri yönteme göre, her bir blogun bir yayın yönetmeni olmalı ve bu kişi blogunu açtığı ve açık tuttuğu sürece belli aralıklarla ilgili mercileri bilgilendirmeli. Bu denli bir bilgisizlik ve konudan haberdar olmama konusu başka ülkede yaşanmış mıdır bilemiyorum.
Bu yasaklayıcı zihniyeti fırsat bilip kişi ve kurumların da kendi çıkarlarına uygun gelen durumlarda bu yasakları seçenek olarak göz önüne aldıklarını gördük. Aşağıda, İnternet’te bu konu ile ilgili yayınlanmış olan üç adet yazının linkini veriyorum, bu yazıları da okursanız konuyla ilgili bir takım ilave görüşleri de göreceksiniz.
Dünya değişiyor, yasaklanmasına rağmen İran’daki seçimler sonrasında tüm dünya olan biteni Twitter üzerinden takip etti. Obama’nın seçimi İnternet’teki teşkilatlanması sayesinde kazandığı su götürmez bir gerçek. Bugün hiçbir devlet, kendisi hakkında çıkan yanlış ve yalan propagandaya kafasını kuma gömerek karşılık vermiyor. Ya hukuki yollarla ilgili içeriğin yayınlanmasını önlüyor, ya da (çok daha zor olanı) kendi içeriklerini yaratarak daha büyük bir kitleyi bilgilendirmeyi amaçlıyor. Bugün burun kıvırdığımız Ürdün’ün kraliçesi Rania’nın Twitter hesabını dünyada 900.000’den fazla kişi takip ediyor, bizim devlet büyüklerimiz veya eşleri Twitter’dan haberdar mıdırlar dersiniz?
Tavsiye ettiğim linkler şu şekilde...