<p><span lang="EN-US">‘Bir daha bakmanız lazım ve belki de bir daha düşünmeniz. Gazetecilik, tarihin yazılmış ilk kopyasıdır ve çoğu zaman yazılanlar gerçekle örtüşmez’. Bu sözlerin sahibi yazar Richard Landes, Ortadoğu, 21. yüzyıl Avrupa’sı ve uluslararası kamuoyu hakkında bize görüşlerini anlattı. </font></span></p>
Lara ABUT
Okuduğumuz, dinlediğimiz hatta gözümüzle gördüğümüz her şeye başka bir açıdan defalarca bakmamızı öneren Landes bu yöntemle tarihi yanılgıları aydınlattı
Bay Landes, kendinizi okuyucularımıza kısaca tanıtır mısınız?
Princeton Üniversitesi’nde ‘Ortaçağ İlimleri’ okudum ve uzmanlığıma uzun süreler bu alanda devam ettim. İsrail’e gelene kadar Boston Üniversitesi’nde öğretim görevlisiydim ve yayınlanmış bir kaç kitabım var. Ayrıca şu anda da “Medieval guide to 21st century” adlı bir kitap yazıyorum.
21. yüzyıl ve şimdiye kadar yaşanan siyasi olaylarla ilgili yoğun araştırmalarınız var. Biraz bunlardan bahseder misiniz?
Her şeyden önce 21. yüzyıl gerileme, bir geriye dönüş ile başladı. 1900’lu yıllarda herkes iyimser, sivil toplum örgütleri faal ve insanlar 21. yüzyıla barış umudu ile bakar durumdaydı. Ama 21. yüzyılın başlarından itibaren bu duygular yerini karamsarlığa bıraktı. 30 Eylül 2000’de yaşanan Muhammed Al-Dura olayı 21. yüzyılın ilk kan davası haline geldi.
|
Al-Dura olayı neden bu kadar önemli?
İki nedenden dolayı. Birincisi internet, televizyon, kablolu yayın yoluyla Al-Dura hepimizin evlerine konuk oldu. İkincisi ise bu videonun bir İsrailli tarafından basına verilmesi idi. Dünya bu videoya ve Al-Dura’nın İsrailli askerler tarafından öldürüldüğüne inanmak istedi ve Yahudi bir İsrailli bunu savunduğu için de buna inanmak kolay oldu.
Türkiye’de yayınlanan ‘Ayrılık’ dizisinin İsrailli ilgili olan bölümlerinin Al-Dura videosundan etkilendiğini söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle. Al-Dura olayı İsrail’in aleyhinde herhangi bir şey yapmak isteyen herkesin öncelikli referans noktası oldu. Artık dünyanın gözünde İsrail, bilerek isteyerek çocukları öldürür imajı yer alıyor. Eğer bu çocuk iki ülke askerleri arasında çapraz ateşte ölseydi bu kadar büyük bir olay yaratılmayacaktı. İsrailli askerler Al-Dura’yı kameraların önünde öldürdü gibi gösterildiler ve işin kötüsü sadece İsrail askerleri değil dünyadaki bütün Yahudiler bundan sorumlu tutuldular.
AVRUPA’DA ANTİSEMİTİZM YÜKSELİŞTE Mİ?
‘Dünyadaki bütün Yahudiler bundan sorumlu tutuldular’ dediniz; bir örnek verir misiniz?
Fransa’da yasayan bir arkadaşım Al-Dura videosunun Fransa’da yayınlanmasından bir gün sonra beni aradı ve şunları söyledi, “Oğlum bugün okula gitti ve sınıf arkadaşları tarafından soru yağmuruna tutuldu. Arkadaşları oğluma, ‘Filistinli o çocuğu neden öldürdünüz’ diye sormuşlar”. Yani nasıl olur da Fransız Yahudi bir çocuk binlerce mil ötede olan bir olaydan sorumlu tutulabilir? Çocuğun gerçekten İsrail askerleri tarafından öldürülüp öldürülmediği bile bilinmezken İsrail şeytanlaştırılmaya ve ötekileştirilmeye çalışılıyor.
Peki, Avrupa Birliği ülkeleri genelde bu olaya nasıl tepki verdi?
İsrailli askerlerin kasıtlıca çocuk öldürdüğü sanki genel geçer bir gerçekmiş gibi Avrupa ülkelerinde benimsendi. Hatta bir gazeteci Al-Dura’nın bu görüntülerinin Holokost görüntülerini silmeye yettiğini yazdı. Benim anlamadığım altı milyon Yahudi’nin bilinçli bir şekilde, gaz odalarında yakılarak, topluca öldürülmesinin görüntülerinin acısının bir video ile silinebilecek olması. Bu ahlaki deliliktir.
Avrupa’nın bu videoyu ve yaşananları bu kadar kolay kabul etmesinin başka bir nedeni var mı sizce?
Tabii ki; Holokost suçluluğundan kurtulmak. Al-Dura videosu Avrupa’ya İsrail’in de kötü şeyler yapabileceğini ve altı milyon insanı öldürdükleri için daha fazla vicdan azabı çekmelerine gerek olmadığı hissini verdi.
Goldstone Raporu hakkında ne düşünüyorsunuz?Fransızlar ve İngilizler oy kullanmadı. Diğer ülkeler oy kullandı. Ülkeler aslında Birleşmiş Milletleri de gelecekte onlara karşı olabilecek bir saldırı için hazırlanmış oluyorlar. Kısa dönemde anti-İsrail olmak onlara güç verse de uzun dönemde hedefin onlara döneceğini düşünmüyorlar. İsrail’in Filistin’de yaptıklarının 10 katını Amerika Irak’ta yaptı fakat savaş suçlusu olmakla suçlanmıyor. Batının bu raporu desteklemesi kesinlikle kendilerine zarar verecek.
Avrupa’da neler değişti? Son zamanlarda antisemitizm yükselişte mi sizce?
Al-Dura olayından sonra yeni bir antisemitizm dalgası Avrupa’ya yayıldı. Avrupalılar antisemit değiller; ben onlara anti-Judaik diyorum. Anti-Judaikler genel olarak Yahudileri sevmezler fakat antisemitler İsrail’in ve Yahudilerin var olma hakkının olmadığını düşünürler. Buna rağmen Avrupa’nın şu anda izin verdiği anti-Judaism değil antisemitizmdir.
Peki, ABD ne durumda? Antisemitizmin en az olduğu ülke diyebilir miyiz Amerika için?
Amerika’da artan neo-Nazizm ve anti-Judaism var. Amerika’da antisemitizmin olmadığı ender ülkedir. Amerikan halkı son 50 senede ülkelerinde olan Yahudilerin ülkeyi ve dış politikayı bu kadar etkilemesinden rahatsızlar.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ, ANTİSEMİTİZM Mİ?
Peki, Amerika’da antisemit söylemler var mı ya da ifade özgürlüğü ne ölçüde?
İnsanlar genelde İsrail’e saldırmayacak ve İsrail’i eleştirmeyeceklerse bu konudaki görüşlerini saklıyorlar. İsrail’i savunanlar popülaritelerini pek koruyamıyorlar. Avrupa’da özellikle Yahudi akademisyenler arasında yükselen anti-siyonismin nedeni de budur. İsrail’e saldırmak popülariteyi arttırırken İsrail’i savunursanız kendinizi akademik dünyanın dışında bulabilirsiniz.
İsrail ile Amerika’nın yakınlığının en büyük nedenlerinden biri de iki ülkenin ve iki kültürün de kendi eleştirisini yapabilmesidir. Fransa kendini eleştirebilen bir ülke değildir mesela.
Amerika ve İsrail’i ortak paydada buluşturan başka bir toplumsal özellik var mı?
Dediğim gibi özeleştiri yeteneği ve tolerans. Bin kere tolerans kelimesinin altını çizmek istiyorum. Şu an Kudüs’de bir kafede oturuyoruz. Yanımızda pazar var. Pazarda Araplar, dindar Yahudiler, açık giyimli Hıristiyan turist bayanlar var ve barış içinde alışverişlerini yapıyorlar. Herkesin birbirine toleransı var ve bu sadece lafta değil. Buna aktif tolerans diyoruz.
İsrail devletinin kültürünün içine işlemiştir tolerans ve bunu şuradan anlıyoruz. İsrail Devleti’nin nüfusunun yüzde 20’sini Araplar oluşturuyor. Bu oran Fransa’da sadece yüzde 10 ve bu sayıyı iki katına çıkardığımızı düşünün. Herhalde Fransa’da iç savaş başlar.
Peki, ifade özgürlüğüne geri dönersek, sizce antisemit söylemler yasaklanılmalı mı medyada?
Hayır. Yasayla değil fakat etikle, ahlak felsefesiyle yasaklanmalı. İfade özgürlüğü antik Atina’da başlar ama orada bile ifade özgürlüğü her ağza geleni söylemek değildir. Bazı şeyler ağza alınmayacak kadar ayıptır, etik değildir ve bunlar tabu olur. Antisemit söylemler de böyle olmalı bence.
FİLİSTİN’DEKİ HOLLYWOOD
Sizin yarattığınız ve sonradan çok popüler olan bir terim ‘Pallywood’dan bahsedelim.
Pallywood terimini Al-Dura videosuna bakarak keşfettim. Ben bir araştırmacıyım ve asla önümüze sunulan kanıtlara kendim ilk elden şahit olmadan inanmam. Bende orijinal görüntüleri gözlerimle gördüm. Ve ben Al-Dura videosunu tamamen sahnelenmiş olduğuna inanıyorum. Yakından bakanlar ya da web sitemde bu videoyu izleyenler gözlerinden kaçırmamışlardır; küçük çocuk askerlerden kaçarken yere düşüyor ve düşeceğini bildiği için canı acımasın diye ellerini altına koyuyor. Tamamen çalışılmış bir görüntü.
Peki, bu bulduğunuz delilleri ve orijinal videoyu herhangi bir haber televizyonunda yayınlayabildiniz mi?
Hayır. Bazıları tamamen ikna olduklarını bile söyledilerse de yayınlamayı kabul etmediler. Eğer insanların beğendiği ve rahat hissettiği bir hikâye varsa aksi kanıtlansa bile kendi hikâyelerine bağlı kalmayı tercih ediyorlar. Ben Al-Dura olayında insanların kanıtlar olsa bile bu videodan ve bu hikâyeden vazgeçmeyeceğini biliyordum. Ama artık uyanma zamanı. İnsanlar iyi adam- kötü adam hikâyesini seviyor ve ‘benim tarafım iyi taraf’ psikolojisini de seviyorlar.
Al Dura olayı nedir?
30 Eylül 2000 akşamı Fransız bir haber kanalı Filistinli bir çocuğun İsrailli askerler tarafından hedef alınarak öldürüldüğünü “canlı” olarak yayınladığını iddia etmişti. 12 yaşında bir çocuğun kasıtlıca öldürülmesi uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Daha sonra ise televizyon kanalı yalan haber yapmakla suçlandı ve mahkemeye verildi. Seneler süren mahkemeler sonucunda videonun gerçekleri yansıtmadığı ve Al-Dura’nın İsrailli askerler tarafından kasıtlı olarak öldürülmediği kanıtlandı. Fakat Al-Dura videosu halen kimi gruplar tarafından küresel cihad çağrısının bir sebebi olarak kullanılmakta.
Pallywood’a geri dönersek…
Ben Filistinlilerin böyle bir şey sahnelenmiş olmasına şaşırmıyorum. Bir işi iyi yaparsan haberlere çıkarsın, sempati toplarsın. Ben bu videoların sahnelenmiş olduğunu kanıtlamama rağmen hiç bir haberde değilim. Ben de videomu internete koydum gayet de başarılı oldu.
Peki yine sizin bulduğunuz bir terim olan ‘Demopath’ nedir?
Demopath, demokrasiyi ve insan haklarını, demokrasi ve insan haklarını yok etmek için kullanmaktır. İslam ülkelerinin Birleşmiş Milletler yoluyla demokrasilere saldırmaları bunun en açık örneğidir. Eğer İsrail yok olursa diğer hiç bir demokratik ülke ayakta kalamayacaktır.
Popüler medya ve alternatif medya ile ilgili çalışmalarınız ve sadece bu konuya ayrılmış bir web siteniz var. Biraz popüler medyadaki sorunlardan bahsedebilir misiniz?
Medya istemediği haberleri yayınlamak zorunda olana kadar yayınlamıyor. Yine benim de aralarında olduğum birkaç blogcunun ortaya çıkardığı İnsan Hakları İzleme Örgütü ile ilgili skandala gelelim. Biz haftalardır Marc Carlasco’nun Nazi hayranlığından bahsediyorduk fakat ancak örgütten uzaklaştırılması ile New York Times’da olay haber olarak yerini buldu. Medya genelde önemli detayları atlayarak yanlı haberler yapıyor. Bunun en açık örneği daha önce değindiğimiz Al-Dura. Gazze operasyonun başında BBC News, Mısır sınırında ambulanslar, ilaçlar, yardım paketleri ve ilk yardım malzemelerinin olduğu bölgeden bir haber yaptı.
Her şey hazır bekliyordu fakat Hamas sınırdan içeri bunları sokmuyordu. Aynı gün Hamas televizyonlarda ‘hiçbir şeyimiz yok siviller oluyor yardım malzemeleri elimize ulaşmıyor’ diye bağırıyordu. Bu görüntüleri bir araya koyup burada bir tutarsızlık var demek nedense kimsenin aklına gelmedi.
Profesor Landes, vakit ayırdığınız için Şalom Gazetesi adına teşekkür ederim.
PROF. RİCHARD LANDES KİMDİR?
Profesör Richard Landes, Amerika’da doğup büyüdü. Harvard Üniversitesi’nde Sosyal Bilimler dalında lisansını tamamlayan Landes, eğitimine Princeton Üniversitesi Tarih Bolumu yüksek lisansı ile devam etti. Landes, bitirme tezini Ortaçağ Fransa’sı hakkında yazdı. Basılmış üç kitabi bulunan Landes, şu anda dördüncü kitabı ‘Medieval guide to 21st century’ adlı yapıtı üzerinde çalışıyor.
Landes, İsrail-Filistin savaşında uluslararası kamuoyu tarafından genel geçer gerçek olarak kabul edilen bir sure olayın aksini ispatlamasıyla biliniyor. Bunlardan en önemlisi üç senedir üzerinde çalıştığı ve kendi web sayfası olan www.seconddraft.org adli sitede delillerle açıkladığı Al-Dura videosu. Landes, İsrail’e taşınana kadar Boston Üniversitesi Tarih Bölümü profesörlerindendi. Lisans ve üst lisans öğrencilerine tarih ve Latince dersi veren Landes, şu anda vaktinin çoğunu kitabı üzerindeki çalışmalara harcıyor.