Sovyetler Birliği’nin atom bombası projesinde çalışması sayesinde Stalin’in Yahudi kıyımından kurtulan ve daha ileriki yıllarda Nobel Fizik Ödülü’nü kazanan Rus fizikçi Vitaly Ginzburg geçtiğimiz günlerde 93 yaşında hayata veda etti
Rusya Yahudi’si bilim adamıVitaly Ginzburg 2003 yılında “Süperiletkenler ve süperakışkanlar teorileri”ne olan öncü katkıları nedeniyle Nobel Fizik Ödülü’nü Alexei A.Abrikosov ve Anthony J.Leggett ile paylaşmıştı. Vitaly Ginzburg tutuklanıp yargılanmış Stalin’in hayatına kastetmek suçundan 1944 yılında üç yıl çalışma kamplarına gönderilmiş Nina Yermakova ile evlendi. Bu evlilik, bir Sovyet bilim adamı olarak kariyerinin sonu olabilirdi. Çünkü devlet antisemitizminin en belirgin olduğu yıllardı.
Ginzburg, Nobel ödülleri komitesine yazdığı otobiyografik bir yazıda; “O dönemde bulunduğum koşullarda başıma gelebilecekleri tahmin edebiliyordum. Bana çok pahalıya mal olabilirdi, fakat hidrojen bombası çalışmalarında yer almam hayatımı kurtardı” diyordu.
Ginzburg, ünlü Sovyet fizikçi ve yakın dostu, rejim muhalifi Andrei Sakharov ile Sovyet Hidrojen bombası projesinde birlikte çalıştı, sistemin yaratılmasında çok önemli iki yöntemi onunla beraber geliştirdi. Ancak 1951 yılında Vitaly Ginzburg atom bombası projesinden azledildi. Çünkü Stalin yeni bir antisemitizm dalgasının başını çekiyor, Sovyetler Birliği’ndeki sorunların sorumlusu olarak gördüğü Yahudileri çalışma kamplarına gönderiyordu.
“Büyük Lider Stalin’in 5 Mart 1953’te ölmesi veya öldürülmesi nedeniyle Yahudi karşıtı planlarını gerçekleştirmek için yeterli zaman bulamaması çok büyük bir şanstı.” Yahudi bilim adamı otobiyografisinde Stalin’in ölmesi ile Yahudilerin üzerindeki baskının bir nebze kalktığını anlatıyor. O tarihten itibaren Vitaly ile eşi Nina, her yıl 5 Mart gününü adeta bir bayram havasında kutlamayı alışkanlık haline getirdiler.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Yahudi bilim adamı, modern Rusya’da hükümet yetkililerinin bilime kayıtsız kalmalarını, yazdığı yazılar ve verdiği söyleşiler aracılığıyla eleştirerek ülkenin sosyal yaşamında etkin oldu. Kremlin’in Ortodoks Kilisesi ile ilişkisinin giderek artmasını eleştirmekten kaçınmadı ve Başkan Vladimir Putin’in “totaliter geçmişe” dönmekte olduğu konusunda Batı dünyasını uyardı.
2005 yılında kaleme aldığı bir çağrıda şöyle demekteydi: “Demokratik ülkelerin hükümetlerinin; Rusya’nın totaliter geçmişine dönmek yönündeki çabasını, Rusya ve uluslar arası kamuoyu açısından tehlike arz eden dikta rejiminin kurulmasını engelleyecekleri umudunu taşıyoruz.”
2007 yılında verdiği bir söyleşide Putin Rusyası’nda bilimsel çalışmaların, sadece çıkarlar gözetilerek sürdürüldüğünü, hükümetin Stalin döneminden daha belirgin bir engelleme uyguladığını söyledi. Ginzburg, İngiliz Sunday Telegraph gazetesine: “Tabii ki Stalin döneminde Bilim Akademisi, Komünist Parti Merkez Komitesi’nin denetimi altındaydı. Fakat o günlerde aklınızdaki projeyi gerçeğe dönüştürebiliyordunuz. Örneğin birinci Sputnik’i uzaya bu şekilde göndermiştik. Şimdi ise bilimin sadece kar ve getirisi olması gerektiği düşünülüyor ki bu da oldukça saçma…” şeklinde konuştu.
Bir ateist ve laik bir Yahudi olan Vitaly Ginzburg, 2007 yılında Putin’e açık mektup yollayan bilim adamları arasında yer aldı. Bu mektupta Ortodoks Kilisesi’nin Rusya’da etkisinin giderek artmakta olduğuna dikkat çekiliyor, diğer dinlere mensup kişilerin yaşadığı Rusya’da dengelerin bozulmaması gerektiği ileri sürülüyordu. Yahudi kuruluşlarında da etkinlik gösteren bilim adamı, Rusya Yahudi Kongresi’nin yönetim kurulunda yer alıyor, antisemitizme karşı mücadele veriyordu.
Vitaly Ginzburg 4 Ekim 1916 yılında Moskova’da doğdu. Annesi 1920 yılında tifodan ölen bir doktor, babası da mühendisti. İlk evliliğini 1937 yılında Olga Zamsha ile yaptı. Çift dokuz yıl süren evlilikten sonra boşandı. Kızları babası gibi fizikçi oldu. Vitaly Ginzburg, 11 Kasım günü ünlü yazar, siyasetçi ve bilim adamlarının mezarlarının bulunduğu Moskova’daki Novodevichy Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Son olarak bir televizyon söyleşisinde hayatının muhasebesini yapan Vitaly Ginzburg şöyle diyordu: “Eğer Tanrı’ya inansaydım, her sabah güne başlarken ‘Tanrım beni kuramsal bir fizikçi yaptığın için teşekkür ederim’ derdim.”