Gazetemiz spor yazarlarından Selim Çiprut, sınır tanımayan hayal gücü ve kıvrak kalemiyle, ülkemizde çok az bilinen curling sporu üzerinden aşk ve kahkaha dolu bir dostluk öyküsüne imzâ attı. Genç ve deneyimli oyuncuların bir arada rol aldığı film, 18 Aralık’ta 100 sinema salonunda birden gösterime giriyor
Türkiye’de adı dahi bilinmeyen curling, Selim Çiprut sayesinde bir filme konu oldu. Yeşim Sezgin’in yönettiği, başrollerini Cem Kılıç, Cenk Tunalı, Kemal Pekser, Jess Molho, Ufuk Özkan, Oya Aydoğan ve Sümer Tilmaç’ın üstlendiği filmde, sevdiği kızla evlenmek için adı sanı duyulmamış bir sporu öğrenmekten başka çaresi kalmayan Oğuz’un ve ona yardım eden üç çocukluk arkadaşının maceralı hikâyesi anlatılıyor. İzmit’te kurulan Türkiye’nin ilk resmi curling sahasında çekilen Süpürr’de, curling oynayacak tüm oyuncular, özel olarak eğitildi, tüm malzemeler (süpürgeler, taşlar, ayakkabılar) yurtdışından getirtildi.
1972 doğumlu, Saint Joseph Fransız Lisesi ve Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu olan Selim Çiprut, halen yabancı bir markanın Türkiye distribütörü olan aile şirketinde ithalatla uğraşıyor. Özellikle futbolla ilgilenen ve 12 sene önce televizyonda seyrettiği bir program sayesinde curling’le tanışan yazarımız, yaşanmış gerçek spor hikâyelerine meraklı.
Kendisiyle Süpürr’ü konuştuk.
Sinemayla ne zaman ilgilenmeye başladın?
Son 5–6 yılda sinemaya çok merak saldım, filmlerden oluşan geniş bir DVD arşivim var. Kısa hikâyeler yazdığımı bilen bir arkadaşımın teşviki ve aracılığıyla öykülerimi Fatih Aksoy’un sahibi olduğu Med Yapım’da çalışan bir yetkiliye gösterdim. Bir süre sonra o kişi beni arayarak TGRT’de başlayacak olan bir dizinin senaryosunu yazmamı istedi. Ancak hayatımda hiç senaryo yazmamıştım. Bunu onlara söyleyince önüme, aslı bir Amerikan yapımı olan dizinin orijinal senaryosunu ve DVD’sini koydular. Ben de onların rehberliğinde kendime göre bir senaryo yazdım. Beğenilince 3–4 bölüm yazdım ama kısa bir süre sonra kanal, yabancı bir şirkete satıldı ve dizi de sona erdi. Daha sonra Fox’da başlayacak olan başka bir dizinin senaryosunu yazmamı teklif ettiler. Böylece duygusal bir site-com olan “Üç Tatlı Cadı” için 12 bölüm yazdım. Formatı iyice öğrendiğimden bu sefer neden elimdeki hikâyeleri senaryolaştırmayayım dedim ve 12 öykümü çekime hazır hale getirdim.
Süpürr’e gelinceye kadar olaylar nasıl gelişti?
Bu âlemde biraz yüzsüz olmak gerekiyor, yani kapıdan kovulup bacadan giren cinsten... Zamanla Faruk Aksoy gibi Türk sinemasının duayen isimleriyle tanıştım ve bağımı hiç koparmadım. Aksoy, beni bu dünyaya sokan, çok sevdiğim ve saydığım bir insandır. Kendisine yazdıklarımı gösterip fikrini ve tavsiyelerini aldım. Bana yol gösterdi. Aklımda olan bir hikayeyi de ona aktarınca ilk sinema filmim, Sinem Kobal ve Mehmet Aslan’ın rol aldıkları “Ayakta Kal” ortaya çıktı. Senaryo yazmalarını ara ermeden sürdürdüm. Sonunda da “Süpürr”ü çektik. Haziran ayında başladık, curling çekimleriyle beraber Ağustos’un ilk
haftasında bitirdik. Film,18 Aralık’ta vizyona girecek.
Biraz da “Süpürr”den söz edelim istersen...
Bu film benim için çok önemli. İçinde benim de bir dakikalık rolüm var. Senaryo içerisinde Fransızca konuşan restoran sahibi bir adam vardı. Yönetmenimiz Yeşim Sezgin, “Selim, senden iyi Fransızca konuşan birini mi bulacağız?” diyerek beni de filme dahil etti. Benim için de güzel bir tecrübe oldu. Rol alanlar arasında Jess Molho da vardı. “Süpürr” farklı ve orijinal bir film! Çok kişi curling’i bu film sayesinde tanıyacak. Bazen televizyonlarda izlediğimiz bu spor dalı, buz üzerinde kayan sporcuların bir taşı iki kale arasında süpürmeleri şeklinde oynanıyor. Kanada’nın milli sporu. Bu, dünyada çekilen üçüncü curling filmi, heyecanla vizyona girmesini bekliyoruz.
Daha çok ne tür hikâyeler yazıyorsun?
Konular genelde farklı oluyor. Ama “Issız Adam”ı seyrettikten sonra, ki bu film benim hislerime hiç hitap etmedi, insanları duygusal anlamda etkileyecek, karmakarışık edecek bir hikâye yazmaya karar verdim ve yazdım. Senaryoyu yine tanıdığım önemli sinemacılardan biri olan Turgay Aksoy’a gönderdim, çok beğendi. Ancak yine de kendimi komediye ya da Tarantino’nun filmleri gibi olanlara daha yakın hissediyorum.
Senaryo yazmak kolay bir iş olmasa gerek; nelerden esinlenirsin daha çok?
Daha çok arkadaşlarımdan, konuştukları konulardan, çevremde yaşanan hayatlardan... Bazen bir sözcükten etkilenip bir kahraman yarattığım oluyor. Mesela Süpürr’ün konusu, bir kafede otururken aklıma geldi. Aslında ilkokul çağlarından beri yazmaya meraklıyım, uçuk konular bulurdum. Bir adada insanları yiyen dinozorlarla ilgili bir hikâyem yüzünden öğretmenim annemi okula çağırıp bir psikologa ihtiyacım olduğunu iddia etmişti. Tabii psikologa filan gitmedim. 5-6 yıl sonra da Jurassic Parc filmi çevrildi. Ben de filmin DVD’sini aldım, üstüne “Sevgilerimle; Selim Çiprut” yazarak kargoyla öğretmenime yolladım.
Tüm gün ilgilendiğin bir işin var, yazmaya nasıl vakit ayırıyorsun?
Sürekli masa başında oturup yazmak bana göre bir iş değil, ileride profesyonel olursam belki... Konu aklıma gelince oturur, günde 12 sayfa kadar yazar, bir hafta veya on günde senaryoyu bitiririm. İşteki boş zamanlarımı, akşamlarımı değerlendiririm.
Sinema dünyasına adım atmış olmaktan dolayı mutlu musun, başka ne gibi projelerin var?
Mutluyum. Sinema, Türkiye’nin son yıllardaki en kazançlı sektörü. Keşke kabiliyetim olsa da filmleri de ben yönetsem, çünkü insan yazarken zaten beyninde canlandırıyor olayları. İleride bu işe daha çok zaman ayırmayı ve kamera arkasına geçmeyi düşünüyorum. Arkadaşlarıma şaka yoluyla “40’ıma gelmeden ben o heykelciği elime alacağım” diyorum.
Curling nedir ?
Curling; Dörder kişiden oluşan takımların taşlarını buz üzerinde ileri doğru kaydırarak “Ev” adı verilen alana stratejik atışlar yapması olarak tarif edilebilir. Biraz bilardo, biraz bowlingi andıran bu oyun zeka ve taktiğe fazlasıyla ihtiyaç duymaktadır. Kış olimpiyatlarının en popüler dallarından biri olan curling, “buzun satrancı” olarak değerlendirilmektedir.