Bu yazıyı Kapadokya’ya gidecek ya da önceden biraz bilgi almak isteyenler için toparladım. Kapadokya, Pers dilinde kelime anlamı olarak “Güzel Atlar Diyarı” anlamına geliyormuş...
Binicilik ile ilgilenen insanlar ne zaman kültür gezisine çıksalar, gittikleri bölgelerde atla safari yapılan tesisleri ararlar ve mutlaka bir çiftlik bulurlar. Gezilerini at sırtında yapmayı ihmal etmezler çünkü kültür gezisini at sırtında yapmak demek, o gezinin adrenalin dolu geçeceği anlamına gelmesi demektir. Aşılan dağ tepe bayırda küçük engeller, görülebilecek en güzel manzara, verilen molalarda yapılan sohbetler, oluşan yeni dostluklar, daha önce tanımadığınız ama sanki onu uzun zamandır tanıdığınız en güvenilir dostunuz; bindiğiniz atınız ile saatlerdir kurduğunuz güven duygusu o bağ, eve döndüğünüzde hayatınız boyunca unutamayacağınız en güzel deneyimlerden biri olacaktır hiç şüphesiz…
Şimdi okuyacaklarınızı hayalinizde canlandırmaya çalışın;
Kapadokya’da bir çiftliğin kapısından içeri girdiğinizi düşünün. Açılan çitin gıcırdayan sesinin arkasından padokta atların dörtnala bir o yandan diğer yana koştuklarını, aralarında kişnediklerini hayal edin. Tertemiz bir havada, masmavi gökyüzünün parlaklığı altında koşan atları, sadece anı defterinizde ya da hafızanızda her an unuturum korkusuyla yaşayarak saklamak istemezsiniz herhalde. Fotoğraf makineniz ve siz bir süre bırakın eliniz deklanşörde takılı kalsın. Çitin arkasında duruyorsanız gerçekten onlardan biri muhakkak yanınıza çoktan gelmiştir. O halde size yaklaşan meraklı gözü seyretmekle yetinmeyin. Daha önce bilmediğiniz bir his ise inanamayacağınız kadar kadife yumuşaklığındaki burnuna ve yanaklarını dokunun, onunla konuşun ve hatta daha yakın plan fotoğraf karelerinizde bu anı ölümsüzleştirin.
Biraz dokunmak ve fotoğraf çekmek bence de size yetmeyecek. Korkmayın ve tüm cesaretinizi toplayıp onlardan birine binin. Kapadokya’nın eşsiz güzelliğini, at sırtında keşfe çıkın. Öyle büyük binici olmanıza gerek yok. Daha önce at binmemiş bile olsanız uysal atlar ile istediğiniz yere rehberinizle gidebilirsiniz. Siz de güzel atlar diyarında o güzelim atlar ile bedeninizdeki tüm enerjiyi boşaltın ve yeniden doğmaya hazırlanın. Tertemiz havayı içinize çekin ve yavaş yavaş yola koyulun.
Şimdi gerçeğe dönün ve hemen uçak biletinizi ayarlayın.
Bu yazıyı Kapadokya’ya gidecek ya da önceden biraz bilgi almak isteyenler için toparladım. Kapadokya Pers dilinde kelime anlamı olarak “Güzel Atlar Diyarı” anlamına geliyormuş. Roma döneminde Kapadokya’nın kısrakları öylesine değerliymiş ki, bu kısrakların satışları üzerinde özel bir vergi bile uygulanırmış.
Hepimizin bildiği gibi Peribacaları hiç şüphesiz Kapadokya’nın ilk karakteristik özelliklerinden biridir. Tüm yüzey şekilleri 30 milyon yıl öncesine dayanması, yanardağ patlamalarının bölgeyi kül tabakası ile kaplaması sayesinde olması, katılaşan tüf adı verilen kolay aşınabilen bir malzemeye dönüşmesi ve zamanla tüf aşınarak Ürgüp civarındaki şapkalı peribacalarını günümüzdeki son görünümlerine ulaşmalarını sağlaması gerçekten görülmeye değer…
Büyüleyici doğal oluşumları yakından görmek için Ürgüp, Göreme, Nevşehir’i mutlaka gezmenizi tavsiye ediyorum. Göreceğiniz o tüm yer altı kentleri; tüf yumuşaklığı ile kolayca kazılarak barınak haline getirilmiş. İnsanlar bu barınaklarda yaşamışlar. Bu yaşam alanları içerisinde de ahırlar, kuyular, havalandırma sistemleri, kiliseler ve ambarlar da varmış.
Burada mutlaka Karanlık Kilise’sini, Kızlar Manastır’ını görmenizde yarar var. Üçhisar Kalesi’ni, Göreme Vadisi’ni, renkli fresklerinin ünlü kiliselerinin bulunduğu açık Hava Müzesi’ni, Pembe Vadi olan Derbent Vadisi’ni gezmeyi ihmal etmeyin. Bu arada etrafınızda el emeği malzemelerini de hediyelik ya da evinize anı olsun diye de almayı unutmayın. Benden söylemesi…
Fotoğraflayın! Unutmayın; o güzel kareler gerçek belgelerdir ve o izler bizleri geçmişte yaşadığımız saatlere götürecek kadar da sihirlidirler. Gerçek makine ile cepten değil. Cep telefonlarının hafıza kartları bu güzel görüntüleri belleğinde saklayacak kadar büyük değiller çünkü…