Chagall’ın resimlerinin arasında sessiz bir galeride dolaşmak aklınıza ve duygularınıza yönelteceğiniz bir çok soruyla karşı karşıya kalmanıza sebep oluyor.
Zaman tünelinin bir ucundan başlayarak çocukluk çağınızın masal kahramanlarını, kahramanlarının rüyalarını, ışığı, müziği, neşeyi ve heyecanı gecenin yıldızlı ufuklarında dalgalanışını seyredersiniz.
Bir şabat sofrasına konuk olur, Hanuka’da mumları yakar, ya da Sefertora yanında dua ediyor halinizi fark edersiniz.Farkında olmasanız da Rusya’nın bir kasabasında karlı bir gecede kızakla gökyüzünde uçar ya da Paris’in gece ışıkların aydınlattığı Eyfel’in çiçeklerle süslü korkuluklarında sevgilinize sarılırsınız.
“Chagall’ın resim yaparken, onun uyanık mı ya da uykuda mı olduğunu anlayamazsınız “ der Pablo Picasso: ”O anlarında başının içinde, aklının aydınlığında melekler bir yerlerde uçuşuyor olmalıdır”.
Sanatını şu sözlerle ifade eder Chagall “Ben bir ressamım ve bilinçli olduğum anlarımla, bilinç dışı hallerim yaratmakta olduğum renkleri ve dokuları hissetmeme olanak sağlamakta ve aklımın çerçevelerine yeni bir dünyayı umudu ve sevgiyi sığdırmaktadır”.
20. yüzyılın öncü sanatçılarından Marc Chagall bu günlerde 160 yapıttan oluşan seçkisiyle Pera Müzesi’nde konuk.
Sergi, sanatçının öz yaşam öyküsel desenleriyle beraber Kutsal Kitap illüstrasyonları, La Fontaine’den Masallar ‘ı ve Gogol’ün Ölü Canlar‘ı gibi edebi eserleri bir araya getiriyor.
“Yaşam ve Aşk” temalı bu sergi, sanatseverleri; kemancılarla, çiçeklerle, mutlulukla öten horozlarla, bazen tepetaklak bir dünyada Vitebsk’iyle, Bellası’yla, Chagall’in şiirselliğini ve büyüleyici dünyasını keşfetmeye davet ediyor.
Onun ilham kaynaklarına; doğduğu ülkenin doğası olması dışında, çocukluk çağında, Vitebsk in onun için dünya merkezi bir taşra kenti olması, Yahudi toplum hayatının kültürel renkleri, aile gelenekleri, gençlik yaşamının coşkusu ve heyecanları gibi, aşkları da etkili olmuştur.Karısına olan bağlılığı ve çocuklarının sevgisi, onun için kutsal olan renklere ve desenlere dönüşmüş tuallerinden sarkan bir şiir gibi yaşamına girmiştir.
Chagall’ın hayatındaki kadınları, hem onun güzelliğe verdiği önemin, hem de karısı Bella’ya tarifsiz aşkının bir göstergesi. Annesi ise bir çok çalışmasında yer almış. “Benim Hayatım” serisinde, oğlunu okula sürükleyen cüsseli bir Yidish Mama. Birçok yapıtında, annesine ressam olma isteğini anlaması için yalvarırken onu göklere çıkartır halleri ile başka bir çalışmasında ise annesinin mezarını özenle tasvir ediyor olması, yaşamın sınırsızlığını hissettiriyor.
Chagall insan sevgisinin farklı boyutlarını ve hallerini göstermek adına resimlerinde çok farklı ifade şekilleri uyguladı. Bu yıllarda genellikle anlatmaya çalıştığı duyguları, coşkusu, farklılaşan boyutlarda insan figürleriyle ve çeşitli hayvan tasvirleriyle yorumladı. Resimlerinde sevgilileri anlatmak için ana motif olarak çiçek, meyve ve bir köşede hep bir horoz figürü kullandı. Kompozisyonunun merkezinde doğa ile insanın birlikteliği hep vardır. Onun için çocukluk anılarını hasretle çağrıştırmasının en güzel anlatımı, horozun tablolarının hep bir köşesinde geçmişten o ana bir yolculuk yapmasıdır.
Yapıtlarda mutluluğun, sevginin, aşkın izleri, uçuşan insanların varlığında özgürlüğün ifadesiydi..
Doğduğu Vitebsk adlı yahudi köyü onun sanatçı kimliğinde derin izler bırakmıştır. Yahudi kültüründen ve köy yaşantısından motifleri resimlerinde çokça kullandığını görürüz. Hayalperest ve çocuksu heyecanla doludur resimleri. Yıllar sonra “Yahudi olmasam ressam da olmazdım” demiş; Ona ikisi arasındaki bağı soranlara.
Günümüzde sanatın farklı boyutta sunumlarını merak edenlere esen Chagall rüzgârı kadar etkili bir hafta da “Contemporary İstanbul”da günceldi.
Bir kaç gün içinde dünyanın farklı galerilerinden ve sanatçılarından gelen yüzlerce modern sanat eseri sanatın sınır tanımayan anlatım etkisini sahneledi.
Artık tuval ya da cam, halı ya da tahta, pleksi veya kumaş nesnelerin anlatımında hayal gücünün sınırlarını kesinleştiremiyor .Sanatın insan düşlerindeki gerçekliliği Chagall’ın uçan insanlarından farklı bir yerde değil.Zamanın, boyutun ve maddenin sanatçı özgürlüğü ile birleşiminden ortaya çıkanlarsa yeni ufuklara yelken açmış çağdaş sanat.
Sanat yatırımcılarının bu ara en yeni gözdesi olan Burhan Doğançay, Bedri Baykam, Kezban Batıbeki, Balkan Naci de yerini almış bu etkinlikte.Büyük şirketlerin de artık sanat yapıtlarına yatırım yaptığı bir dönemden geçiyoruz. Doğançay’ın Meşhur Mavi Senfonisi de sergi süresince en gözde eserlerden biri oldu.Etkinliğin en ses getiren haberi de Bedri Baykam, 20 yıl önce “Bunlar daha önce yapılmamıştı” diyenlere tepki olarak yaptığı ve üzerinde “This has been done before” yazılı tablosuna 2.000.000-dolar fiyat koymuş olması idi..
Günümüzdeki sanatsal bu değişim Klee’nin yıllar önce sözleriyle nasıl da birleşiyor.”Eskiden yeryüzünde görünen şeylerin görünmesinden hoşlanan ya da hoşa gideceği düşünülen nesnelerin resimleri yapılırdı.
”Oysa bu gün sanat, görüneni değil onun ardındaki görünmeyeni görünür kılmayı amaçlıyor”.
Bu gün ise sanat Chagall’ın duygusal düşlerinin izinden günümüz modern yorumlarının karmaşık dünyasına doğru yol alıyor. Ekonomi, hem sanatı hem sanatçıyı farklı kulvarlarda farklı olgularla karşı karşıya getiriyor ve onun yaratı sürecine nesnel olarak etki ediyor.Chagall ın “düşler dünyasının duygular dünyasına” uzanan dansı, bu gün daha gerçekçi daha yalın ve soyut daha karamsar bir geleceğe uzanıyor.
Fakat günümüz Modernistleri her gün yeni ve farklı yapıtlarla yeni yaşamlar sunuyorlar, onları gerçekleşecek yaşamlara katmak ve geleceği yeni baştan yaratmak için.