Eli Kasavi’nin 2009 yılında çekmiş olduğu “Dönek” isimli film, 10-17 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen 46. Altın Portakal Film Festivali-Kısa Metraj kategorisinde, 234 film arasından ilk 25’e girerek, yarışmaya hak kazandı
Eli Kasavi ile filmini ve gelecekle ilgili projelerini konuştuk.
Bize kendini tanıtır mısın?
Ulus Musevi Lisesi mezunuyum. On bir yıllık eğitimin büyük bir kısmı orada geçti. 2004 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema Televizyon bölümünü kazandım. İlk tercihlerim arasında değildi, hatta tercih olarak yazan bile ben değildim, şimdiki eniştemdi. Dolayısıyla, bu bölümü kazandığımı öğrenince pek de anlam veremediğim bir hayal kırıklığı yaşadım. Üniversiteye olan bakış açım o günler çok daha farklıydı. Alacağım eğitimi çok ciddiye almıyordum sanırım. Ama güzel bir yol çıktı karşıma. Özellikle kendimi iyileştirebilmek için…
Hedeflerine ulaşmak için nasıl bir yol izledin?
Zor bir lise dönemi geçirdim. Kendimi ifade edebilmeyi çok uzun süre öğrenemedim. Hayatta başınıza gelen ve hiç hak etmediğinizi düşündüğünüz deneyimler size üçüncü bir göz kazandırıyor bana kalırsa. Sorguladıkça sorguluyorsunuz... Benim önümde iki seçenek vardı liseden mezun olduğum zaman. Ya giderek kabuğuma çekilecek, bana söylenenleri yerine getirecektim; ya da kendimi ifade etmenin bir yolunu bulacaktım. Sinema karşıma çıktı ve zamanla beni içine çekti. Beş sene süren eğitimimin her senesi çok değerliydi benim için. Çoğunlukla kafamın içinde geçirdim bu seneleri. Bölüme başladığım sene yazdığım senaryomu, mezuniyet projesi olarak çekmeye karar verdim. Ve sonunda “Dönek” filmi ortaya çıktı. Film, bu seneki Altın Portakal için yarıştı ve İngiltere’de yüksek lisans yapacağım okula kabul edilmemi sağladı. Hedefime ulaşmak için özel bir yol çizmedim neticede. Sadece yolu takip ediyorum, ettikçe de bugüne kadar yaşadığım iyi-kötü bütün deneyimler anlam kazanıyor ve bunların farkına varmak beni yeni hedefler yaratmaya teşvik ediyor.
Yaşamdaki ideallerin neler? Kendini 5 sene sonra nasıl bir yerde görmek isterdin?
5 sene önce en büyük idealim, hayatta bir şey başarabildiğimi görebilmekti. Buna egosal anlamda ihtiyaç duyuyordum. Karşınızda bir rol model eksik olduğu zaman büyümek biraz daha zahmetli oluyor. Yanlışlar ve doğrular yaratıyorsunuz, kendinize ağır sorumluluklar yüklüyorsunuz ve bütün bu yükün altında ezilebiliyorsunuz. Algılamadığınız için pes etmek mi, yoksa algılanmak için var olmak mı? O kopma noktasında nasıl bir yöne gitmek lazım? Filmde de sorduğum sorular bunlar oldu. Bir nevi içimdeki kaosu dışa vurdum. Beş sene önceki idealimi bugün hiç tahmin edemeyeceğim bir şekilde yerine getiriyorum. Bundan sonraki ideallerim de, eskisinden çok farklı olmayacak. Önümüzdeki beş sene içinde öncelikle kendime bakmayı öğreneceğim şüphesiz ve daha da güzel işler başarmak için çaba sarf edeceğim. İhtiyacım olanlar bunlar. Şimdilik...
En çok neler etkiledi seni?
Aklıma kazınmış filmler ve daha önemlisi, bu filmleri yapan insanlar... Kitaplar da öyle. Buna bana sunan yazarların varoluşu başlı başına etkiliyor beni. Çok farklı türde kitaplar okuyorum, sabit bir “genre”a (tür) da sabit kalınmamalı diye düşünüyorum. Zamanı gelir, Daniel Steel’in aşk romanlarını da okurum, Bradboury’nin geleceği öngören bilim-kurgu kitaplarını da. Ya da Bukowski’nin ayyaş şiirlerini... Ve tabiî ki, müzik. Müzik başlı başına üretmeye teşvik ediyor insanı.
Bundan sonra?
Ocak ayında London Film School’a başlıyorum. Her şeyden daha önemliydi bu okula girmek benim için. Son sene, özellikle filmi çekip bitirmeye çalıştığım süre boyunca, en büyük hedefim ve en büyük motivasyonum oldu. Avrupa’da okumak ve belki bir süre yaşamak güzel bir fikir gibi geliyor. Bakalım... Yolu takip etmeye devam edeceğim...
Yaşama karşı duruşu ve farkındalığıyla, Eli Kasavi’nin yolunun hep aydınlık olacağını biliyor, şimdiden gelecekteki başarılarını kutluyoruz.