Kordoba, Sevilla, Granada’nın düşmesiyle başlayan İspanya’nın birleşme süreci engizisyon harcı ile güçlendirildi. Katolik İspanya’da bu dönemde farklılıklara yer yoktu. Katolik olmayan halkın ve Yahudilerin iki seçeneği vardı; ölüm veya sürgün…
Aragon Kralı I. Ferdinand ve Kastilya Kraliçesi II. İsabella'nın evlilikleriyle tamamlanan İspanya’nın birleşme süreci, dini bütünlüğü sağlayan engizisyon ile devam etti. Toprak bütünlüğünün kültürel ve dini bütünlük ile desteklenerek yeni bir ülke yaratıldı. Oluşum sürecinde monarşi ülkenin en kısa ve güçlü şekilde kaynaşmasını istiyordu. Normal şartlarda en az üç nesil alacak bu kaynaşmanın hızlandırılması için tüm farklılıkların ülkeden sürülmesi veya aynılaştırılması politikası hayata geçirildi.
Genelde tüccar, doktor, bürokrat, zanaatkâr ve banker olarak hayatını sürdüren Yahudiler için ise bu süreçte sadece iki seçenek bulunuyordu. Bunlardan ilki din değiştirerek Katolik olmaktı. Buna rağmen ilerleyen yıllarda “Conversos” olarak anılan bu “Yeni Hıristiyanlar” gözü dönmüş engizisyon hakimleri tarafından “heretik” yani din düşmanları olarak tanımlanacaktı. Conversoslar dindaşlarıyla aynı kaderi paylaştılar, mallarına el konuldu ve bir kazıkta canlı canlı yakıldılar.
İkinci seçenek ise gelecek vaat eden ve gelişen Osmanlı İmparatorluğu’na veya dünyanın uzak köşelerine kaçmaktı. İspanya anlamına gelen “Sefarad” olarak adlandırılan 500 bin kişilik İspanyol Yahudi Cemaati'nin yaklaşık yüzde 70'i Osmanlı'ya göç etti. Kalanlar ise Yeni Dünya ve Asya'da şanslarını denemeye karar verdiler. Yeni keşfedilen ‘Yeni Dünya’ya bağlı birçok takımada ve geniş topraklar vardı. Genel tarih bize hikâyenin burada değiştiğini ve ikinci perdede Sefarad Yahudiliğinin Osmanlı hamiliğinde gelişip refaha eriştiğini söyler. Ancak genel tarih her olanı tam olarak iletmez.
İspanya ve Katolik Kilise’nin “Engizisyon” maskaralığı altında yaptığı katliamın karşılıksız kalmaması için yemin etmiş birçok kahraman tarihe izini bıraktı.
Yahudileri ülkesinden atan İspanya, Akdeniz ve ‘Yeni Dünya’da nereye giderse gitsin, nerede ticaret kolonisi kurarsa kursun, engizisyonda yaptığı katliamın sonucu tüm milletler tarafından saldırıya uğradı.
Barba Rossa
İspanya’nın dertlerinden birinin adı hâlâ İstanbul’un en önemli caddesinde yaşıyor: Barba Rossa (kızıl sakal) nâm-ı diğer Barbaros Hayreddin Paşa. Barbaros Hayreddin Paşa’nın bize sunulan hayat hikâyesi çok sınırlıdır. Sancağında David’in yıldızı olan Barbaros Hayreddin, Cezayir ve Fas kıyılarında demirlediği filosu ile başta İspanyollar olmak üzere tüm Katoliklerin korkulu rüyası olmuştu. İspanya'ya karşı büyük bir nefret besledikleri pek de gizli olmayan Yahudi cemaatleri diğer cemaatlerle yeraltı şebekeleri yoluyla haberleşerek İspanyolların kargo ve sefer bilgilerini Barbaros Hayreddin’e ve Berberiye korsanlarına iletiyor, yapılan seferler uzadığında Yahudi tüccarlara ait gemiler erzak ve mühimmat taşıyarak seferlerin başarısı için kritik olan lojistik görevini görüyordu. Her kim ki Yahudi tüccarlara saldırırsa karşısında Kaptan-ı Derya Barbaros’u buluyordu. Bu dönemde birçok Yahudi korsan tarih sahnesine çıkar, Sinan Paşa hemen ardından Rabbi Samuel Palache ardından Jean Lafitte ve daha niceleri…
Sinan Paşa
Barbaros Hayreddin Paşa’nın amirallerinden olan Sinan Paşa, ortaçağ kaynaklarınca “The Great Jew (Ulu/Büyük Yahudi)” olarak adlandırılır. Bugünkü Türkiye sınırları içerisinde doğan Sinan, Cezayir ve açıklarında faaliyet gösterdi. Açık denizlere yelken açtığında Osmanlılar tarafından ‘Süleyman’ın Mührü’ adı verilen David'in yıldızı olan sancağı gemisinin gönderine çekerdi. Berberiye Kıyıları korsanlarından kurtulmak isteyen İspanyollar tarafından tutulan Ceneviz donanmasını yenilgiye uğrattıktan sonra Libya’ya bağlı olan Trablusgarp'ı fethetti. Başarıları sonucu 1550-1553 yılları arası Padişah Kanuni Sultan Süleyman’ın emrinde Osmanlı Donanması’nda Kaptan-ı Derya’lığa kadar yükseldi. Aynı zamanda Sadrazam Damat Rüstem Paşa’nın kardeşi olan Sinan Paşa, Turgut Reis ile beraber İtalya ve Kuzey Afrika kıyılarına pek çok sefer düzenledi.
Rabbi Samuel Palache
Engizisyonu takip eden yıllarda Avrupa devletleri teker teker Yahudileri sınır dışı etmeye başladı. Denizci olarak nâm salan ve Fas’ın Yahudi gettosunda doğan Samuel Palache, İspanya’ya karşı bağımsızlık mücadelesine başlayan Zeeland Federasyonu’nun Yahudilere bir seçenek ve gelecek sunabileceğini düşünüyordu. Federasyondan Prens Maurice ile temas kurdu ve İspanyollara karşı olan mücadelelerinde yardımcı olması karşılığında Hollanda’nın Yahudilere kucak açmasını istedi.
Hem Fas Sultanı’ndan hem de Hollanda Prensi Maurice’ten yetki mektupları (letter of marque) alan Haham Palache bu iki devletin ortak tehdidi olan İspanyol armadasına karşı mücadelesine başladı. İspanyol armadası Palache'a göğüs germeye çalışırken, yobaz ve Katolik bir ortamdan kaçan Yahudiler Amsterdam’ın ilk cemaatini kuruyorlardı. Amsterdam izleyen yıllarda Yeni Kudüs/New Jerusalem olarak da anılacaktı.?Mürettebatı Sefarad, İngiliz ve Berberiye gemicilerinden oluşan Palache ilerleyen yaşına rağmen mücadeleye devam etti. Yeni Dünya’dan değerli emtia ve maden taşıyan İspanyol kalyonlarını ele geçirip Amsterdam ve Afrika limanlarına zenginlik götürdü. 60’lı yaşlarında İspanyollar tarafından Britanya civarında yakalanarak İngiltere’ye götürülen Palache’nin aynı zamanda İngilizlerden de bir nevi yetki mektubu almış olduğu ortaya çıktı. Bu onu idam sehpasından kurtardı. Birkaç ay Lord William Craven’in evinde misafir edildikten sonra açık denizlere geri dönüp ve korsanlığa bıraktığı yerden devam etti. Ölümünün ardından Hollanda Federasyon hükümeti ve Prens Maurice tarafından devlet töreni düzenlendi ve naaşı Amsterdam Cemaati’ne adanmış mezarlığa defnedildi.??Moses Cohen Enriquez
1628 yılında Cohen Enriquez, Dutch West India Co. / Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’ne bağlı olarak Hollandalı Amiral Piet Hein ile beraber yelken açmıştı. Dört sene kürek mahkûmu olarak bir İspanyol kalyonunda alıkonulan Enriquez haklı olarak İspanyollardan nefret ediyordu. Küba’da bulunan Matanza Körfezi'nde İspanyol gemilerine yağmalar düzenledi ve büyük miktarda altın ile gümüş ele geçirdi. Edward Kritzler'in “Define Adası” adlı kitabında da bahsettiği gibi ilerleyen zaman içerisinde Enriquez, Brezilya kıyılarına yakın olan bir adayı hazine adası yapacaktı. Ada, dinlerini rahatça yaşayan Yahudilerin dışında terk edilmişti. Bu adada yer alan Yahudi Cemaati 1654’te Portekiz’in Brezilya’yı tekrar ele geçirmesi ve beliren engizisyon tehlikesi yüzünden başka bir bölgede yeni bir cemaat kurmak amacıyla tekrar yelken açtı.??
Jean Lafitte
Sefarad olarak bilinen Jean Lafitte ve kardeşi Pierre Lafitte etkin ve geniş bir kaçakçılık ağı kurdu. Bağımsızlığını kazanalı 20 yıl olmamış Amerika Birleşik Devletleri'nin Fransa ile yaptığı Luisianna Purchase Anlaşması sonrası ABD topraklarına katılan eyaletlerden biri de New Orleans’dı. Orleans ve çevre bölgesinin ekonomisinin omurgasını özellikle İngiliz ambargosu boyunca Lafitte kaçakçılık ağının sağladığı emtialar ve ürünler oluşturuyordu.?Ambargoyu takip eden İngiliz işgalinde (1812 Savaşı olarak da adlandırılır) New Orleans sivil otoritesinin yardımına koşan ve İngilizlerin teklifi ile işgal planlarını ileten de Lafitte kardeşlerdi. Savaş süresince İngiliz donanmasının başına dert olan Jean Lafitte 1814’de sonradan ABD Başkanı olacak General Andrew Jackson’a yardım etmiş ve adamlarıyla beraber savaşın kazanılmasında hayati bir rol oynamıştı. Jean'ın mürettebatından olan usta topçular ve Barataryalı adamlar savunmadaki top bataryalarını oluşturarak İngilizlere ağır kayıplar verdi. Bu savaştan sonra Jackson’ın önerisiyle Lafitte Kardeşlere ve adamlarına genel af çıkarıldı (Bazı kaynaklara göre Lafitte ABD merkezi otoritesi tarafından yakalanarak savaşmaya zorunlu bırakıldı) .
Bölge halkı tarafından desteklenen Lafitte'nin şebekesi o dönem yeni kurulmuş olan Birleşik Devletler'in mücadele edebileceğinden daha güçlüydü. Baratarya’ya yapılan baskında ele geçirilen yaklaşık bir deste gemisinin dışında o günkü değeri 500 bin doları aşan emtia ve lüks tüketim ürünleri olduğu belirtilir (o dönemde iki dönüm arsa 1-2 $ aralığında satılıyordu). Baratarya defterini kapattıktan sonra Galveston Adası’na yerleşen Jean Lafitte, Teksas'ın İspanyollara karşı olan mücadelesine yardımcı oldu. O dönemde Teksas'taki şebekesinin başında Portekiz'den kaçan Sefarat Jao de la Porta bulunuyordu. Lafitte'in savaştaki yararlılıklarından dolayı ismi New Orleans'ta bir parka verildi. ??
Yahudi Korsanlarının ve Cemaatlerinin Avrupa Tarihine Etkisi?
Yeni Dünya’nın keşfinden önce ve sonrasında Portekiz ve İspanyol donanmalarında çok sayıda Yahudi haritacı, gökbilimci ve marangoz bulunuyordu. Eğitimleri ve cemaat bağları sebebiyle birçok astronom ve haritacı Yahudi’ydi. Denizcilik Dünyası atlasını çizerek Avrupa kartografyasına büyük katkıda bulundular.?Engizisyon sonrası kendilerine yeni yurtlar arayan, Katolikliği seçen ve gizli olarak dininin gereklerini uygulayan “conversolar” hariç yaklaşık olarak 500 bin kişi olduğu ileri sürülen bu cemaat tüm dünyaya doğru yelken açtı. Osmanlı İmparatorluğu dışındaki bölgelere; Jamaika, Curoçao-Venezuela, Şili, Brezilya ve diğer Güney Amerika topraklarında olduğu gibi Kuzey Amerika’da Atlantik kıyılarında yer alan eyaletlere yerleştiler. ?XV. yüzyıldan XVII. yüzyıl ortalarına kadar İspanyol ve Portekiz kolonilerindeki Yahudi varlığına gizli de olsa göz yuman Avrupa devletleri, koloni ticaret ağları ve şehirler yeteri kadar geliştiğinde engizisyonu Karayip ve Amerika kıtasındaki yerleşimlere gönderdi. Sürekli hareket halinde olan ve engizisyondan kaçan cemaatler zorunlu göçlerinden sonra Kuzey Amerika'nın başta New York Yahudi Cemaati olmak üzere köklerini oluşturdular. Bu cemaatler ve bulundukları kolonilerdeki ekonomiler denizlerde İspanyol ve diğer Avrupa Devletleri'nden Ortaçağ'ın rövanşını alan korsanlar tarafından desteklenmekteydi.
Bu dönemdeki tüm korsanlar, ırk, din, dil gözetmeksizin Yahudiler ve cemaatleriyle beraber çalıştı. Yağmalanan tüketim malları, ürünler ve hatta elde edilen esirlerin kaçakçılığında Yahudilerde etkin bir rol oynadı. Hatta kimi zamanlarda korsanlara gemi sağlayarak denizlere yelken açmalarına yardım ettiler.?Avrupa’da Hollanda’nın kuruluşu ve ticari olarak gelişmesine katkı sağlayan Yahudiler, daha sonra kendilerine özgürce yaşama imkânı veren bu devleti ekonomik olarak kalkındırdı. Hollanda’nın tarihinde birçok Yahudi denizaşırı tüccâr “patrisyan” aile bulunmakta. Bunun yanı sıra İngiliz ve Fransız krallıkları için ajan gibi çalışarak Portekiz ve İspanya’nın denizaşırı hareketliliğini baltalamışlardır.
Engizisyon Protestanları da ölüme mahkûm ediyordu, bu sebeple İngilizler de İspanyollara karşı mücadele ediyordu. Ortak çıkarlar gereği Haham Palache örneğindeki gibi birçok isimsiz Yahudi Yeni Dünya’daki yaşantılarında gizli olarak İngilizlerle beraber çalıştı.
Yeni yeni kemikleşen ABD’de kurdukları ticaret ağları ve birbirleri ile olan sıkı ilişkileri sebebiyle ülkenin gelişimine büyük katkı sağladılar.?O dönem dünyanın en büyük Sefarad cemaati Osmanlı İmparatorluğu’na göç etti. Göç sonrası Osmanlı İmparatorluğu kültürel, bilimsel ve finansal açıdan zenginleşirken Avrupa fakirleşti.?Selanik, İzmir ve İstanbul başta olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu’na yerleşen zorunlu göçmenler kültürel, teknolojik ve düşünsel birikimleriyle geldi. Matbaa'nın keşfinden sadece üç yıl sonra İstanbul'da bir matbaa kuruldu. Selanik ve İstanbul Talmud çalışmalarının dini merkezleri oldu. Birçok din adamı Talmud üzerinde görüş alışverişi için bu şehirlere geldi.
?Korsanların Karayipler’de ve Meksika Körfezi'ndeki etkinlikleri kolonici Avrupa Devletleri tarafından sonuna kadar değerlendirildi. Yeni Dünya'da New Orleans anlaşması öncesi Doğu’da (Atlantik Kıyısı’nda) 13 eyaletten oluşan Birleşik Devletler, daha kuruluş aşamasındayken korsanların sağladığı ürünlerden yararlandı. Normal şartlarda kolonilere ulaşması zor olan veya ambargolar sonucu ulaşamayacak olan emtialar ve tüketim malları korsanlar sayesinde kolonilere ulaşıyordu. Bu alışverişler kolonilerin ekonomik etkinliklerini arttırarak bir devlet kurmak için gerekli olan ekonomik güç harcını sağlamıştır.?Engizisyon ile amaçlanan o dönemde Avrupa’daki farklılıkların yok edilmesi ve monarşik yapının istediği şekilde tek tipte Katolik bir halkın yaratılmasıydı. Yahudilerden arınmak isteyen eski kıta farklılıklarını kaybederken düşünsel, bilimsel ve kültürel zenginliklerini de kaybedeceğini hesaplamadı.?Keşifler dönemi olarak da bilinen bu dönemle neredeyse aynı zamanda başlayan, süreklilik halindeki Yahudi göçleri sadece Eski Dünya'nın değil Yeni Dünya'nın da tarihini ve kaderini değiştirdi.
Louisiana Purchase: Bu anlaşma ile dönemin Fransız lideri Napolyon 1804’te askeri harcamaları karşılamak ve ileride İngiltere'nin başına bela olabilecek kuvvette bir ülke yaratmak için Orta Amerika'da bulunan 2.147.000 km2'lik bölgeyi Birleşik Devletler’e satmıştı.