Bir seminere katılmak üzere gittiğim, bir zamanlar ‘Kuzeyin Kudüs’ü’ olarak anılan, Holokost öncesinde 240.000 Yahudi’nin yaşadığı Litvanya’nın başkenti Vilna’da, geçmişin acı izlerinin yanı sıra, 5000 kişilik cemaatin günümüzde dinamik ve gelecekten umutlu olduğunu gözlemledim
Geçtiğimiz hafta cemaatimizi temsilen Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenen bir seminere katıldım. Paiedea İsveç Araştırma Enstitüsü ve ROI Liderlik Gelişim Merkezi tarafından düzenlenen proje değerlendirme seminerinde Avrupa’nın çeşitli cemaatlerinden gelen projelerin ilerleyişi hakkında fikir alışverişi sağlandı. Seminer sonrası aklımda en çok kalan bu soğuk ülkenin bizi sımsıcak karşılayan Litvanya Cemaati oldu. Bir zamanlar ‘Kuzeyin Kudüs’ü’ olarak anılan ve 240.000 Yahudi’nin yaşadığı Vilnius Cemaati’nden Holokost sonrası günümüzde sadece 5000 kişilik bir cemaat geride kaldı. Ancak yaşadıkları bütün olumsuzluklara rağmen cemaat genç, dinamik ve gelecekten umutlu; geçmişin acı izlerinin yanında güzellikleri de yaşatıyorlar ve bunu büyük bir zevkle bize aktardılar.
Hele bir de cemaatin 26 yaşında bir Yürütme Kurulu Başkanı var ki, onu dinledikçe “işte asıl mucize bu” diyorsunuz. Simon Grevicius genç yaşında yoktan bir varoluşun hikâyesini size anlatırken sanki o günleri tekrardan yaşıyor, yaşlıların evine yardım götürdükleri günlerden günümüzdeki cemaat hayatına dönüşümlerini, derneklerinin kuruluşunu sizde en az onun kadar heyecanla dinliyorsunuz. Litvanya’nın 1990 yılında bağımsızlığını kazanıp Sovyet rejiminden ayrılması Yahudileri de olumlu yönde etkilemiş. Vilna Gaon Yahudi Müzesi’nin kuruluşu, Vilnius Üniversitesi’nde Yahudi Araştırmaları Bölümü’nün açılması aynı dönemlere denk geliyor. Cemaatin şu anki yapısına geçmeden, öncelikle isterseniz Holokost ile yok edilen ancak izleri silinemeyen bu şehrin tarihi sokaklarında bir tura çıkalım…
Torat Hakodesh (Coral) Sinagogu
Torat Hakodesh Sinagogu bir zamanlar yüzden fazla sinagogun bulunduğu bu şehirde Holokost sonrası geriye tek kalan sinagog olma özelliğini taşıyor. Bu sinagogun diğerleri gibi yıkılmamasının sebebi ise Naziler tarafından savaş esnasında ilaç deposu olarak kullanılması. Aslında Vilnius’un en eski sinagogu 1573 yılında yapılan “Büyük Sinagog” idi. Ancak bu sinagog da diğerleri gibi Naziler tarafından yakıldı. Bir zamanlar tıpkı ülkemizde olduğu gibi yazın ve kışın kullanılan sinagoglar ve bunun yanında müzisyenler, terziler gibi değişik kolların kurdukları sinagoglar da bulunuyordu. Sinagogun dışarıdan görünümünde dikkatinizi ‘On Emir’ levhası çekiyor. Modern görünümlü bu büyük sinagogun dış duvarlarında ise İbranice “Dua evi tüm halklar için kutsal bir yerdir” yazısı bulunuyor. Fas tarzında inşa edilmiş sinagogda dualar Misnagdim geleneğine uygun olarak okunuyor.
Küçük Getto
Vilnius’taki ‘Yahudi mirası’ turumuzun ikinci durağında karşımıza Nazi işgali sırasında 11.000 Yahudi’nin yerleştirildiği küçük getto çıkıyor. 17. ve 18. yüzyıllarda kurulan sokaklardan oluşan, içerisinde bir Yeşiva’nın da bulunduğu bölgede yaşayan bütün Yahudilerin 21 Ekim 1941 günü buradan çıkartılıp katledildiklerini öğreniyoruz. Bu sokakların devamında ‘Vilna Gaon’ anıtı bizi karşılıyor. Asıl adı Vilna Gaon Eliyahu Ben Şlomo Zamlan olan ve 1720 -1797 yılları arasında yaşamış bu büyük Tora ve Talmud bilgininin anısına yaşamış olduğu evin bulunduğu yere anıtı dikilmiş.
Tsemakh Shabad Anıtı
Doktor Tsemakh Shabad ise Vilnus’ta yaşamış efsanevi kişilerden birini oluşturuyor. Doktor Shabad yaşamı boyunca doktorluğunun yanında yardımseverlik, göçmenlerin yerleştirilmesi, sağlık yardımları, eğitim ve bilim alanında hem Vilnius’a hem de cemaate büyük yardımları dokunmuş bir kişi. Ölümünden sonra Vilnus’ta üç gün yas tutulup işyerlerinin kapanması doktora şehrin verdiği önemi gösteriyor. Doktor Shabad bir genç kızın elindeki kedi ile yardım istediği bir heykel ile anılıyor.
Shalom Aleichem Musevi Okulu
Vilnius’ta Ortodoks Yahudi Okulu dışında devlet tarafından açılan ve Yidiş dilinde yazan ünlü yazar Shalom Aleichem’in adını alan bir de Musevi lisesi bulunuyor. Bu sene onuncu yılını dolduran okulun yüzde seksenini Yahudi öğrenciler, kalan kısmını da geniş toplum öğrencileri oluşturuyor. Okulda genel müfredat dışında bayramlar, Yahudi gelenekleri ve belirli bir seviyede din eğitimi de veriliyor.
Vilna Gaon Müzesi
Müzeye 1997 yılında, ölümünün 200. yıldönümünde ünlü düşünür ve Tora bilgini Vilna Gaon’un adı verilmiş. Müzenin hemen yakınlarında Nazi Soykırım’ı yıllarında Yahudilerin kurtarılmasına ayak olan kişiler de unutulmamış. Uluslararası Dürüst olarak onurlandırılan, 1940 yılında 2200 Yahudi’ye Curaçao Adası vize veren Hollanda Konsolosu Jan Zvartendjik ve 1939-1940 yıllarında 6000 transit vize sağlayan Japonya Konsolosu Smepo Sugihara’ya şükran ifadesi olarak bu kişilerin anıtları dikilmiş. Müzede Holokost ile ilgili sergiler, Litvanya Yahudilerinden kesitler gibi bölümler ilgi çekiyor.
Vilnius’a ilk adım attığınızda bir Avrupa kentinde bu kadar yoksulluk ve sadeliği görünce şaşırıyorsunuz. Ancak kentin içerisinde ilerlediğinizde aslında tarihi dokunun ne kadar iyi korunduğunu fark ediyorsunuz. Şehrin her bölümünde adım başı sizi Rönesans, Gotik veya Barok dönemden bir kilise karşılıyor.
Vilnius veya başka bir deyişle Vilna 19. yüzyılda Doğu Avrupa’nın bilim ve kültür şehriydi. 1900’lerin başında 240.000 kişilik nüfus ile Yahudiler toplam nüfusun üçte birine oluşturuyorlardı. Litvanyalı Yahudilerin de bir Anne Frank’ı olduğunu biliyor muydunuz? 13 yaşındaki Macha Rolnikaite yazıklarını harfi harfine ezberleyerek toplama kampından şans eseri kurtulduktan sonra bunu büyük kitlelere anlatmayı başardı.
Vilna’da Yahudi yaşamı
Vilnius Yahudileri de diğer Aşkenaz Yahudileri gibi Yidiş ve İbranice konuşuyorlardı. Halen cemaat genelinde Yiddiş, konuşulmaya ve yaşatılmaya devam ediliyor. Gençliğin “İlan” adı verilen bir dernekleri var, bu dernekte küçük yaştan ‘Tsdoke’ (Yidişçe ‘yardım) kültürü veriliyor, cemaat gençleri hasta, bakıma muhtaç yaşlılara düzenli olarak yardım götürüyorlar.
Cemaatin ‘Litvanya’nın Kudüs’ü’ adlı, dört ayrı dilde yayınlanması nedeniyle dünyada tek olma özelliğini taşıyan bir cemaat gazetesi var. Gazete her hafta İngilizce, Rusça, Yidiş ve Litvanya olarak yayınlanıyor.
Cemaati ayrıca mutlu eden bir diğer konu ise bir zamanlar Yidiş öğreniminin en önemli merkezi olan Vilnius’un, 1998 senesinde tekrardan açılan Vilnius Üniversitesi Yidiş Merkezi ile aynı yolda ilerliyor olması, bu sene 14 ayrı ülkeden 70 farklı yaştan kişi bu okula Yidiş dilini kuvvetlendirmek üzere başvurmuş.
Avrupa’nın diğer cemaatleri gibi antisemitizm Litvanya cemaatinin ana sıkıntılarından birini oluşturuyor. Özellikle son yıllarda devletin Holokost kurbanlarını resmi olarak anmayı kabul etmeyip bu yönde açıklamalar yapması cemaat içinde huzursuzluk yaratmış durumda.
Gezimiz sırasında Litvanya Cemaati misafirperverliğini en iyi şekilde gösterdi. Otelimizin sinagoga beş dakikalık mesafede olması, bizim için yapılan özel geceler, faaliyetler, unutulmaz Şabat yemeği ve şehir turumuz bize en güzel hediyeler oldu.
Bu tip organizasyonlarda en keyifli dakikaları Şabat sofrasında geçiririm. Yemek sonrasında kardeşlerimizin Yidiş dilindeki melodilerine karışan Sefarad ezgilerimiz ve ardından İbranice ortak söylenen şarkılar, bana bir kez daha mesafeler uzak olsa da dünyanın herhangi bir yerinde paylaşılan ortak kültürümüzü hatırlatır.
Son gece bu beş günlük birlikteliğimiz güzel arkadaşlıklara dönüşmüş, herkes dönüşün hüznü bir yana geçirilen zamanın değerini bir kez daha anlamıştı. Beraberce söylenen şarkılar, danslar Vilnus’un -5 derece sıcaklığına rağmen hepimizin içini ısıtmıştı. Farklı bir Avrupa kentinde Yahudi tarihinin izlerini arıyorsanız size de Vilnius sokaklarında bir tur atmanızı özellikle de geçtiğiniz binaların üstündeki tabelalara bakmanızı tavsiye ederim. Her an eski bir getto, bir Yahudi Okulu ya da bir sinagog kalıntısı ile karşılaşabilirsiniz. Birlikteliğin önemine inanan ve destek veren herkese, özellikle de Vilnius Cemaati’ne teşekkür ederim.