Önümüzdeki günlerde Türkiye’de Süper Lig’in kaderine yakından etki edecek olan Galatasaray-Fenerbahçe derbisi oynanacak. GS-FB derbileri her zaman dünyanın en büyük derbisi olmuştur Türk spor basınında. Bu da haliyle insanları hep yüksek beklentiler içerisine sokmuştur yıllardır. Peki, nedir büyük derbi olmaktaki ölçüt?
Yaklaşık bir buçuk, iki hafta sonra, Türkiye’de Süper Lig’in kaderine yakından etki edecek olan Galatasaray-Fenerbahçe derbisi oynanacak. Derbiye kadar olan süreçte spor basınımızın neler yazacağını, ortamı ne kadar çok gereceğini ve takımlarımızı ne kadar şişireceğini tahmin etmek hiç de zor gelmiyor bana. Zor gelmiyor dedim çünkü futbola ilgi duymaya başladığım küçük yaşlardan itibaren bu hep böyle oldu. Ortamı bu kadar çok germek, takımlarımızı olduğundan çok daha fazla şişirmek kimin işine yarıyor, kime avantaj sağlıyor hep düşünmüşümdür.
Bir kere artık şu bir klişedir; “Dünyanın bir numaralı derbisi”. Kime göre bir numara bu derbi? Kim seçmiş? Hiçbir zaman net bir kaynak bulamazsınız bununla ilgili. Ancak Galatasaray-Fenerbahçe derbileri her zaman dünyanın en büyük derbisi olmuştur Türk spor basınında. Bu da haliyle insanları hep yüksek beklentiler içerisine sokmuştur yıllardır. Peki, nedir büyük derbi olmaktaki ölçüt? Bir derbi nasıl olursa büyük derbi statüsüne girer? Bana göre öncelikle bu soruların cevabının bulunması lazım ki daha sonra kendi derbimizi dünyanın en büyük derbisi ilan edebilelim.
Her şeyden önce derbi, aynı şehrin iki takımının karşı karşıya gelmesidir. Yani Kasımpaşa-Fenerbahçe maçı da bir derbi olarak gösterilebilir. Galatasaray-Trabzonspor maçı ise derbi değildir, çünkü bu takımlar iki ayrı şehrin takımlarıdır. Derbiyi büyük ya da küçük yapan şey ise bana göre aynı şehrin iki takımı arasındaki farklılıklardır. Şimdi dilerseniz dünyada ses getiren bazı derbilere göz atalım:
Liverpool-Everton derbileri:İki takım da Liverpool şehrinin takımıdır. Önce Everton kurulmuştur. Everton, Protestan kilisesi tarafından 1872 yılında kurulduğunda daha günümüzde Liverpool FC olarak anılan bir kulüp mevcut değildir. Hatta Everton maçlarını şuan Liverpool’un maçlarını oynadığı Anfield Road’da oynamaktadır. Anfield Road’un sahibinin yüksek kira istemesi sonucu Everton, Anfield Road’u terk etmek zorunda kalmış, stadın sahibi ise Liverpool FC adında bir takım kurup stadında maç oynatmaya devam etmiştir. Liverpool’un ilk sezonunda kadrosunda bulunan 13 İskoç ve Katolik oyuncu ise Protestan Kilisesi tarafından kurulan Everton’un oldukça tepkisini çekmiştir. Ancak daha sonra bu Katolik-Protestan ayrımı ortadan kalkmış olmasına rağmen hala günümüzde Everton, Liverpool’u ‘kendilerini evlerinden eden (Anfield Road)’ takım olarak görür ve maçlar bu havada oynanır.
Glasgow Rangers- Celtic Derbileri:Bu derbinin ise özelliği mezhep çatışmalarını yansıtıyor olması diyebiliriz. Bana göre bir dinin içindeki mezhepler, iki farklı dinin birbirinden farklı olmadığı kadar farklıdır. İşte Glasgow Rangers- Celtic derbisine de öyle bakmak gerektiğini düşünüyorum. Hıristiyanlık dinine mensup iki mezhep olan Katoliklik ve Protestanlığın savaşıdır İskoçya’da oynanan Glasgow Rangers-Celtic derbileri. Celtic Katolikliği temsil eder, Glasgow Rangers ise Protestanlığı. Bu derbilerde tansiyonun ne kadar yüksek olduğunu anlatmaya gerek yoktur herhalde ancak, mezhep farklılığının iki farklı dinden bile farklı olduğunu 12.yy’daki bir örnekle açıklayabiliriz. Osmanlı İstanbul’u fethetmeden önce, Katolikler, Ortodoksların yaşadığı İstanbul’u yağmalamışlar. Osmanlı İstanbul’u fethettiği zaman Ortodokslar buna adeta sevinmişlerdir ve şu ünlü lafı söylemişlerdir:”İstanbul da kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz.”
Boca Juniors-River Plate derbileri
Bu derbilerde ise sınıf farklılıkları boy gösterir. Önce River Plate kurulmuştur. River Plate’in kurulduğu yerin adı ise ilginçtir: Boca. Ancak Buenos Aires’in Boca bölgesi az gelişmiş ve ekonomik olarak oldukça düşük seviyede olan bir bölgedir. River Plate yöneticileri takımı bu bölgeden çıkarıp daha çok ekonomik faaliyetin olduğu, takımın daha çok gelişebileceği bir bölgeye taşınmasına karar verir. River Plate daha sonra yaptığı pahalı transferlerle ‘Los Millionares’ lakabını da almıştır. River Plate’in taşınmasından sonra, aynı bölgede Boca Juniors Kulübü kurulur. Bu kulüp ise River Plate’in tam aksine burada kalması gerektiğini savunup halkın takımı olmaya başarmıştır. Bugün oynanan River Plate-Boca Juniors maçları zenginle fakirin mücadelesi olarak görülür Arjantin’de. Bu sebepten dolayı tansiyonu oldukça yüksek olan mücadeleler görülür.
Bu derbilere baktığımız zaman hep bir çatışma ortamı hep bir farklılık görüyoruz. Peki, bizim Fenerbahçemiz ile Galatasarımız arasındaki çatışma ve farklılık nedir? Benim aklıma sarı renginin yanına konulan lacivert ve kırmızıdan başka bir farklılık ve çatışma gelmiyor. İki kulübümüz Osmanlı zamanında kurulmuşlar. Bu dönemde Osmanlı işgal altındadır. Sıkıyönetim mevcuttur ve sokakta toplu yürümek bile yasaktır. Yani düşman, Türkler organize olamasınlar diye onları bir araya bile getirmemektedir. İşte bu dönemde statlar, Türk gençlerinin toplanabildiği mekânlar olmuştur. Kurtuluş Savaşı Fenerbahçe-Galatasaray derbilerinde tartışılmıştır. Şimdi bütün bunları göz önüne aldığımız zaman sizce dünyanın en gergin en çok izlenen en çok sonucu merak edilen derbileri Fenerbahçe-Galatasaray derbileri midir? Yoksa sınıf farklılıklarının, mezhep farklılıklarının çatışması olan derbiler midir? Dünyanın en gergin geçen, en çok olay çıkması gereken derbisi bizim derbimiz midir, yoksa çatışmaların olduğu derbiler midir? Ben zaten cevabımı verdim, iyisi mi kararı siz verin...