“Okumalık” ve “dinlemelik”ler

-
24 Mart 2010 Çarşamba

Şalom’un son Kitap Eki’ni gördüğümde, yüreğimi sevinç ve gurur duyguları kapladı. Büyük boy, parlak kâğıtlı sayfalar dolusu kitaplar, kitaplar – ve benzer konular... Ne hoştur, bundan dört (yoksa beş mi oldu?) yıl önce adeta iğne ile kuyu kazarcasına çekirdek bir ekip ile “Cumhuriyet Kitap”a öykünerek, gazete kâğıdına daha küçük formatta ve alçak gönüllü biçimde başlatılmış bir ekin bugünkü “küresel”, bol reklamlı bir versiyonunu görmek! Dahası, Haziran 1999’da başlatmış olduğumuz ve bu ekin bir öncüsü olacak “Kitaplar arasında...” köşesini anımsarken, 11 yıl içinde nereden nereye geldiğimizi algılamak da değişik bir duygu... 

İki ilginç kitap...

O köşede ilk tanıttığımız kitaplar, 1942 yılında Avrupa’nın düştüğü barbarlık döneminin onda yarattığı düş kırıklığı nedeniyle yaşamına kıymış Avusturyalı-Yahudi yazar Stefan Zweig’ın uzun öyküsü “Satranç” ve “Yıldızın Parladığı Anlar” başlıklı denemelerdi. Son 500 yıl içerisinde, dış etkenler ile bazı insanların iç dünyaları arasındaki uyum ile oluşmuş birtakım ölümsüz olayları gözlerimizin önüne seriyordu Zweig, kendi adlandırmasıyla bu “tarihi minyatürler”de. Başarının sağlandığı “Bizans’ın Fethi” veya “Büyük Okyanus’un Keşfi”nden başlamak üzere, “Napoleon Waterloo’da”veya “Scott - Güney Kutbu İçin Mücadele” gibi yenilgilere dek... Ne güzel bir rastlantıdır ki, o yıllarda irdelediğimiz bu yazarın çok benzer bir yapıtı, bugün gene (aynı) Can Yayınları tarafınca Türk okuruna sunuluyor...

 Tarihte iz bırakmış kişilerin yaşamöykülerini kendine öz­gü bir üslupla kaleme alan Stefan Zweig, dünyanın çevresini dolaşarak yuvarlak olduğunu “eylemli” olarak kanıtlamış Portekizli denizci Macellan’ın biyografisi ile bu kez bizim ufkumuzu genişletiyor! Yeniçağ’ın bu en önemli kâşifi ile birlikte 15.yüzyılın dünyasını dolaşırken kararlı, yürekli ve mağrur kişiliğinde azmin ne demek olduğunu anlıyor ve tek bir cesur insanın başarısından, tüm bir kuşağa yetecek şevk ve cesaretin nasıl doğduğunu görüyoruz...

Sizlere bugün kısaca tanıtmak istediğim ikinci kitap, bana kalırsa yakın geçmişte çıkmış İstanbul yayınlarının en “nitelik”li olanıdır... İstanbul Belediyesi Kültür A.Ş.’nin büyük bir özveri ve titizlik ile hazırladığı kitap, 1908 yılında Paris’te “Déri Sé’adet ou Stamboul, Porte Du Bonheur, Scénes de La Vie Turque” adıyla sadece 300 adet basılmış.

Yazarı, yaşamını İstanbul ve Paris arasında sürdüren Levanten edebiyatçı Adolpho Thalasso, ilüstrasyonları ise Osmanlı Sarayı Ressamı Fausto Zonaro’ya ait. Olağanüstü güzellikteki bu çizimlerin süslediği toplam yirmi metinden oluşan kitap, “Şehir ve Yaşam”, “Kadın” ve “Aşk” ana başlıklarını içeriyor. Kentimize has o yılların çok kültürlü yaşamını “ilk ağızdan” duyarcasına okumak ve bununla ilgili görsel şölenleri tadabilmek uğruna, kendinizi (veya sevdiklerinizi) şımartmak için, “Dersaadet / Saadet Kapısı – Istanbul, The Gate of Bliss” başlıklı bu olağanüstü güzellikteki tıpkıbasımını edinmenizi içtenlikle öneririm..

... ve nice nice konser... 

Uzun yıllar İstanbul’da yaşamış olan İsrailli perküsyon sanatçısı ve besteci Yinon Muallem, 8/4 akşamı gene aynı sahnede “Akdeniz Perküsyon Buluşması” projesini gerçekleştiriyor. Bu bölgenin dört farklı ülkesinden vurmalı çalgılar ustaları, kendisinin yanı sıra güney İtalya’dan Rocco Zecca, Fransa’dan Vincent Couprie ve Türkiye’den Gürkan Özkan yer alırken gruba Türkiye’den vokaller ve mandolinde Sumru Ağıryürüyen, kemanda ise Serdar Pazarcıoğlu eşlik edecek. – “Yinon” demişken, bu eski dostumuz ile birlikte ilginç, yenilikçi ve ustalıklı arp/vurmalı çalgılar albümü “Tel-ve-ten”i çıkarmış olan Şirin Pancaroğlu’nun da yer aldığı, beğeneceğinizi umduğum bir dinletiden söz etmek istiyorum: 18/4 akşamı, gene CRR-KS’ndaki “Aşkın Halleri” alt başlıklı “Saray Arpları” projesinde, barok arp’te Hannelore Devaere’yi, çeng ve klasik arp’te sevgili Şirin’i dinleyebileceğiz, ayrıca vokallerde FrancescaLombardi Mazzulli’yi ve violada gambada Liam Fennelly’yi... İlhan Yazıcı’nın sunacağı bu değişik programda Türkiye’nin değerli müzisyenleri Derya Türkan (kemençe), Yurdal Tokcan (ud) ve vurmalı çalgılarda Fahrettin Yarkın’ı erken dönem müziklerinde uzmanlaşmış bu dört saygın Avrupalı sanatçıyla buluşuyor – ve bize böylece aşkın batı-doğu ekseninde, türlü hallerine, dünyevi ve tasavvufi sözlerine kulak vermemiz sağlanıyor...

Müzik yoluyla “doğu” ile “batı”yı birleştiren diğer, ve bu kez kalıcı bir yapıt ise, Borusan Filarmoni Orkestrası’nın Mart ayı içerisinde dünya piyasalarına sürülmüş olan son albümleridir. Daimi şefleri Sascha Goetzel’in önayak olduğu bu CD kaydında BİFO, batılı bestecilerin şark öykü ve söylencelerine dayanan senfonik ve bale müziklerine yer veriyor – İtalyan besteci Ottorino Respighi’nin “Saba Melikesi Belkıs” bale müziği, Alman Paul Hindemith’in, gene vatandaşı olan “Carl Maria von Weber’in Bir Teması Üzerine Senfonik Metamorfozlar” ve çağdaş Fransız besteci Florent Schmitt’in “Salome Trajedisi” başlıklı altı bölümlük senfonik yapıtı – sanırım, en eleştirel müzik kulağına dahi bayram ettirecek, titiz bir çalışma..!.

Ve böylece geldik, “katıksız” batı sanat (yani: “klasik”) müziğine... Bu konuda bize sezon içinde gerçekten dev topluluklar ve yorumcular sunmasını bilmiş İş-Sanat Konser Salonu, Nisan’da Stephanie Gonley’in yönetimindeki English Chamber Orchestra’ya iki ayrı konser verdiriyor: 9/4 akşamı Pekinel Kardeşler ile birlikte Mozart (No.10, KV. 365) ve Bach’ın (No.3, BWV 1062) İki Piyano İçin Konçerto’ları ve Mozart’ın 33.Senfonisi; 10/4 akşamı ise dünyanın en saygın keman virtüözlerinden, genç Sarah Chang ile Bruch’un 1.Keman Konçertosu, ayrıca Mozart’ın 35. (“Haffner”) Senfonisi... Bu arada, şimdiden söylemekte yarar var, 1 Mayıs akşamı yer alacak Joshua Bell’in (Sam Heywood’un eşliğinde) Bach, Beethoven ve Ravel’den sunacağı keman/piyano resitalleri için “JB tutkunları”, biletlerini almayı unutmasın...

Biliyorsunuzdur, sanırım – 2010, sadece Chopin’in değil, Robert Schumann’ın da “yılıdır”!. İşte, her iki dev bestecinin 200.doğum yıldönümü, 21/4 akşamı B.Ü. Albert Long Hall’de de kutlanacak. Biri Belçika’da diğeri Almanya’da çalışmalarını sürdüren genç kuşağın iki önde gelen piyano virtüözü Muhiddin Dürrüoğlu ve Emre Elivar, iki el ve dört el olarak hazırladıkları programlarında Chopin’den Barcarolle’ler, Nocturne’ler, Etude’ler ile Schumann’dan Çeşitlemeler (Abegg), Papillon’lar ve Dört El İçin Fantezi’ler arasında uçuracak bizleri – ayrıca bir de Mozart “bonus”uyla (Dört El Piyano Sonatı, Do majör, KV 521) !! – Bol müzikli günler...