Kızdığımızda, üzüldüğümüzde teselliyi yemeklerde arıyoruz. Eğer bu alışkanlığınızın bağımlılık haline geldiğini düşünüyorsanız, ‘Duygularını Yemek’ kitabı belki de aradığınız çareyi barındırıyor. Kitabın yazarı Uzman Psikolog Treysi Kazmirci ile kilo vermenin zorlukları üzerine söyleştik
Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Amerika’da yüksek lisansımı yaptıktan sonra 2005 yılında Türkiye’ye geri döndüm. Yarı zamanlı olarak Dilara Koçak ile çalışmaya başladım. Ona başvuran kişilere psikolojik destek vererek, yeme bozukluklarının tedavisi konusunda onlara yardımcı oluyordum. Koçak, ona gelen kişilerin kilo verdikten sonra tekrar kiloları geri aldıkları fark etmiş. Onunla çalışma amacım, bu geri dönüşü engellemeye yönelikti. Artık herhangi bir diyetisyenle çalışmıyorum, bir klinikte bana gelen kişilere yardımcı oluyorum. Cinsel terapi ve çift terapi üzerine de eğitim aldım ve ayrıca bu konuda bir AB projesinde yer aldım. Bir buçuk senedir internet sitem üzerinden ‘online’ terapi de yapıyorum.
‘Duygularını Yemek’ adlı kitabınızı nasıl yazmaya karar verdiniz?
Dilara Koçak ile çalışırken, onun için aylık yazılar hazırlıyordum. Bu yazıları görüşmelerime dayandırıyordum. O ay benim için ön plana çıkan ya da gördüğüm kişilerde ortak bir tema varsa, o konularda yazılarımı yazıyordum. Daha sonra bu yazıları toparladım, genişlettim, bazı eklemeler yaptım ve bu kitap ortaya çıktı.
Kitabınızla ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
Kitap Haziran ayında çıktı. Güzel geri dönüşler alıyorum. Bu kitabın tavsiye edildiğini duyuyorum. Kitabı okuyanlardan kitapta kendilerini bulduklarını duyuyorum. Terapi başvurusu da oluyor. Duygularının dile getirildiği düşünüyorlar.
Yeni bir kitap projesiniz var mı?
İlişkiler ve cinsel problemlerle ilgili bir kitap yazmayı düşünüyorum. Yemek ile ilgili bir kitap yazmamın sebebi, bunun çok yaygın bir problem olduğun düşünmemden kaynaklanıyordu. Birçok insana ulaşmak istedim. Herkes terapiye gelemiyor veya buna bütçe ayıramayabiliyor. Herkesin, terapilerden edindiğin bilgilere ve tecrübelere ulaşmasını istedim. Çift sorunları için de aynısı geçerli diyebilirim. Çok yaygın bir sorun. İnsanlar ilişkilerinde her konuyu konuştuklarını düşünüyorlar fakat konuşmaktan çok, nasıl konuşulduğu da önemli. İnsanların kendi problemlerini bulabilecekleri tarzda bir kitap yazmayı düşünüyorum.
Kilo almanın özünde gerçekten psikolojik nedenler mi yatıyor?
Genellikle öyle diyebiliriz. Sadece biyolojik ihtiyacımızı yenmek için yediğimiz zaman, gerektiğinden fazla yemiyoruz. Ama ne zaman ki duygularımızla yemeğe başlıyoruz, o zaman da problemler başlıyor. Bu durum herkeste var, ama bu durum bazılarını daha fazla etkiliyor.
İnsanlar hangi nedenlerle genellikle kilo vermekte zorlanıyorlar?
En zor olan gece atıştırmaları alışkanlığından vazgeçmek diyebiliriz. Alışkanlıklardan vazgeçmek insanlara çok zor geliyor. Aynısı sigara içmek için de söylenebilir. Bir insan araba kullanırken sigara içiyorsa, en çok araba kullanırken kendisini tutmakta zorlanır. Bir kişi televizyon karşısında atıştırıyorsa, onu bırakması daha zor oluyor.
Günlük tutmak ne şekilde yararlı oluyor?
Yeme günlüğünü daha çok duygu ve düşünceleri yakalamak için tutmalarını istiyorum. Kişinin nerede yediğini, daha çok yalnızken mi, yoksa birisi ile kavga ettikten sonra mı yediğini anlamaya ve yeme alışkanlıklarını keşfetmeye çalışıyorum. İnsanlar yediklerini alt alta yazıp görünce, psikolojik olarak da bundan etkilenebiliyor.
Öncelikle yeme alışkanlıklarını değiştirmeden günlük tutmalarını istiyorum. Ondan sonra da onlardan küçük küçük değişiklikler yapmalarını istiyorum. Hedefleri belirliyoruz. Kontrat yazıyoruz. Bir kere tek bir özelliği değiştirme çalışıyorum.
İnsanlar diyetisyene gittiklerinden tüm alışkanlıklarını yüzde yüz değiştirmek istiyorlar, bu da çok hızlı bir şekilde mümkün olmuyor. Hayatında hiç sebze yememiş birisi, birden sürekli sebze yemeğe başlıyor. Bir anda onun için hapis hayatı başlıyor. Aklına gelmeyen yemekleri daha fazla yemek istiyor. Bunu engellemek için ufak ufak değişikliklerle başlamak gerekli.
Bazı insanlar, sürekli abur cuburla beslendikleri için kilo almıyorlar belki ama yeme alışkanlıklarını da değiştirmek isteyebiliyorlar. 20 yaşında kilo yapmayan alışkanlıklar 40-50 yaşlardan sorun olabiliyor. Ailelerinde tansiyon ve şeker sorunu olan kişiler aynı sorunları yaşamamak için de bu tür bir alışkanlık değişikliğine gitmek isteyebiliyorlar.
Kilo vermek isteyen kişilere grup terapisini öneriyor musunuz?
Yemek terapisinde grupların yararlı olduğunu düşünüyorum. Fazla yemek aslında bir bağımlılık. Bağımlılık tedavilerinde de gruplar yararlı olabiliyor. Bağımlılık olduğu zaman içinde biraz kendinden utanma olabiliyor. Yememesi gerektiğini bildiği halde kendisini tutamayarak onu yediğinde, suçluluk duygusu başlıyor. “İradem ne kadar zayıf, her Pazartesi rejime başlıyorum ama kendimi tutamıyorum.” gibi duygular ön planı çıkıyor. Kişiler grupta herkesin aynı duyguları yaşadığını gördüğü zaman, o utanç duygusu biraz azalıyor.
Bu mücadele etmesi kolay bir durum değil. Alkolik birisi, bir daha hiç alkol almamak üzerine tedavi görüyor, fakat yeme bağımlısı olan bir kişinin, hem yiyip hem de bunu kısıtlı tutması gerekiyor. Gruplara katılan kişiler, tavsiyeleri, yorumları diğer katılımcılardan aldıkları zaman çok daha fazla yararlanabiliyorlar.
Katıldığınız AB projesinden ve ülkemizde cinsel terapiye ilgiden bahsedebilir misiniz?
AB’nin Sağlık Bakanlığa verdiği fon çeşitli sivil toplum kuruluşlarına dağıtıldı. Cinsel eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği aldığı bütçe ile medyaya yönelik bir proje geliştirdi. Proje asistanı olarak görev yaptım. Bu projedeki amaç, medyanın insanları doğru yönlendirebilmesi için medyayı doğru bilgilendirmek ve bu tür sorunlar yaşayan insanların uzman kişilere başvurmalarını sağlamaktı. Kitapçıklar hazırladık, basın toplantıları yolu ile bu kitapçıkları tanıttık ve dağıttık. Kitapçık, iyi bir başvuru kaynağı olması için uzman kişiler tarafından hazırlandı.
Cinsel terapi konusunda, daha çok erkeklerden talep geliyor. Kadınların da ciddi sorunları var, fakat başvurmuyorlar. Yanlış bilgilendirmeler ve yanlış inanışlar insanlar terapi almaktan uzaklaştırıyor. Ayrıca cinsel terapinin yanı sıra çift terapisi de veriyorum. Zaten ikisi de birbirinden çok farklı konular değil. Çoğunlukla, cinsel terapi için gelen kişilerin aslında çift sorunları olduğu ortaya çıkıyor. Çift terapisi içinde tersini söyleyebiliriz.
‘Online’ terapiyi kimler tercih ediyor?
‘Online’ terapiyi daha çok yüz yüze görüşme imkânı olmayan kişiler tercih ediyorlar. Başka şehirlerde oturan, ya da İstanbul da oturduğu halde, iş yoğunluğundan dolayı geç saatlerde açık yer bulamayanlar tercih ediyorlar. Muayenehanede en fazla dokuza kadar kalma şansım varken, online terapi için gece yarısına kadar bilgisayarımı açık tutabiliyorum.
‘Messenger’ üzerinden yazmak süreyi kısaltmıyor mu?
Bu dezavantajı ortadan kaldırmak için, detaylı soru formları hazırladım. Önceden onları doldurtuyorum. İlk görüşme önemlidir. Bilgi alma süreci uzundur. Önceden bu bilgileri alarak Messenger’dan direkt konuya girme şansımız oluyor. Web sitemde de söylediğim gibi yüz yüze terapi şansı yoksa ‘online’ terapi tercih etmek lazım. Online terapi kesinlikle bir alternatif olamaz. Genelde insanlar e-posta veya Messenger ile yazışmayı tercih ediyorlar. Herkesin görüntülü konuşma imkânı maalesef yok. Online terapiye olan talep artıkça, çok daha fazla insana ulaşma imkânı bulabileceğimizi düşünüyorum. Birçok insan psikolojik desteğe ihtiyacı olduğu halde, buna ulaşma imkânını bulamıyor.