Alis Harikalar Diyarı’na dönünce

Öncelikle filmi henüz izlememiş olanların yazımı okumadan önce izlemelerini şiddetle tavsiye ederim. Yazımda filmle ilgili pek çok ayrıntı vermekteyim, o yüzden izlemeden okunmamasını tavsiye ederim, sonra “uyarmadı” demeyin.

-
7 Nisan 2010 Çarşamba

Film, pek çoğumuzun bildiği Alis Harikalar Diyarında filminin garip ve fantastik filmlerle tüm dünyaya kendini ispatlamış ve pek çok genç sinemacının gözdesi olan Tim Burton tarafından çekildi. Filmin yapılış aşamasının bir kısmını şahsen görme fırsatım olmuştu. İnanılmaz ama filmin çoğunun yeşil ekranda çekildiği ve neredeyse her şeyin animasyon olduğu bir gerçek. Bildiğiniz gibi film vizyona hem üç boyutlu, hem de orijinal diliyle alt yazılı olarak girdi. İkisi de gayet başarılı, tavsiye ederim.

Bazıları görünüşünden bu filmin bir çocuk filmi olduğu yanılgısına kapılabilirler. Çocuklar bu filmi izlemekten son derece keyif alacaklardır, ona şüphe yok ama gerek genç kızların, gerekse daha orta yaşlıların da içinde pek çok espri ve anlamlı içerik bulabileceğini söylemek istiyorum. Film sürekli olarak imkânsız diye bir şey olmadığının altını çizerken, kadınlara olan bakış açısını bildiğimiz masallardan oldukça farklı ele alıyor.

Filmi neredeyse biraz feminist bulduğumu söylemeliyim. Alis evinde oturup beyaz atlı prensin onu kurtarmasını bekleyen bir masal prensesi değil. Hatta film, itici bulduğu zengin bir lord evlenme teklifi ettiğinde Alis’in olay mahallinden kaçmasıyla başlıyor. Yani elimizde bilindik kurgusal kadın karakterden farklı bir kız var. Ve bu genç kızımız öncelikle kendini, sonra da dünyayı keşfe çıkıyor. Filmin başlarında kafası karışık olan Alis zamanla hayatının kontrolünü ellerine almayı, daha cesur olmayı, risk almayı ve tıpkı bir şövalye gibi korkularının üstesinden gelmeyi başarıyor. Hatta büyük bir insanın gözlerinden Alis’in tüm yaşadıklarını kendi içinde bir savaş olarak da görmemiz mümkün ve içindeki onun iyiliğini isteyen taraf kazanıyor. Sonunda onun için çok zor olan bir şey yaparak ona sunulan güzel geleceği reddedip, kendi bildiğini okuyacak cesareti kendinde buluyor ve bir bilinmeze doğru, uzaklara açılıyor. Alis’i yeri geldiğinde bir şövalye kostümünün, yeri geldiğindeyse birbirinden ilginç tasarım kıyafetler içinde izlemek ise oldukça keyif verici.

BURTON VE AİLESİ

Tim Burton her zaman sanat tasarımı, kostümler ve dekorlar konusundaki ilginçliğiyle dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştır. Bu filmde de orijinalliğinden ödün vermiyor. Karısı olan Helena Bonham Carter her filminde bir rol alırken, en iyi arkadaşlarından biri olan Johnny Depp de onunla rolleri paylaşıyor. Ve yıllardır aynı müzik kompozitörü Danny Elfman’la çalışmaya da devam ediyor. Yani Tim Burton için ekibi demek ailesi demek. Tabii yine de yeni yüzlerle çalışmaktan ve ekrana yeni oyuncular kazandırmaktan da çekinmiyor.

‘BABASININ KIZI’ ALİS

Gelelim Alis hikâyesini Tim Burton’ın nasıl ele aldığına:

Filmin başında ilk 10 dakikasında Alis’in hayatını ve karakterini görüyoruz. Alis nerede yaşar, nasıl bir dönemdir? Film, Alis’in babasının karakterini ele veren bir sahneyle açılır. Babası imkânsız diye bir şeyin varlığına inanmayan ve keşfe meraklı bir karakterdir. Diğer arkadaşlarına anlattıklarından bunu anlarız. Daha sonra Alis’in gördüğü kâbusları duyarız ve babası ona yatmadan önce delilik diye bir şey olmadığını, bütün iyi insanların aslında “deli” olduklarını söyler ona. Ve onun hayal gücünü teşvik eder.  Alis babasının kızıdır. Babasına hayrandır ve babası tarafından hayal gücü teşvik edilmiştir. Babası sıradanlığa karşıdır. Yani anlayacağınız Alis, çocukluğundan beri babasına çekmiştir.

Daha sonra annesiyle bir yere giderlerken görürüz onu. Annesi hiç kurallara uygun giyinmediğinden şikâyet etmektedir. Kurallara uymaz. Sıradanlığa karşıdır. Ve her şeyi sorgular. Alis kıyafetlere uygun giyinmemiştir ve bunu sorgular. Kadınların kafasına taktıkları şeyin ve normalin ne kadar göreceli bir kavram olduğunu sorgular; herkes bir şey yapıyor diye bunun doğru olmadığını söyler. Aynı sıkılmışlığı dans sahnesinde de görürüz. Alis herkesin yaptığını yapmak istemeyen ve kendi kurallarını koymak isteyen bir karakterdir.

Alis’in dikkati dağınıktır ve hayal gücü geniştir. Dans sahnesinde gökyüzündeki kuşlara bakıp uçmak ister; erkeklerle kadınlar birbirlerinin kıyafetlerini giyse nasıl olacağını düşünür; daha sonra evleneceği adamın annesiyle konuşurken o çalıların arkasındaki tavşana takılır. Yani Alis filozoftur; etrafındakilerden sıkılmakta, dikkatini başka şeylere yöneltmekte ve hep hayal kurmaktadır. Birkaç sahneyle bu karakter özelliği de verilir.

Bir de sır olayı vardır. Kızlar ona sır söyleyecekleri zaman zekâsıyla onlara blöf yaparak lafı ağızlarından almasını bilir. Ve en sonunda evlenme zamanı gelip çattığında Alis koşarak uzaklaşır, herkesi orada bırakarak.

İşte sıradan dünyasını terk ettiği an budur. Alis döneme göre fazlasıyla feminist bir kızdır ve bu her halinden belli edilir. Ona sunulan bellidir, bir lord ile evlenip hayatına öyle devam etmek. Ancak ona göre bu son derece sıkıcı bir hayattır. Ona göre keşfedilecek başka diyarlar vardır. 

Alis tavşanı görür ama peşinden gitmez ilk başta, yine olay mahalline döner. Tavşan onu bir maceraya çağırmaktadır yeniden. Alis’in tavşanın deliğinden düşmesi ilk engelin aşılmasıdır. Daha sonra kendisini kilitli kapılarla dolu bir odada bulur Alis. Küçük kapıya girmek için çok büyüktür. O zaman içki içer küçülür, bu sefer de anahtara ulaşamaz. Fazla küçük kalır çıkmak için. Tam da çocuklukla, bir kadın olmak arasındaki gelgitler gibi ya çok küçüktür, ya çok büyük. Fakat en sonunda oradan bir çıkış yolu bulur ve macera başlar. 

Alis bu yeni dünyadaki yeni arkadaşlarıyla tanışır, onlarsa aralarında bunun bildikleri Alis olup olmadığını tartışmaktadırlar. Ne Alis onları hatırlamaktadır ne de onlar Alis’ten emin olabilmektedirler. Fakat burası bambaşka bir dünyadır Alis için. Çok geçmeden ilk düşmanlarıyla tanışır Alis. Kırmızı koca kafalı kupa kraliçesi (Helena Bonham Carter)’nin zalimliği ve acımasızlığı daha onu ilk gördüğümüz sahnede hayvanlara karşı olan zalim tutumuyla anlaşılır. Alis yediği kökten dolayı garip bir boyda kalmış olduğu için Kraliçe onu da koleksiyonuna ekleme kararı alır. Fakat Alis’in esas derdi Deli Şapkacı (Johnny Depp) olan iyi arkadaşını kurtarmaktır. Deli Şapkacı ona çocukluğunda babasının öğrettiği gibi biraz üşütük ama aslında çok iyi kalpli bir adamdır. Ve ikisi dost olurlar. Hatta belki de hafif bir romans bile yaşanır aralarında. Alis giderek eski cesaretini geri kazanmaya ve başkalarının ona ne yapacağını söylemesini dinlemek yerine kendi kararlarını almaya ve kendi planlarını yapmaya başlar.

En sonunda Alis arkadaşlarını da yanına alıp iyi kraliçe olan Beyaz Kraliçe’nin yanına giderler. Beyaz Kraliçe çok güzel ve zariftir; Alis bu kadından hoşlanır. Fakat geçmişte yaşananları anlatır beyaz kraliçe ona ve kompleksli kız kardeşinin nasıl herkese zulüm ettiğinden. Birinin tacı ondan geri alıp başına geçirmesi gerekiyordur ama kim? Bunu kendisi yapamaz çünkü bütün ettiği yeminlere aykırıdır birini öldürmek.

İYİLERİN KÖTÜLERE KARŞI SAVAŞI

Bunun üzerine Alis en sonunda tüm cesaretini toplar ve zırhını kuşanıp tıpkı bir şövalye gibi giyinir ve büyük canavar, dragonla karşılaşmaya hazırlanır. Gerçekten de hem giyimi kuşamı, hem de kılıcıyla son derece savaşçı ve güçlü bir kadın portesi ile çıkar Alis karşımıza. Ve kehanet yerini bulur, gerçekten de Alis canavarı yener böylelikle iyiler, kötüleri yenmiş olurlar. Beyaz Kraliçe tacını geri alır ve yine yeminlerine aykırı olduğu için Kırmızı Kraliçe’yi öldürmek yerine onu sürmeye karar verir.

Filmin sonunda Alis ödül olarak artık kazandığı deneyim ve bilgilerle dönme kararı alır. Bu karara Çılgın Şapkacı biraz üzülür ama belki yine karşılaşacaklarını ümit ederek ayrılırlar. Alis sonunda geldiği delikten çamurlar içinde döner, hâlâ kaldığı yerde insanlar onun evlilik kararına ne diyeceğini beklemektedirler. Alis düşündüğünü söyler bu konu üzerine ve onun evlenmesinin doğru şey olduğuna inanan herkese kibarca açıklamalarını yapar. Onun istediği şey bu değildir ve bunu daha da iyi anlamıştır. Onun başka ‘hayalleri’ vardır. Bunu duyan yaşlı bir bilim adamı, babasının eski arkadaşlarından biri onunla konuşmak istediğini söyler. Ve sonunda Alis tıpkı girişimci bir kadın gibi Çin’e gitmeyi önerir haritada. Bir yolculuğa çıkıp kariyer yapma kararı alır Alis yaşıtları tüm genç kızların aksine, evliliği elinin tersiyle iterek. Ve bilinmeze doğru bir yolculuğa çıkarken yüzünde umut ve güzel bir gülümseme vardır.