Birlik - bereket - sonsuzluk

Birlik(Alef), bereket(Balık) ve sonsuzluk(Ankh-Sonsuz Yaşam Anahtarı), bazen sandığımızdan fazlasını da barındırabilirler, onlara derin bakmak gerekir.

Moris Mert GÜZELGÜL Gençlik - Eğitim
28 Nisan 2010 Çarşamba

Evren bir noktadan yayıldı. Tek bir nokta… Algılanamayacak kadar küçük; en küçük. Bununla beraber, alabildiğine her şeyi barındıran; varlığı ve yokluğu içine sığdırmış bir sonsuzluk. Sıkışmış, içine çekilmiş bir nokta; kozmik bir yumurta. Her şey orda; her şey onda. Sonra ‘an’ geldi. Saçılma anıydı bu an. İçerde olanın dışarıda olma anıydı.

Ardından bu ‘an’ kendinden sonrakini doğurdu. Kendinden doğan yeni an, eski anın yerini aldığında, artık noktanın parçacıkları enginlere yayılmıştı. Gelen diğer anlarda ise her bir parçanın içinden doğan yeni parçalar taşıdıkları potansiyellere ve özelliklere göre şekil, görüntü ve görev edindiler. Her bir ‘an karesinde’ yeni bir durum oluşuyor ve ‘o nokta’  anlarda ve parçalarda açığa çıkıyordu. Artık vücut oluşuyor, evren noktadan yansımaya başlıyordu. Anlar sıralandıkça zaman akıyor, zaman geçtikçe beden büyüyor, bereketleniyor, doğurganlık kazanıyor, sonsuzlaşıyordu.

 Nihayet doğum gerçekleşmişti. Bu yalnız doğumu denetleyen, doğuran, doğurtan ve doğan da hep aynıydı. O her şeyi, her açıdan gören göz; sonsuz noktanın içindeki sır.

Birlik(Alef), bereket(Balık) vesonsuzluk(Ankh-Sonsuz Yaşam Anahtarı).

Resimler, yukarıdakinde olduğu gibi, bazen sandığımızdan fazlasını da barındırabilirler. Onlara derin bakmak gerekir. Evreni anlamak için sunduğu resimleri göz ardı etmemek durumundayız.

***

Birçoğunuzun resim sanatına ilgisi olmayabilir. Benim de çok ilgili olduğum söylenemez. Ancak olur da bugünlerde yolunuz bir kitapçıya düşerse, “John Berger ile yapılan BBC Televizyon dizisinden GÖRME BİÇİMLERİ” isimli, Metis Yayınevi’nden çıkan kitabı alabilirler. Kitap çok kalın sayılmaz; 159 sayfa. Yurdanur Salman’ın başarılı bir şekilde Türkçeye çevirdiği kitap, özellikle resimle ilgilenenler için mükemmel bir eser diyebilirim. Beni en çok cezbeden yanı ise içindeki felsefi bakış açısı oldu. İşte size kitaptan bazı örnekler:

 Açılış bölümü, s. 7-10

“Görme konuşmadan önce gelmiştir. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir.?Ne var ki başka bir anlamda da görme sözcüklerden önce gelmiştir. Bizi çevreleyen dünyada kendi yerimizi görerek buluruz. Bu dünyayı sözcüklerle anlatırız ama sözcükler dünyayla çevrelenmiş olmamızı hiçbir zaman değiştiremez. Her akşam güneşin batışını görürüz. Dünyanın güneşe arkasını dönmekte olduğunu biliriz. Ne var ki bu bilgi, bu açıklama gördüklerimize uymaz hiçbir zaman. Gerçeküstücü ressam Magritte ‘Düşlerin Anahtarı’ adlı resminde sözcüklerle görülen nesneler arasında her zaman var olan bu uçurumu yorumlamıştır. Düşündüklerimiz ya da inandıklarımız, nesneleri görüşümüzü etkiler.”

Açılış bölümü, s. 16

“Tanrı’nın başkalarıyla olan ilişkilerine göre durumunu ayarlaması gerekmez; tanrının kendisi durumdur. Perspektifin içinde yatan çelişki perspektifin tüm gerçeklik imgelerini bir tek seyircinin göreceği biçimde dizmesidir. Bu seyirci, Tanrı’nın tersine, aynı anda ancak bir tek yerde bulunabilir.”

Bu pasajlar, kitabın en çok beğendiğim kısımlarından bir kaçı. Daha fazlası için kitabı almanızı tavsiye ederim.