İsrail-Amerika işbirliği ile Meme kanseri tedavisinde büyük buluşa imza atıldı

İsrailli ve Amerikalılardan oluşan bir kanser araştırma ekibi ilginç bir buluşun sahibi oldu. HER2+ adlı agresif kanser hücrelerinin tedavisinde kullanılabilecek radyasyon içermeyen yöntemin aynı zamanda diğer kanser türlerinin tedavisinde de faydalı olabileceği tahmin ediliyor.

Diğer
15 Temmuz 2009 Çarşamba

ABD’de sekiz kadından birinin hayatının bir noktasında meme kanserine yakalanması bekleniyor. Kadınlar, anneler, kız kardeşler ve teyzeler için ümit verici yeni buluşlar kapıda…

Technion İsrail Teknoloji Enstitüsü’nden Prof. Zeev Gross’un, radyasyon içermeyen “galyum korol” adlı kimyasalın olumlu sonuçlar verdiğini gösteren araştırmada oynadığı rol hiç de küçük değil. Gross, on yıldır bilinen bu organik kimyasalın tıpta kullanılması için daha büyük miktarlarda üretilmesini sağlayan bir metot geliştirdi.

Proceedings of the National Academy of Sciences adlı prestijli medikal dergide yayınlanan makalede, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü ve Cedars-Sinai Medikal Merkezi bilim adamlarını da içeren İsrail-Amerikalı ekip, HER2+ tedavisinde klinik öncesi olumlu sonuçlar göstermeyi başardılar.

Klinik çalışmalara başlanması için yatırım bekleyen yeni kimyasal maddenin en önemli özelliği, sadece kanserli hücrelerin nerede olduğunu göstererek teşhisle kalmayıp, aynı zamanda kanser hücrelerini öldürüyor olması. Kimyasalın kalp rahatsızlıklarına neden olan damar sertliğinin tedavisinde de faydalı olduğu keşfeden Gross,  “Bu kimyasalın bir özelliğinden faydalanmak üzere kanser üzerinde çalışmaya başladık. Flüoresan ışıkta parlayan kimyasalı kanseri teşhis etmek üzere kullanmak istedik. Hücre seviyesinde görüntüleme için kimyasalın faydalı olabileceğini gördük, ancak aynı zamanda kanser hücrelerini hedef alarak öldürdüklerini gözlemledik. Bu kemoterapiye bir alternatif olabilir,” şeklinde konuştu.

 Kemoterapiye göre daha az yan etki

Araştırmacılara göre kimyasal madde, meme kanseri olan farelerde denendiğinde, tümörlerin yerini belirleyip yok ederek, kanser hücrelerini hedef alan bir tedavi haline geldi. Sonuçlara göre diğer meme kanseri tedavilerine göre daha az yan etki görüldü.

‘Korol’ adlı kimyasal, bugün kanserin fotodinamik terapi (PDT) ile tedavisinde kullanılan porfirin moleküllerine benzerlik gösteriyor. PDT sırasında, porfirin molekülleri bedene enjekte ediliyor ve lazer ışınının belli dalgalarına maruz bırakılıyor. Lazer ışını porfirin moleküllerinin tümörleri öldüren moleküller yaratmasını sağlıyor. Araştırmacılar, korolun porfirinden farkının, aktif hale geçmek için lazer ışınına ihtiyaç duymaması ve “kanser hücrelerini karanlıkta öldürmesi” olduğunu açıklıyorlar.

Farelerle yapılan deneyde, araştırma ekibi meme kanseri tümörlerinin standart tedaviye (doksorubisin) kıyasla beş kat daha fazla küçüldüğünü gözlemlediler. Cedar-Sinai’daki araştırmacılardan Daniel Farkas, “Daha düşük konsantrasyon, daha az toksisite (zehirlilik) demektir. Doksorubisinin kalp üzerinde önemli bir toksisitesi var, bu tedavi kalp için çok daha az zararlı,” dedi.

 ‘Statinler’ ilaçları işsiz mi kalacak?

İsrailli ekip,  kimyasalın aynı zamanda kalp rahatsızlıklarında da işe yarayabileceğini keşfetti. Kimyasalın damar sertliğinin etkilerini tersine çevirebileceğini belirten ekip, “Damar sertliği geliştirmeye yatkın fareleri aldık ve kimyasalları uyguladık. Çok kuvvetli bir antioksidan etki var. Damar sertliğine neden olan süreci etkiliyor,” şeklinde açıklama yaptı. Araştırma grubu “Yeşil çay, kırmızı şarap veya narı biliyoruz,” diye belirtirken, bu yeniliğin doğal antioksidanlardan daha iyi olduğunu ve aynı zamanda önemli moleküllere saldırabildiğini ekledi. Tedavi, klinik öncesi çalışmalarda başarılı olurken Gross, Technion Laboratuarı’nın korolun tıbbi değeri üzerindeki çalışmalara on yıl önce başladığını ekledi.

Gross “Korolları nasıl üretebileceğimizi keşfettik ve bunun biliminin temelini ileriye götüren ana ekibiz,” şeklinde açıklama yaparken, uygulamaların tıp ve yenilenebilir enerjide çok geniş olduğunu ekledi. Gross, Technion Laboratuarı’ndaki kıdemli İsrailli Arap bilim adamı Dr. Atif Mahammed’in, “tüm bu projede lider bir figür” olduğunu belirtti. Ayrıca, laboratuarının eski Sovyetler Birliği’nden gelen yetenekli bilim adamı ekibi ile zenginleştiğini ekledi. Araştırma için finansman ABD-İsrail İki Uluslu Bilim Vakfı, ABD’de bulunan Ulusal Bilim Vakfı ve Ulusal Sağlık Enstitüsü, ABD Savunma Bakanlığı, Şifa için Susan G. Komen, Donna ve Jesse Garber Ödülü ve ABD Deniz Kuvvetleri Tıp ve Cerrahi Bürosu tarafından sağlandı.

İlk buluş değil

Bu heyecan verici buluş İsraillilerin tıp alanında insanlığa yaptığı katkıların ilk örneği değil. Daha önce de dört farklı İsrailli bilim adamı dünya çapında aldıkları ödüllerle ön plana çıkmışlardı. Mikro şirürji, nanoteknoloji, doku mühendisliği ve kardiyoloji alanındaki katkıları uluslararası düzeyde takdir edilmişti.

İhilov Hastanesi’nde Dr. Eyal Gur’un başında bulunduğu Mikro Şirürji Bölümü, Newsweek dergisi tarafından her yıl on medikal departmanına verilen “Mükemmellik Merkezi” unvanını aldı. Yıllardır kemik tümörlerini alıp yerine hastanın kendi sağlıklı kemik dokusunu yerleştirmeye odaklanan Dr. Gur, bacaktan aldığı sinirleri yüze naklederek yüz felcini ortadan kaldırdı ve bu unvana layık görüldü. İlk olarak, trafik kazasında yüzü yaralanan bir Filistinlinin kaslarının tekrar kontrol edebilmesini sağlayan Dr. Eyal Gur, buluşuyla yüzlere gülümsemeyi geri getirdi.

Technion’daki Nanoteknoloji Enstitüsü ve Kimya Mühendisliği bölümünde araştırmacı olan Dr. Hossam Haick, kanser hücrelerini teşhis edebilen yapay burun keşfi ile Avrupa Birliği’nden 1,73 milyon euroluk “Marie Curie Bilimsel Üstünlük Ödülünü” kazandı. İnsanın nefesini analiz ederek kanseri teşhis edebilen koku alma sistemi, ayrıca kanserin türünü ve ne evrede olduğunu da belirliyor. Dr. Haick kazandığı ödül ile yeni cihazlar alıp, İsrailli ve yabancı bilim adamlarından oluşan bir ekip kurmayı planladığını belirtti.

Technion Biyomedikal Mühendisliği Fakültesi’nde araştırmacı olan Şulamit Levenberg, kök hücreleri kullanarak geliştirdiği kas dokusu ile Scientific American dergisi tarafından dünyadaki 50 öncü bilim adamından biri seçildi. Levenberg’in geliştirdiği kas dokusu beden tarafından reddedilmediği gibi nakledildiği organla bir süre sonra tamamen birleşiyor.

Technion Tıp Fakültesi Kardiyoloji Araştırma Laboratuarı’nın başı olan Prof. Lior Gepstein ise, kök hücrelerden geliştirdiği kalp hücreleri ve kalp pilleri ile Amerikan Kardiyoloji Derneği’nin Zipes Ödülü’nü aldı. Zarar gören kalp dokularının yerine kök hücrelerden yararlanılarak geliştirilmiş kalp dokusu yerleştirilmesi ile ilgili çalışmalar yürüten Gepstein’in aldığı Zipes Ödülü bu alanda dünya çapındaki en itibarlı ödül olma özelliğini taşıyor.

Derleyen: Melis NİYEGO