Ruhumuza dokunan şarkılarıyla İstanbul’dan bir efsane geçti…

5-6 Ağustos akşamları, dolunayın tüm cömertliğiyle aydınlattığı Harbiye Açık Hava Tiyatrosu,  şair-müzisyen Leonard Cohen’in tanrısal sesi, zarif ve mütevazi kişiliğiyle hayat verdiği unutulmaz şarkılarına ev sahipliği yaptı

Tuna SAYLAĞ
12 Ağustos 2009 Çarşamba

Türkiye’ye ilk - muhtemelen de son- kez gelen 74 yaşındaki Leonard Cohen, kendisini dinleme şansını elde eden on bine yakın seyirciyi aşk, hüzün, özlem ve isyan duyguları arasında getirip götürdü. Doğu Avrupa kökenli Yahudi bir ailenin Kanada’da doğan bilge oğlu, dinleyenlerine sadece şiirsel şarkılarını değil, insan sanatçı olmanın, kıymet vermenin ve müteşekkir olmanın en az iyi müzik yapmak kadar değerli olduğunu gösterdi İstanbul konserlerinde… Kızına Lorca adını verecek kadar Endülüslü şair-oyun yazarı Federico Garcia Lorca hayranı olan, şarkı sözlerinde ondan da  beslenen Cohen’e sahnede dokuz arkadaşı eşlik etti. Barselonalı gitarcısı Javier Mas, saksafoncusu Dino Soldo, vokalleri Sharon Robinson, yeri gelince perende de atan Charley ve Hattie Webb kardeşler sanatçının başarısında yadsınamaz bir payları vardı.

“Dance Me ToThe End Of Love” ile başlayan, aralarında The Future, Ain’t No Cure For Love, Bird on a Wire, Everybody Knows ve In My Secret Life ile Who by Fire, Heart With No Companion, Waiting For The Miracle, Anthem, Tower of Song, Sisters of Mercy, Boogie Street ve Suzanne’ın dışında, Hallelujah ve I’m Your Man gibi ‘hit’ parçaların da bulunduğu 24 şarkı ve bir şiiri art arda okuyan Cohen, ‘bis’ şarkıları olarak da, So Long Marianne ve First We Take Manhattan ve Famous Blue Raincoat’u seslendirdi. Konserin son dakikalarında ise bitmek bilmeyen alkışlara “I Tried To Leave You” ile cevap verdi. Cohen, üç saat süren unutulmaz müzik ve duygu yolculuğuna “İyi geceler sevgilim, umarım tatmin olmuşsundur / Yatak biraz dar gibi ama kollarım geniş / Ve hâlâ senin gülüşün için çalışan bir adam var…” dizeleriyle son verdi. İyi ki varsın Leonard Cohen!