Akdeniz’de 16 asırlık sinagogun izinde

<p class="BasicParagraph"><span>Yazarımız Haymi Behar, Antalya’nın Demre (Myra) Kenti Andriake antik limanında sürdürülen kazılarda ortaya çıkarılan MS 4. yüzyılda inşa edilmiş sinagogu sizler için gezdi<?xml:namespace prefix =" o" ns =" "urn:schemas-microsoft-com:office:office"" /></font></span></p>

Dünya
2 Eylül 2009 Çarşamba

Haymi BEHAR


“Antalya’nın Demre ilçesinde yürütülen Myra-Andriake Antik Kent ve Liman kazılarında MS 4. yüzyıla ait bir sinagog ortaya çıkarıldı” haberini basından okur okumaz kazı başkanı Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik ile iletişime geçtim.  Telefonu yanıtlayan tok sesli profesöre Myra kazılarını yerinde incelemek istediğimi söyleyince evine misafir kabul edercesine içtenlikle geziyi organize etmeme yardımcı oldu.

Antalya’nın Demre ilçesinde Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Akdeniz Üniversitesi’nin işbirliğinde yapılan kazı alanına vardığımızda kazı ekibi bizi sanki eski bir dostu yıllar sonra tekrar görmüş gibi sıcaklık ve samimiyetle karşıladı. Profesör Çevik ve yirmi kişiden oluşan pırıl pırıl öğrencileri ile kazıları ve keşiflerini konuştuk. Nevzat Çevik tüm Akdeniz limanları arasında Andriake’nin Myria metropolünün ticari önemini vurguluyor. Nehirlerden gelen alüvyonlarla kaplanmış bu liman şehri tam 150bin kişilik muhteşem bir anfi-tiyatroyu da içinde barındırıyor.

Tapınağın MS. dördüncü yüzyıldan kaldığı düşünülüyor. Prof. Çevik, Roma İmparatoru Karakalla’nın milattan sonra 212 yılında çıkardığı bir yasa ile Yahudilere, Roma vatandaşı olma hakkı verildiğinin altını çiziyor. Çeşitli tarih belgelerinde Likya’da Yahudi varlığından bahsedildiğini, ancak ilk kez arkeolojik kanıta ulaşıldığını vurgulayan Prof. Çevik Akdeniz’de yeni bir kültür katmanının ortaya çıkmasından duyduğu heyecan ve sevinci bizimle paylaşıyor.

Likya’nın liman kenti Andriake’de sürdürülen kazı alanına vardığımızda karşımıza çıkan en çarpıcı yapı MS. 168 yılında İmparator Hadrian tarafından inşa edilen 2100 metrekarelik Grenarium (Tahıl Deposu) oldu.  Sanki dün yapılmış gibi neredeyse hiç bozulmadan öylece tarihe meydan okuyan bu heybetli Roma eserinin hemen önünde yer alan yarım daire şeklindeki apsisli (mihrab) tapınak limana bakıyor. Altı metre yüksekliğindeki apsisin Bir Roma tapınağı olduğu düşünülerek etrafı kazılmaya başlanmış. Bölgede yer alan diğer kiliselerin aksine yapının planı ve baktığı yönü nedeniyle kilise olmadığı anlaşılıyor. Prof. Çevik ve ekibi apsisin etrafını dört metre kadar kazdıktan sonra ortaya çıkan birinci sınıf kalite mermer levhaların üzerlerinde Menoraları ve İbranice harfleri görünce heyecanla bunun bir Yahudi tapınağı olduğunu keşfediyorlar. 

Limana gelenleri karşılayan sinagog

Limana hâkim tepede bölgenin en önemli yapısı Grenarium’un tam önüne ve denize paralel dükkânların hemen üzerinde stratejik bir noktaya inşa edilmiş sinagog, bölgeye deniz ticareti için gelenleri karşılıyor. Toprak altında iyi bir şekilde korunmuş sinagogun toprağın üstünde kalan Ehal bölümü çok görkemli. Binanın ana girişi, denize bakan kuzey cephesinin hemen altında kalan dükkânların arasından geçen bir yolla sağlanıyor. Sinagogun batısında yapıya bağlı geniş bir bahçe var. Sıcak yaz günlerinde ve duaların ve Sukot törenlerinin buralarda yapıldığını anlamak zor değil. Sinagog ve bahçesinin orijinal yer taşları neredeyse tamamen korunmuş. Kazı ekibi sinagogun bahçesinde ve Ehalin içinde mermer yazıtları bulmuşlar. Ehalin etrafında yapılan kazılarda birçok yağ ve parfüm şişesi de bulunmuş. Yarısı yer üstünde kalan apsisin iç üst kısmında On Emir’in konulduğu niş yer alıyor.

Kazı evine vardığımızda çalışmalara katılan Marmara Üniversitesi’nden Eski Çağ Tarihi ve Yunanca Epigrafi Uzmanı Dr. Hüseyin Sami Öztürk, sinagogun zemininden çıkarılan kenarları Menoralı mermer yazıtların kabartmalarını getiriyor. Tarihin derinliklerine doğru filolojik bir yolculuğa çıkıyoruz. Yazıtlarda Yunanca yazılmış Yeşua, Geva, İsrael gibi isimler ve kenarlara kazınmış İbranice Şin harfi ve tanıdık dini semboller dikkati çekiyor. 

Levhalarda Menoraların yanında yine Yahudi dinsel ikonografisinde geleneksel olarak betimlenen Şofar figürü yer alıyor. Şamdanın diğer yanında da Sukot Bayramı’nın sembollerinden Lulav figürü bulunuyor. Andriake’de sinagog bulunduğu haberini alarak Prof. Çevik ile iletişime geçen ABD Yeshiva Üniversitesi’nden Yahudi Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Steven Fine, mermerlerin klasik dönem Yahudi ikonografisi olduğunu teyit ediyor. Prof. Çevik, bu levhaların Sardis, İznik, Aydın gibi yerlerde bulunan Yahudi kalıntılarının aksine sinagogun içinde bulunmasının ayrı bir önemi olduğunun altını çiziyor.

Büyük bir heyecanla binlerce yıllık bir bulmacayı çözme azmiyle kazı ekibinin mermer levhaların üzerindeki metinleri deşifre etme çalışmalarına katılıyoruz. Metinlerde Romanos ve Makedonis gibi isimler geçiyor. Her iki mermerde de Kadiş duasının son cümlesi “Ose Şalom bimromav, hu yaase şalom alenu ve al kol amo Yisrael” Yunanca olarak yazıyor. Dua İbranice “Amen” ifadesi ile bitiyor.  Biz kelimelerin arasında kaybolmuşken kazı ekibinden bir öğrenci Myra antik kenti kazılarında o sırada buldukları Bizans dönemine ait bir sikke getiriyor. Doktora tez çalışmalarını sürdüren Onur ve Banu Tıbıkoğlu çifti yeni bulguyu özenle temizleyip inceliyorlar. Gencecik insanların tarihe ne kadar büyük bir sevgi ve özenle bağlandıklarına, toprağın sakladığı her küçük kalıntıyı bulduklarında yaşanan büyük heyecana tanık oluyoruz.

 EK KAYNAK ŞART

Bilimsel çalışmaların süreceğini söyleyen Prof. Çevik, sinagogun korunması için gerekli mimari önlemlerin alınması için 50 kişilik kazı ekibinin çalıştığını ancak tüm kazının tamamlanabilmesi, sinagoga giden yolların açığa çıkarılabilmesi, yapının etrafındaki kazıların tamamlanabilmesi ve sinagogun gerektiği gibi korunabilmesi için mutlaka ek maddi kaynağa ihtiyacı olduğunu vurguluyor.