Günümüzde “yeni medya” olarak adlandırılan 3G, internet sosyal ağları ve benzeri teknolojiler sayesinde tüm dünya birbirine daha sıkı bağlanıyor. Fakat bu yeni medyanın da, geleneksel medya gibi, propaganda savaşı meydanına dönüştüğünü 2008 Aralık – 2009 Ocak arası Hamas ile İsrail’in çatıştığı operasyonunda yine görüyoruz
Bir önceki medya savaşları yazısında 2006’da Hizbullah ile girdiği propaganda savaşını ve İsrail’in bu alanda bir çeşit yenilgiye uğradığını yazmıştık. İsrail’in 2008 Gazze Operasyonu’na ise hem geleneksel hem yeni medya açısından daha hazırlıklı girdiğini söyleyebiliriz.
Gazze Operasyonu: Geleneksel Medya
2006 Hizbullah-İsrail Savaşı sonrasında kurulan Winograd Komisyonu İsrail’in bu çatışma sırasında yaptığı birçok yanlışı ortaya koydu. Komisyon son raporunda bilgi güvenliği ve halkla ilişkilerde yapılan yanlışlara da değiniyordu. Bu sebeple İsrail, Gazze Operasyonu’nda bilgi akışını sıkı tuttu. Yabancı medyadan 2006 savaşında “ağzı yanan” İsrail, gazetecilerin Gazze’ye girişini yasakladı. Böylece Hamas’ın medyayı yönlendirmesini ve askeri hareketler konusunda istihbarat almasını engelledi. Medyaya görüntüler gazeteciler yerine özel kamera eğitimi almış askerler tarafından sağlandı. Yine bilgi akışını kontrol etmek ve cep telefonlarından çekilen amatör görüntülere engel olmak amacı ile operasyona giden askerlerin telefon taşıması yasaklandı. Gazze kapsamında cep telefonu frekansları elektronik olarak da engellendi.
İsrail ordusu, Dışişleri ve Başbakanlık arasındaki koordinasyon Ulusal Enformasyon Direktörlüğü adında tek bir merkeze bağlandı. Dışişleri yetkilileri önce İsrail ordusu tarafından bilgilendirilerek uyumlu ve aktif halkla ilişkiler kampanyaları düzenledi. Açıklamalarda açık ve net biçimde İsrail’in yürüttüğü operasyonunun (İsrail’e atılan roketler, Hamas’ın ateşkesi bozması vs) ve seçilen hedeflerin gerekçeleri sunuldu. Ordu sözcüleri ise dünyaya daha “yumuşak” bir görüntü vermek için kadınlardan seçildi.
Hamas’ın roketlerine hedef olan Sderot’ta bir uluslararası basın merkezi kurularak saldırıların dünya basınında yer alması sağlanmaya çalışıldı. Rakibin propaganda kaynaklarını engellemek amacı ile Hamas’a ait El-Aksa Televizyonu ve El-Risala Gazetesi binaları boşken bombalandı. Daha sonra El-Aksa binası Hamas karşıtı yayınlar için bile kullanıldı.
İsrail basını da destekçi oldu. Önemli gazeteler operasyonu destekleyen manşetler attılar. Aslında bir haber editörüne göre bu Gazze’den gelen bilgilerin İsrail ordusu tarafından sıkı kontrol edilmesinin bir sonucuydu. Zira bilginin olmadığı yerde ekranları ve gazete sütunlarını milliyetçi görüşler kapladı.
Öte yandan Hamas’ın medya taktiği yine kurbanı oynamak ve sivil kayıpları ön plana çıkarmaktı. Hamas militanlarının üniforma yerine sivil kıyafetler giymesi de sivil kayıplar ile militanların ayırt edilmesini zorlaştırdı. Hamas’ın da etkili bir halkla ilişkiler mekanizması vardı ve bunu 2006’da Filistin Özerk Yönetimi (FÖY) seçimlerini kazanmak için etkili olarak kullanmıştı.
Gazze Operasyonu sırasında Al-Aksa Televizyonu bölgede yayın yaptığı gibi Hizbullah’ın yardımı ile Lübnan’da da yayın yapması sağlandı. Hatta Fransız hükümeti tarafından 2 gün içinde kapatılsa da Al-Aksa uydu üzerinden Avrupa’ya yayın yapmayı başardı.
Diğer yandan İsrail’in sıkı bilgi kontrolü geri teperek Hamas’a yardımcı oldu. Öncelikle bu durum İsrail’i dünya gözünde “yasakçı ve sansürcü” durumuna düşürdü. Daha kötüsü ise yabancı basının engellenmesiyle, El-Cezire o sırada Gazze’de bulunan muhabirleri sayesinde bölgeden yayın yapabilen tek uluslararası kurum oldu. Diğer alternatifler ise genelde Hamas/Filistin yanlısı amatör haber kaynakları oldu.
Haliyle Gazze’den dünyaya yansıyan görüntüler Hamas’ı kurbanlaştıran sivil kayıplar ve dehşet görüntüleri oldu. Hamas’ın sivilleri kalkan olarak kullanması, Şifa Hastanesi’nin altına karargâh kurması gibi bilgiler dünya kamuoyuna pek yansımadı.
Gazze Operasyonu: Yeni Medya
İsrail yeni medya açısından da bu operasyona hazırlıklı girdi. Cep telefonları ve SMS’ler, Hamas militanlarını korkutma amacı ile yapılan tehdit aramalarında kullanıldı. Bu araçların bir diğer ve önemli kullanımı ise saldırılar öncesi sivil halkın saldırılacak bölgeyi boşaltması için gönderilen mesajlardı.
New York’taki İsrail Konsolosluğu Twitter’ı aktif olarak kullandı ve dünyada bir ilki yaparak Twitter üzerinden basın toplantısı yaptı. Fakat Twitter aslında kullanıcıların birbirine karşılık verdiği, mesajların 140 karakterle sınırlandırıldığı interaktif bir sistem olarak tasarlanmıştı. İsrail Konsolosluğu’nun kullanımı ise tek taraflı ve SMS dilinde (“we hav 2 prtct R ctzns 2”, gibi) yazılmış, garip bir propaganda/açıklama çalışmasına döndü ve ters tepki aldı.
İsrail ordusu basın sözcüleri bir YouTube kanalı açarak yapılan nokta vuruşlarını görüntüledi. YouTube bir süre için bu görüntüleri küçüklere zararlı olduğu gerekçesi ile kaldırsa da baskılar yüzünden geri koymak zorunda kaldı. Ayrıca İsrail hükümeti özellikle yabancı dil bilen yeni göçmenlerden gönüllü bir blogcu ordusu kurdu. Bu blogcular The Guardian, BBC, The Times gibi yayınların internet sitelerinde ve diğer kanallarda (popüler bloglar v.b.) İsrail’i savundular.
İsrail tarafından doğrudan desteklenmemiş, İsrail yanlıların inisiyatifleri ile gerçekleştirdikleri hareketler de oldu. Helpuswin.org adlı bir site sekiz bin kullanıcısının bilgisayarlarını gönüllü “zombi” (bilgisayarın yabancı birisi tarafından ele geçirilip spam veya saldırı için kullanılması) yaparak Hamas yanlısı web sitelerine saldırdı. “Qassamcount” adlı bir uygulama ise Hamas tarafından İsrail’e atılan roketlerin sayısının an be an kullanıcıların Facebook ve Twitter statüsünden yayınlamasını sağladı.
Hamas da yeni medya açısından hazırlıklı olsa da İsrail kadar organize değildi. Hamas “Palestinian Information Center” adlı Türkçe dahil sekiz dilde sunulan bir web sitesi kurdu. Bunun yanı sıra Youtube’da kanal açtı, fakat yasaklanınca PaluTube adındaki kendi video paylaşım sitesini kurdu. Burada da İsrail’in operasyonun “soykırım” olarak adlandırıldığı videolar ile cihat videoları paylaşıldı.
Örgüt İsraillileri korkutmak için SMS ve tehditkâr telefon aramaları da yaptı, fakat bunlar kötü İbranice kullanılan ve hedefleri rastgele seçilen mesajlardan öteye gidemedi. Ayrıca İsrail’in cep telefonu frekanslarına müdahalesi nedeni ile kısıtlı kaldı.
Hamas’ın yeni medyadaki asıl gücü İsrail ve Gazze Operasyonu karşıtı bağımsız kullanıcılardan geldi. İsrail karşıtı hackerler 300 İsrail sayfasını (bir banka ve haber sitesi dahil) sekteye uğrattı. Hatta operasyon sırasında bir Türk hacker takımı da NATO’nun parlamento sayfasını ele geçirdi. (Hackerler arası bu savaşın Gürcistan – Rusya arasındaki siber savaş kadar etkili olmadığını söyleyebiliriz. 2008’deki Gürcistan çatışmaları sırasında şiddetli bir hacker savaşı yaşandı ve Rus hackerler Gürcistan dijital altyapısına ciddi zarar verdi. Bu çatışmada ise İsrail’in teknolojik üstünlüğü vardı fakat karşısında zarar verilebilecek pek bir altyapı yoktu).
Facebook, Twitter ve diğer sosyal paylaşım sitelerinde İsrail ve Gazze Operasyonu karşıtı sayfalar oluşturuldu. Ayrıca Second Life (SL) adlı (Sims benzeri) yaşam simülasyonunda IslamOnline.net tarafından İsrail karşıtı protestolar düzenlendi. Hatta bu protestolar SL “İsrail” server’ına bile sarkınca server yöneticileri SL İsrail’in “sınırlarını” geçici bir süre kapatmak zorunda kaldılar.
İsrail’in tüm çabalarına rağmen yeni medya savaşında asimetri devam etti. Örneğin İsrail ordusunun YouTube kanalı 13 bin sürekli izleyici ve 1,5 milyon görüntüleme kaydederken bu rakamlar El Cezire İngilizcenin YouTube kanalı için sırasıyla 42 bin ve 2,5 milyon oldu. Facebook’ta Filistin yanlısı grup 630 bin civarı destekçi bulurken İsrail yanlısı grup 85 binde kaldı. Fakat sayılara rağmen İsrail destekçisi kullanıcılar çok daha organize ve devlet destekli hareket ederken, Hamas’ın kendi destekçileri üzerinde fazla kontrolü olamadı.
Son söz
Hizbullah ile girişilen savaşta İsrail’in tüm çabalarına rağmen dünya kamuoyundan istediği desteği alamadı. Ancak 2006 savaşında asıl problem belki de İsrail halkının demoralize olmasıydı. Yeni medya girişimleri Gazze Operasyonu için İsrail ve ABD kamuoyundan büyük destek sağladı. Bu da önemli bir başarı zira zıt veya tarafsız görüşlerin değiştirilmesi zor. Bunun yanı sıra geleneksel medya kuruluşları her durumda kendi görüşleri ve izleyicisi beklentilerine göre gerçeği yönlendiriyor.
Kahire Amerikan Üniversitesi Kamal Adham Gazetecililik Eğitim Merkezi Yöneticisi Lawrence Pintak’a göre ABD’de televizyonda gördükleri ile Ortadoğu’daki Arap televizyonlarında gördükleri arasında çok büyük farklar vardı. İşin daha ilginci ABD içinde yayın yapan CNN ile dış dünyaya yayın yapan CNN International arasında bile önemli farklar bulunuyordu. Her durumda çatışmalarda medyanın bir silaha dönüşmesi söz konusu. Diğer yandan yeni medya ilk ortaya çıktığı zamanlar bireylerin interaktif olarak haberleşmesi sayesinde bilginin daha tarafsız (veya çok taraflı olarak) paylaşılacağı düşünülmekteydi. Fakat en çok görüntülenen ve konuşulan sayfaların taraflardan birini tutan görüşler sunduğu görülüyor. Yani devlet eliyle veya bireysel inisiyatifle, yeni medyanın da serbest iletişim aracı olmak yerine kolayca silaha dönüşebildiği anlaşılıyor. Bugün için bu silahın ne kadar etkili olduğu belirsiz. Evet, İran’da yaşanan olaylarda protestocular SMS ve Twitter’ı organize olmak için etkin kullandılar. Lakin insanların evinin rahatlığı içerisinde yazdığı blog yorumlarının (veya Facebook’ta verdikleri mesajların, sanal gösteriler yapmanın v.s.) reel politik üzerinde ölçülür bir etkisi olup olmadığı ise tartışılır.