Fransız Yahudilerini kamplara gönderen imzanın sahibi: MAURİCE PAPON

1560 Yahudi’nin II. Dünya Savaşı’nda toplama kamplarına gönderilmesine imza atan Maurice Papon, Fransa tarihinde yargılanması en uzun süren, ancak cezasını en kısa çeken isim olarak dikkat çekiyor

Melis NİYEGO Diğer
1 Ekim 2009 Perşembe

II. Dünya Savaşı’nda Gironde Bölgesi Valiliği Genel Sekreteri olan Maurice Papon, Fransa Yahudilerinin toplama kamplarına gönderilmesinde büyük rol oynadı. Yahudilerle ilgili konulardan sorumlu olan Papon, savaş sonrası bu süre içindeki faaliyetlerini gizlemeyi başararak önce Paris’in polis şefi, daha sonra Bütçeleme Bakanı olarak görev yaptı. İnsanlığa karşı işlediği suçlar nedeniyle 1997-1998’de yargılanana dek başarılı bir politik kariyer sürdürdü.

 

İlk görevlerin ardından II. Dünya Savaşı

Maurice Papon 1935’te Paris Üniversitesi’nde hukuk ve ekonomi eğitimini tamamladıktan sonra İçişleri Bakanlığı’nda göreve başladı. 1937-1938’de Dışişleri Bakanlığı’nda Fas, Tunus ve Ortadoğu’ya karşı politikaların belirlenmesine yardımcı oldu.

1939’da savaş yaklaşırken, Papon askeri görev için Suriye’ye gönderildi. Fransa’ya döndükten sonra Nazilerle işbirliği yapan Vichy hükümetine katıldı. 1940’ta General Henri Philippe Petain’in Meclisi feshetmesi ve Vichy’yi başkent yapmasıyla Yahudi aleyhtarlığı güden Vichy hükümeti kurulmuş ve bir tür diktatörlük başlamıştı. Maurice Papon’a 1942’de bu hükümette Gironde Bölgesi Genel Sekreterliği görevi verildi.

Papon, Nazilerle düzenli olarak işbirliği yaptı ve onun emri altında yaklaşık 1560 Yahudi erkek, kadın ve çocuk toplama kamplarına götürüldü. Çoğunluğu Mérignac Kampı’na götürülen Yahudiler daha sonra Paris dışında bulunan Drancy Kampı’na ve en son Auschwitz veya benzer konsantrasyon kamplarına götürüldüler. Temmuz 1942’den Ağustos 1944’e dek Bordeaux’dan Drancy’ye on iki tren kalktı. Götürülenler içinde yaşları on üçten küçük 130 çocuk bulunuyordu. Kamplara götürülenlerin çok azı hayatta kalabildi. Papon, Vichy hükümetinin antisemit yasalarını özveriyle uyguladı. Temmuz 1942 itibariyle, 204 şirketi Yahudilerden arındırmış, Yahudilerin sahip olduğu 64 arsayı satmış ve 493 şirketi de Yahudilerden arındırma süreci içindeydi.

1944 yılı ortalarında, savaşın Almanların aleyhine döndüğü netleşmeye başladığında, Papon geleceğini güvence altına almak adına çalışmalara başladı.  Fransa’nın Almanlar tarafından işgaline karşı mücadele eden direniş hareketinde yer almış olan Gaston Cusin ile görüşmeler yaptı. Savaş sonrası bazı direnişçiler tarafından sorgulanmış olsa da Cusin himayesindeki Papon, direnişte yer aldığını belirten sahte bir sertifika ile Vichy hükümeti sırasındaki rolü nedeniyle Kurtuluş Komitesi tarafından yargılanmaktan kaçmayı başardı.

 

Savaş sonrasındaki kariyerinde kara lekeler

Vichy dönemindeki görevlerine aynen devam eden Papon 1944’te Landes Bölgesi’nin yüksek rütbeli idarecisi olduktan sonra, 1946’da İçişleri Bakanı Jean Bondi’nin sekreteri olarak göreve geçti. Mart 1958’de ise Paris polis şefi olduktan sonra 1961’de 5. Fransa Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı olan Charles de Gaulles’den Fransız Onur Nişanı’nı aldı. 

Papon’un polis şefi olduğu 1961’de, yaklaşık 30 Paris polisi, Cezayir’in özgürlüğü için mücadele eden bir grup olan Ulusal Kurtuluş Örgütü (National Liberaton Front, UKÖ) tarafından öldürüldü. Karşılık olarak Papon polislere Paris’in Cezayir getolarını arayıp, UKÖ üyesi olanları bulmalarını emretti. Bu aramalarda beş Cezayirli öldürüldü. Olay sonrasında Paris’te yaşayan Cezayirli halk protesto amacıyla büyük çaplı bir yürüyüş organize etti. Barışçı olan bu yürüyüşte 200 Cezayirli Fransız polisi tarafından öldürüldü ve cesetleri Seine Nehri’ne atıldı.

Papon 1962’deki Fransız-Cezayir terörist grubuna karşı yapılan gösteri sırasında da görevdeydi. Gösteri sırasında İşçi Konfederasyonu’na üye çoğu komünist dokuz kişi Charonne metro durağında polis güçleri tarafından öldürüldü.

Faslı muhalif Mehdi ben Barka’nın Paris’te kaçırılmasından sonra Papon 1967’de görevinden ayrılmak zorunda bırakıldı. Charles De Gaulles 1969’da Papon’un, daha sonra Aérospatiale ile birleşerek ilk Concorde uçağı inşa eden Sud-Aviation adlı şirketin genel müdürü olmasına yardımcı oldu.

 

Yargılanma ve ceza süreci

Papon’un Holokost’taki sorumluluğunun kanıtları ilk kez 1981’de ortaya çıktı. “Le Canard enchaîné” adlı gazetenin yayınladığı haberde Papon’un imzaladığı ve Yahudilerin toplama kamplarına gönderilmesine olanak sağlayan belgeler gün ışığına çıktı. Bu belgeleri tarihçi Michel Bergé’den elde eden Holokost kurtulanı Michel Slitinsky gazeteye yollamıştı.

Savaştan hemen sonra direnişçi grup tarafından sorguya çekilip kaçmayı başaran Papon, sonunda Ocak 1983’te insanlığa karşı işlediği suçlardan, cinayete suç ortaklığı yapmaktan ve görevini kötüye kullanmaktan yargılandı. Ancak Papon, kurbanların ailelerine kendisine hakaret ettikleri iddiasıyla dava açtı. Zaten yavaş giden soruşturma süreci teknik sorunlar nedeniyle 1987’de sonlandırıldı. Yeni suçlamalar 1988, 1990 ve 1992’de tekrar yapıldı. 1983’te başlayan dava 1998’de sonlanarak, on altı yıl ile Fransa tarihindeki en uzun dava olma unvanını kazandı.

Dava sonunda Papon, 1942 ve 1944 yılları arasında aralarında yaşlı ve çocukların da bulunduğu 1560 Yahudi’nin tutuklanması ve sürülmesinden suçlu bulundu. Papon’un avukatları, kendisinin sadece orta düzey bir yetkili olduğunu, kimlerin sürüleceğine karar vermediğini ve toplama kamplarına gönderilenlere iyi muamele yapılmasını sağladığını iddia etse de, davacı taraf emirleri takip etmenin yeterli bir bahane olmadığını ve Papon’un sürgünler konusundaki sorumluluğunun tartışılamaz olduğunun altını çizdi.

Papon’un sekiz trenin gönderilmesinde oynadığı rol kanıtlandıktan sonra, davacı tarafın avukatları kendisine 20 yıl hapis cezası verilmesini talep etti. Ancak Papon 1998’de sadece on yıl hapse mahkûm edildi. Avukatları karara itiraz ederken İsviçre’ye kaçan Maurice Papon on sekiz ay serbest gezdi ve bu nedenle Fransız yasalarına göre itirazı kabul edilmedi. İsviçre polisi tarafından yakalanan Papon 1999’da La Santé Hapishanesi’ne gönderildi ve Fransız Onur Nişanı elinden alındı.

2000 yılında Papon’un sağlığının kötüye gitmesi nedeni ile serbest bırakılma talebini dönemin Cumhurbaşkanı Jacques Chirac üç kez geri çevirdi. Bunun üzerine hukuki savaşını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdı ve mahkeme kararına itirazının reddedilmesinin, davanın doğasına değil teknik sorunlara bağlı olduğunu iddia etti. AİHM bunu kabul ederek Papon’a adli masraflar için 65,400ğ ödedi.

 

2002’de geri gelen özgürlük

Bu arada Papon’un avukatları Mart 2002’de çıkan, yaşlı ve hasta mahkûmların serbest kalmasına izin veren yasaya dayanarak ayrı bir başvuruda bulunmaktaydılar. Doktorları o sırada 92 yaşında olan Papon’un sağlık hizmeti ihtiyacını olduğunu onayladı ve 2002’de serbest kalarak bu şekilde özgürlüğüne kavuşan ikinci kişi oldu.

Hapiste üç yıldan az vakit geçiren Papon’un bu durumu, kurbanların ailelerini, insan hakları kuruluşlarını ve birçok politikacıyı kızdırdı. İsrailli yetkililer dehşete düştüklerini ifade ettiler. Aynı zamanda eski bir Fransız Konsolosu olan İsrail Hükümet Sözcüsü Avi Pazner, Papon’un serbest bırakılması karşısında “şaşkın ve hakarete uğramış” hissettiğini belirtti.

Mart 2004’te, Papon onur nişanının Le Point için verdiği bir röportajda kanuna aykırı bir şekilde taşımaktan suçlu bulundu, dava edildi ve 2,500ğ ceza ödedi.

Şubat 2007’de kalp ameliyatı geçiren Papon, müdahaleden birkaç gün sonra 17 Şubat’ta 96 yaşındayken kalp yetmezliğinden öldü. Avukatı Francis Vuillemin, Papon’un Onur Nişanı rütbesine sahip kişilerle birlikte gömülmesi gerektiğini savundu. Bu görüşe Jean-Marie Le Pen, Bernard Accoyer hariç çoğu Fransız politikacı karşı çıktıysa da, Papon 21 Şubat 2007’de Onur Nişanına sahip kişilerle birlikte gömüldü.

1935’ten 1998’e kadar devam eden kariyerindeki kara lekelerin sonuçlarını sadece üç yıl hapisle asgari derecede yaşayan biri olarak Maurice Papon, Fransız tarihini yakından inceleme isteği uyandıran çarpıcı isimlerden biri olma özelliğini taşıyor. 

 

Devlet demiryollarına dava

Yıllar sonra, 2006 yılının haziran ayında Fransız Devlet Demiryolları (SNCF) Yahudilerin Nazi toplama kamplarına naklinde suçlu bulunarak 60 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm edildi. Ancak Fransız Devlet Demiryolu yetkilileri savaş sırasında iktidarda olan Vichy hükümetinin emirlerini yerine getirmekten başka seçenekleri olmadığını iddia ederek, kararı temyize götürdü. Aralarında Fransa, İsrail, ABD, Belçika ve Kanada’da yaşayan 200’ü aşkın aile Fransız demiryollarından tazminat talep etmek üzere kolları sıvadılar.