St. Louis gemisinin ABD’den geri çevrilmesinden 70 yıl sonra, bu yolculukta bulunmuş ve hayatta kalma şansına sahip olan göçmenleri, bir zamanlar özgürlüğe kavuşma haklarının tanınmadığı mekânda, belki de son kez bir araya geldiler
BD’nin çeşitli kentlerinden, Kanada ve İsrail’den gelen, yaşları 71 ile 91 arasında olan St. Louis gemisinin hayatta kalan 75 yolcusundan 33’ü, bu ay bir pazar günü Miami Beach’te bir araya geldiler. Bu yaşlı kişiler, ABD Senatosu’nun yayınladığı ve gemideki yolcuların acılarını ve trajik öykülerini resmen tanıdığı bir bildiriye imza atacaklar.
Babası, annesi ve iki kız kardeşi Auschwitz’de öldürülen 83 yaşındaki Herb Karliner, “her yıl giderek azalıyoruz, her halde bu yıl son kez toplanıyor olacağız” demekte.
Holokost döneminde Yahudi yaşamlarını kurtarma yönünde kaçırılan fırsatlardan söz edildiğinde, St. Louis’in öyküsünün anlatılması zorunludur.
ST. LOUİS GEMİSİ ÖYKÜSÜ
Nazi Almanya’sından 938 Yahudi göçmeni taşıyan gemi, 1939 yılının 13 Mayıs günü Küba’ya gitmek üzere Hamburg limanından yola çıktı. Niyetleri ABD vizesi edinene dek Küba’da kalmaktı. ABD’deki Jewish Joint Distribution Committee (JDC) temsilcilerinin, yolcuların Havana’da kalmasını sağlamak için Küba’da yaptıkları görüşmeler sonuç vermedi. Küba hükümeti sadece bir avuç göçmeni topraklarına kabul edince, gemi güney Florida’ya doğru yol aldı. Küba’nın kabul ettiği 28 kişinin 22’si Yahudi’ydi ve ABD vizesine sahiptiler. Bu arada basın, St. Louis öyküsünü ABD, Güney Amerika ülkelerinde ve Avrupa’da okurlara yansıttı. St. Louis ve yolcuları dünya basınının gündemine oturdu. Gemi Florida’ya o kadar yaklaşmıştı ki yolcular Miami’nin ışıklarını görebiliyorlardı. Yolcular Başkan Franklin D. Roosevelt’e telgraf çekerek sığınma hakkı istediler. Roosevelt’ten telgraflara yanıt gelmedi.
Ancak ABD güvenlik güçlerinin firkateynleri, St. Louis’in kıyıya yaklaşmasına izin vermedi. Böylece gemi, sonradan çoğunluğu Naziler tarafından öldürülen yolcuları ile birlikte 6 Haziran tarihinde Belçika’nın Antwerp limanına dönmek zorunda kaldı. JDC, yolculara vize vermeleri için dört Avrupa ülkesi ile görüşmelere başladı. İngiltere 288, Hollanda 181, Belçika 214 yolcu kabul etti, 224 yolcu Fransa’da barındı.
İngiltere’ye kabul edilenler hayatta kaldı. 87 kişi Avrupa’dan kaçmayı başardı. Avrupa’da kalan St. Louis yolcularının 278’i hayatta kaldı, 254’ü Naziler tarafından öldürüldü.
ST.LOUİS BELKİ DE BAŞLANGIÇTI
Senatör Herb Kohl tarafından düzenlenen ABD Senatosu bildirisi, simgesel olup ABD’nin bu olayda doğru bir karar alınmadığını resmen kabulü olarak nitelendiriliyor. Olaydan 70 yıl sonra gerçekleşen bu tarihi buluşmaya ABD Ulusal Arşivi ve İsrail Hükümeti’nden temsilciler, ABD’deki çeşitli Yahudi kuruluşlarından yetkililer katıldı.
St. Louis’in yaşlı yolcularından biri insanların St. Louis öyküsünün ardında yatan gerçek anlamı pek kavrayamadığına değindi ve “Bu Holokost’un başlangıcı oldu. Çünkü gemi Avrupa’ya geri dönünce Naziler, Avrupa Yahudilerinin öldürülmesinin kimsenin umurunda olmayacağını idrak ettiler” demekte.
St. Louis’e bindiğinde 8 yaşında bir çocuk olan Phil Freund, ABD sahil güvenlik güçlerinin geminin yanaşmasını engellediğini ve “Bizi niye geri yolluyorlar? Yahudi olduğumuz için mi?” diye büyüklerine sorduğunu anımsıyor.
Bir gün St.Louis’nin acı öyküsünü anlatacak hiçbir tanık kalmayacağını söyleyen Herb Karliner, geminin hayatta kalan yolcularından çoğunun öykülerinin, ABD Holokost Müzesi ve Steven Spielberg’in Holokost Vakfı tarafından kayıt altına alınmış olmasından mutluluk duyuyor.