Ağaçların yeni yılı Tu Bişvat

29 Ocak Cuma-Şabat akşamı başlayıp, 30 Ocak Cumartesi gün batımında sona eriyor

Nazlı DOENYAS Kavram
27 Ocak 2010 Çarşamba

İbrani takviminde Şevat Ayı’nın 15’i anlamına gelen Tu Bişvat Bayramı, ‘Ağaçların Yılbaşı’ olarak kutlanan neşeli bir bayramdır. Bu dönemde İsrail topraklarındaki ağaçlar kış uykularından uyanır, tomurcuklanmaya başlar ve yeni bir meyve verme evresine hazırlanır.

Tora’da söz edilmeyen, sözlü Yahudi kanunlarının derlemesi olan Mişna’da karşımıza çıkan ‘Ağaçların Yılbaşı’nın dini açıdan anlamı, ‘ağaçların öneminin ve insanın ağaçların bir uzantısı olduğu’nun Kutsal Kitap’ta net olarak belirtilmesidir. Ayrıca, Kutsal Kitap’ta ağaç ve meyvesi ile ilgili kuralların doğru olarak uygulanabilmesi için bir başlangıç tarihi özelliği de taşır.

Tu Bişvat bayramında, özellikle Kutsal Topraklar’da yetişen meyveleri yemeye özen gösterir, şarap içer, ağaç ile insanoğlunun benzerliği üzerine derinlemesine düşünür ve bu benzerlikten alınacak dersleri özümseriz.

Kutsal Kitap’ta Ağacın Önemi

Kutsal Kitap’ta ağacın ne kadar önemli olduğu, ağaca saygı gösterilmesi gerektiği ve hatta insanla ağacın birbirine benzer olduğu belirtilmiştir.

Birçok değerin yoruma açık bir hale gelebildiği savaş zamanlarında bile, meyve veren ağacın kesinlikle korunması gerektiği, Tora’da netlikle ifade edilmiştir: “Bir şehre,onu ele geçirmek için savaşmak üzere uzun bir süre kuşatma uyguladığında,(şehrin) ağacını, üzerine balta savurup yok etme.Ondan (meyve) yiyeceksin; (bu yüzden)onu kesme; zira insan (yaşamı) kırın ağacı(na bağımlı)dır  (ve bu ağaç) senin önündeki kuşatmaya dahildir.(Devarim-20:19). Kısaca; “İnsan kırın ağacıdır”.

Kutsal Kitap’ta Ağaçla İlgili Kurallar

“Ülke’ye geleceğiniz ve yenebilir (meyve üreten) her türlü ağacı dikeceğiniz zaman, meyvelerini erişilmez addetmelisiniz.(Şöyle ki; bu meyveler) Sizin için üç yıl boyunca erişilmez olacak, yenmeyecektir. Dördüncü yılda (ağacın) tüm meyveleri Tanrı’ya (birer) övgü (vesilesi şeklinde) kutsal olacaktır. Beşinci yılda ise (ağacın) meyvesini yiyebilirsiniz.(Tüm bunlar, ağacın) sizin için ürününü arttırmasını sağlayacaktır; Ben Tanrı’nız Aşem’im”(Vayikra:19.23–25)

Orla: Ağaç ekildikten sonraki ilk üç yıl içinde o ağacın meyvesini yemek yasaktır.

Neta Reva: Dördüncü yılın mahsulü Kudüs’e götürülerek orada yenilir

Beşinci yıldan itibaren ağacın meyvesi, serbestçe yenilebilir.

Tu Bişvat’ın Ağaç Kuralları İçin Önemi

Farklı yıllarda yapılması gereken ayrı işlemler olduğundan, meyveler için yeni yılın ne zaman başladığı büyük önem taşımaktadır. Ağaçların Yılbaşı için hahamlar, toprağın suya doyup, ağaçların topraktan su almayı bıraktığı ve kendi özsularından beslenmeye başladıkları zamanı esas aldılar. Hahamların kararı doğrultusunda, Şevat Ayı’nın 15’inden önce oluşan meyve, önceki yıla ait, bu tarihten sonra oluşan meyve ise, bir sonraki yıla ait kabul edildi. Akdeniz bölgesinde, yağmur sezonu Sukot zamanı (Tışri Ayı’nın 15’i) açılır. Yağmurların toprağı ve ağacı suya doyurmaları yaklaşık olarak dört ay sürer (Şevat Ayı’nın 15’i=Tu Bişvat) ve bu zamandan itibaren ağaçlar filizlenmeye başlar. Tu Bişvat, ağaçlar için yeni bir yıl başlangıcı olduğu için, sene dönümleri bu tarihe göre ayarlanır.

Tu Bişvat Gelenekleri

Tu Bişvat’ta, Kutsal Topraklar’da yetişen meyvelerden yemeye özen gösteririz. “Buğday, arpa, üzüm, incir ve nar ülkesi, yağlık zeytin ve bal (veren hurma) ülkesi”(Devarim: 8:8)

Bu yıl 29 Ocak Cuma akşamı yemekten ve Birkat Amazon’dan (yemekten sonra söylenen şükür duası) hemen sonra, yemek masası, ağaçta ve toprakta yetişen türlü türlü meyvelerle donatılır. Merasim başlar:

1) Teilim (Zebur) kitabında 120.Mezmur’dan başlanır.(Teilim kitabındaki kutsal ilahiler) ve 134.Mezmur’a kadar okunur.

2) Her okunan mezmurun arkasından merasimi yöneten kişi masanın etrafındaki herhangi birine bir meyve vererek Beraha (dua) söylemesini sağlar. Yani sırasıyla önce bir mezmur, sonra meyve ve meyvenin duası, sonra diğer mezmur, meyve ve meyvenin duası… şeklinde devam eder.

3) Buğdayı temsilen herkes eline bir kurabiye alır ve ona özgü Beraha’yı söyler. Evin sahibi bir zeytin alıp, onun duasını söyler. Daha sonra sırasıyla aşağıdaki meyveler, masadaki kişilere dağıtılıp, duaları söylenir: hurma, üzüm, şarap(hep birlikte bir kadeh kaşer şarap alınır), incir, nar.

4) Henüz berahayı söylememiş kişilere diğer ağaç meyveleri verilir ve beraha söylenir: badem, fındık, portakal.

5) Ağaç meyvelerinin dağıtımı bittikten sonra sıra toprakta yetişen meyvelere gelir: havuç, karpuz, kavun veya onlara benzer leblebi, yerfıstığı, gerekli dua söylendikten sonra yenir.

6) Tora’daki arpa ürününü hatırlamak için bira alınarak onun duası okunur.

7) Ayrıca, ona özel berahayı söyleyip limon veya etrog (Sukot bayramında lulav’la birlikte tuttuğumuz güzel kokulu turunçgil) koklanır.

Ayrıca Şeeheyanu berahasını söylemek için, en az altı aydır yemediğimiz bir meyveyi ilk defa bugün yemek de, güzel bir adettir.

TuBişvat bir bayram günü olduğundan, bu günde dualarda Tahanunim (Yakarışlar) bölümü okunmaz, bu günde oruç tutulmaz(bireysel rüya orucu gibi acil durumlar hariç)

İsrail’de TuBişvat bir ağaç ekme ve çevre bilincini artırma günü olarak kutlanır.

AĞAÇ-İNSAN 

     “…İnsan kırın ağacıdır…”

(Devarim: 20:19)

Ağaç’ın hayatı, toprağa ekilen tohumla başlar. Gelişebilmesi için toprağı devamlı sulamak, zararlı otlardan temizlemek gerekir. Her bir Yahudi’nin içine, Tanrı tarafından ekilen tohum, kendi ruhudur. Kişi, bu tohumu Tanrı yolunda yürüyüp O’nun öğretilerini takip ederek sular, zararlı arkadaşlardan ve kötü etkilerden temizleyerek korur.

Sağlıklı bir ağaç devamlı gelişmeye devam eder. Kutsal Kitap’ı okuyup, O’nun kurallarına göre yaşayan birYahudi de manevi olarak gelişmeye devam eder. Bir ağacın gücü, köklerinin toprağa ne kadar sağlam bir şekilde bağlı olmasıyla orantılıdır. Bir Yahudi’nin gücü ise, peygamberleri Abraham ve Sara’ya kadar uzanan derin köklerine sıkı sıkıya bağlı olup, bundan kuvvet alması ve derin inancıdır.

Tıpkı bir ağaç gibi, ayaklarımız sıkıca yere basarken, gelişmek, daha ileri gitmek için Tanrı yolunda yürüyerek gerçekleştirdiğimiz sevaplarımız,  iyiliklerimiz sayesinde kollarımızla yukarıya göklere, cennete uzanırız. İnançlı, içinde Tanrı sevgisi ve korkusu taşıyan çocuklarımız, köklerine sıkı sıkıya bağlı yeni nesiller de, bu ağacın bereketli meyveleridir.