Genç kalemler/ Susmayı bilebilmek

Gençlik - Eğitim
27 Ocak 2010 Çarşamba

Kendimizi, duygu ve düşüncelerimizi anlatmanın, insanlarla doğrudan iletişim kurabilmenin en etkili yoludur konuşmak. Hele bir de güzel konuşabilmek bir ayrıcalık olduğu gibi, güzel konuşan bir insanı dinlemek de büyük bir haz verir insana. Dost sohbetlerinin birleştirici, temel öğesidir konuşmak; ama bazen çok konuşuruz; istemeden ve belki de farkında olmadan. Daha çok kendimizi anlatırız, kendi sorunlarımız, dertlerimiz herkeslerden önce gelir. Karşımızdaki insanlar, eş, dost, akraba, arkadaş, her kim olursa olsun çoğu kezbize katlanmak zorunda kalırlar. Bir süre sonra bu insanlardan bir kısmı, belki de hepsi bir gün birer ikişer hayatımızdan çıkıp gider. Oysa ne büyük bir erdemdir, susabilmek; çok ve manasız konuşmalardan kaçınıp tam yerinde ve zamanında kısa, öz konuşabilmek. Kendini, duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde anlatabilmek, karşınızdaki insana da söz hakkı tanıyabilmek...

Boş konuşmamalıyız, söylediklerimizin bir anlamı olmalı, kısacası işe yaramalı konuşmalarımız. Bazen de insanlar sizin konuşmanızı isterler, bunu sizden beklerler. Sizin desteğinize ve görüşlerinize ihtiyaçları olabilir. Gözlerinizin içine bakar ve adeta yalvarırlar; hadi konuş, anlat artık demek isterler ve siz susarsınız. “İki şey insanı çileden çıkarır; söylenecek yerde ağız açmamak, susulacak yerde lakırdı etmek” demiş, Sadi. Ya üstüne görev olmadığı halde konuşan, hem de bilir bilmez konuşan, manasız, saçma konuşmaları ile insanları yoran, bulunduğu ortamı geren insanlar için ne demeli? Eh, onun yanıtı da bir deyişten: “Senden soruluncaya kadar susmak, susturuluncaya kadar söylemekten hayırlıdır...”

Culy AZARYAD* 

* Ulus Özel Musevi Lisesi

11. sınıf öğrencisi