Moti, Avi, Viki, Maayan ve Lior aynı sınıfa giden haşarı çocuklardır. Aileleri onlarla fazla ilgilenmediğinden, pek fazla sevgi de görmedikleri için devamlı yaramazlık yaparlar. Adları “Dalton Kardeşler Çetesi”dir. Camları kırarlar. Kedileri taşlarlar, köpeklere eziyet ederler, öğretmenin sandalyesine raptiye koyarlar. Felsefeleri “yaşasın kötülüktür”. Devamlı ceza alırlar, okul yönetimi ailelerini çağırır. Aileler yoğun çalışmaktaydı. Her seferinde “bir daha olmasın” diyerek idare edilirler. Nasıl olsa çocukturlar. Küçüktürler, olur böyle şeyler. Viki’nin annesi onu Talmud Tora’ya yazdırır. Belki din duygusu bu haşarı çocuğu yola getirir diye.
Diğerleri de Talmud Tora’ya gelirler. Dua okumayı öğrenirler. Hatta Viki en iyi okuyandır ama kötülükler yapmaya devam ederler. Bulundukları sinagogun başkanı Viki’nin babasının cömert bağışları karşısında hiç sesini çıkarmaz. Hatta Viki’yi hep kollar. “O çocuktur. Olur böyle şeyler” der. Ta ki, Viki onun kendi çocuklarının kafasını yarana kadar. Kötülüğün ucu ona değince yönetim kurulu başkanı çılgına döner. Çocuklarının başından kanlar aktığını görünce hastaneye koşar ve başlarına dikiş atılır. Talmud Tora’daki bir Rabbi yönetim kurulu başkanına şöyle der. “Sevgili başkan, ben size bu çocukların içinde kötülük var. Dikkat etmeliyiz her dediğimde, birşey olmaz dediniz. Unutmayın din “İnsanları iyiye güzele, doğru ya götürürse, din okumanın, dua okumanın faydası olur. Kalbi ve içi kötülük dolu insanlar duaları öğrenseler ve devamlı sinagoga gelseler ve kötülük yapmaya devam etseler, din öğrenmenin faydası nedir? Görmezden geldiğiniz bu çocuk, sizin çocuğunuzu yaralayınca ancak o zaman anlayabildiniz” der.
Yıllar geçer. “Dalton kardeşler” büyürler ve kötülüklerini sürdürmeye devam ederler. Artık çocuk değildirler. Dahası kimsenin gücü onları durdurmaya yetmez. Viki’nin babası cemaatlere cömertçe yardımlarını hâlâ sürdürmektedir. Viki’nin gene özel bir koruyanı vardır. Babasının yardım ettiği sinagogun başhahamı Viki’yi defalarca över. Babası bu kadar yardım eden biri ancak övülmelidir. Onun on iki çocuğu vardır ve bu yardımlar sayesinde lüks içinde yaşamaktadır. Hatta Viki’ye öğüt bile vermez. Ne de olsa o zengin birinin oğludur. Kalbi kırılmamalıdır. Yıllar içinde cemaatteki insanların tüm şikayetleri, yalvarışları, ikazları Rabbi’yi değiştirmez. O sessiz kalmaya devam eder. Onun felsefesi “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasındır”. Bir gün onu en yakın arkadaşı olan Noam söze başlar. “Sevgili Rabbi sana dokunmayan yılan bin yıl yaşarsa, o yılan veya onun çocukları bir gün sana dokunmasalar bile, senin çocuklarını torunlarını sokarlar. Sen hayatta olmadığın bir gün bu böyle olacak” diye onu uyarır. Noam devam der “Sevgili Rabbi 2. Dünya Savaşında en yüce görevde oturan Papa eğer Almanlara ve komutanlara “Yahudilere dokunmayın” deseydi tüm Yahudiler yaşıyor olacaktı” Bazen bir kötülüğü görüp sessiz kalmak da o kötülüğe ortak olmaktır. Hatta onu desteklemektir. O zamanlar Papa sessiz kaldı ve binlerce masum kişi öldü. Çıkarları bozulmasın, koltuğu gitmesin diye karışmadı ama papa çok güçlüydü. Konuşsaydı koltuğunu kaybetmezdi, insanlar ölmezdi o daha da saygıdeğer olurdu. Din adamlarının zalimleri değiştirme gücü vardır. Ögüt verseler, yapmamalarını söyleseler, hatta iyilik yapmaya teşvik etseler, karşıdaki tarafın davranışlarını değiştirmeyeceğini bilseler bile en azından görevlerini yapmış olurlar. Çoğu zaman da insanları iyiye doğru değiştirme etkileri oldukça fazladır. Çünkü yüce Tanrı onları en üste oturttuğu zaman, onlara bu görevi vermiştir. Sessiz kalmak da suça ortak olmaktır bir şekilde. Lütfen Viki ve arkadaşlarına nasihat et” der. Viki elebaşıdır. O düzelirse, diğerleri de düzelir.
O hafta oldukça fazla bu sözleri düşünen başhaham, Viki’nin babası geldiğinde artık yardımlarını istemediğini, Viki’nin kulağının çekilmesi gerektiğini sert bir dille babasına anlatır. Toplumda Viki’ye sert yaptırımlar uygulanmasına başlar. Hatta Yahidlerden biri Rabbiye teşekküre gelir. Siz bir hayat kurtardınız. Dalton Çetesi oğlumu öldürücekti. Sayenizde yaşıyor” diye minnetlerini dile getirir günlerdir uyuyamayan başhaham, o gece rahat bir uyku uyur. Bir hafta sonra Tu Bişvat Bayramı’dır. Moti, Avi, Maayan, Lior Viki’nin liderliğinde yıllar önce kötülük yaptıkları Talmud Tora’yı ziyarete gelirler. Hepsinin elinde bir kazma, kürek ve fidanlar vardır. Çocuklara ağaç dikmeyi öğretirler. Hediyeler getirirler. Viki rabbiye “Siz benim kulağımı çekmeseydinz, çok daha kötü şeyler yapabilirdim” der.
O sırada orada bulunan Noam anlatır: “Bazı insanlara yüce Tanrı yılan ruhu verir. Teilimde de yazar ‘iş nahaş’ yılan adam olan bu kişilere tıpkı yılan gibi kötülük yapma görevi verilmiştir. Yılan bu dünyaya sokmak için gelmiştir. Onu durdurmanın yolu kafasını ezmektir. Bu yüzden çocuklar bir kötülük yaptıklarında öğütler verilmeli, değişmiyorlarsa küçük de olsa cezalandırılmalılar. Onlara doğru bir şekilde anlatılmalı. Sessiz kalmak onları desteklemek anlamına gelir. Eğer bir dua insanın kalbine işliyorsa o dua görevini yapmıştır. Yıllar önce bir arkadaşım vardı. Her cumartesi onu sinagogda görürdünüz. Bir gün evine gittiğimde konuşmalarına şahit oldum. Dua o kişinin demekki hiç içine işlememişti. Kötü sözler söylüyor, kötülük yapmaya devam ediyordu. Onu da uyarmıştım” der. Rabbi arkadaşına çok teşekkür eder. Bu Tu Bişvat Bayramı diğerlerinden daha güzel geçecektir hiç kuşkusuz. Artık insanların yüzleri gülüyordur. Onlara eziyet eden kişi doğru yaptırımlarla doğru yolu bulmuştur. Dualar okunur, şarkılar söylenilir, yemekler yenilir.
• Okuğunuz duaların kalbinize işlemesi dileğiyle Tu Bişvat Sameah.
• Bir yerde bir insan kötülük yapılıyorsa, o kişi acı çekiyorsa, bu tüm dünyayı etkiler. Ucu bana dokunmuyor diye düşünenler gelecekte bu kötülüğün kendilerine de geleceğin şüphe duymasınlar.
• Davranışları yanlış olan kişiler her zaman uyarılmalıdır.
• İnsanlar bir bütündür. Dünyanın öbür ucundaki bir iyi veya kötü bir olay tüm insanları etkiler.
• Din ve dualar insanları doğru yola döndürdükleri zaman işlevlerini yapmış olurlar. Bir insanın kalbini değiştiremeyen dua, edilmemiş sayılır.