Son yüzyıl göçleri

Yahudi halkının tarih sahnesinde yeniden görünmesi acılı ve genellikle trajik oldu. 19. yüzyıl, daha önceki yüzyılda başlayan kurtuluş sürecinin tamamlanmasına tanık olurken, aynı zamanda bu sürecin şiddetle sınandığı ve vahşi bir biçimde tersine döndürüldüğü görüldü

Sara YANAROCAK Kavram
10 Şubat 2010 Çarşamba

Yahudi tarihinde 19. yüzyılda iki yeni gücün ortaya çıkışına tanıklık edildi. Bu güçler antisemitizm ve Yahudi Milliyetçiliğiydi. Bunların her ikisi de, Yahudileri, Yahudi olmayanlardan ayırdı. ÜstelikYahudileri de ikiye böldü. Çığır açan iki olayın birbiri ardından yükselişine neden oldu: Nazi soykırımı ve İsrail Devleti’nin kurulması.

Yahudi dünyasının haritası kıyımlar ve göçlerle tanınmayacak kadar değişti. 1860’larla 70’lerin iyimser havası, belirsizliğe ve ön sorgulamaya dönüştü.

1880’li yıllar, Avrupa Yahudileri için uğursuz bir biçimde başlamıştı. 13 Mart 1881’de Reformcu Çar II. Alexandr bir suikastle öldürüldü. Altı hafta sonra da bir pogrom dalgası başladı ve izleyen yıl içinde sürdü. 200’den fazla yerde Yahudiler vahşi kitle saldırısına uğradılar. Buralarda suçlular cezalandırılmaksızın ve resmi desteklemeyle Yahudiler öldürüldü, ırzlarına geçildi, malları yağma edildi. Mayıs 1882’de ayırımcı bir kanun (Mayıs Yasaları) ile yeni reformlar tersine çevrildi ve Yahudi yaşamına yine acımasız kısıtlamalar konuldu. Aynı yıl Almanya’da uluslararası Yahudi aleyhtarı bir kongre toplandı ve kısa bir süre sonra, antisemit parti parlamentoda sandalyeler kazadı. Macaristan’da da Ortaçağ’dan kalma kan iftiraları yeniden canlandı.

Ezilen Yahudilere özgürlüklerini veren çağın aynı zamanda yeni düşmanlıklar da yaratmış olması insan doğası hakkında acıklı şeyler düşündürecek nitelikte bir olaydır. Eski Hıristiyan-Yahudi düşmanlığı kendini teolojik tartışmalarla doğrularken, yeni “antisemitizm” (ilk defa 1879’da ortaya çıkan habis bir sahte bilimsel terim) biyolojik bir aşağılık varsayımına dayanıyor ve onu, çürüten bir virüs olarak sunuyordu. Antisemitzm, kiliselerin doğurduğu ve beslediği, karşı çıkmak için hiçbir şey yapmadığı daha önceki Yahudi-aleyhtarı önyargılarla desteklenmekteydi. Ancak bu hareket, Avrupa toplumunun gösterdiği hızlı değişme çizgisinin gerçek veya hayali olarak birçok çıkarı derinliğine tehdit etmesi tehlikesinden ötürü, güçlü bir ivme kazanmıştı.

Almanya’da antisemit Hıristiyan Sosyalist Parti; 1882’de Dresden’de yapılan Uluslararası Yahudi Aleyhtarlığı Kongresi’nin başkanı olan Protestan papazı Adolf Stöcker tarafından kurulmuştu. İlkel kinleri tahrik eden ve Yahudilere tanınan oy hakkının kaldırılması için bastıran benzer partiler, diğer ülkelerde kurulmuştu. Yahudiliğe karşı, mantıklı bir tartışma örtüsü altına gizlendi, sel gibi yayınlar yapıldı ve sonunda Yahudiliğe karşı ayaklanmalar başladı.

Rusya’da 1881 pogromlarını, gittikçe sıklaşan resmi destekli terör atılımları izledi ve Mayıs Yasaları acımasızca uygulandı. 1860’lardaki özgürleştirici yasamanın sonucu olacak Yahudilerin Rus yaşamıyla bütünlenme başlangıçları, fiziki şiddet ve yasal saldırısının böylece birleşmesi ile apansız durduruldu. Antisemit tartışmalara yeni bir yön veren ‘Siyon önderlerinin Protokolleri’ adlı Yahudilerin dünya egemenliği planları anlamı çıkartılabilecek düzmece belgeler de, 1903’te Rusya’da yayımlandı. Bunlar pekçok dile çevrildi, Kuzey ve Güney Amerika’da olduğu gibi, hemen hemen her Avrupa ülkesinde de yayınlandı. Protokoller’in çok önceden beri bir sahtekârlık eseri olduğu kanıtlanmış olduğu halde, bugün bile hâlâ, antisemit propagandanın bir öğesidir. Bundan böyle Yahudiler, sadece yabancı bir varlık olarak değil, yıkıcı bir yeraltı politik hareketi olarak resmediliyordu. Servet ve nüfuzları, mitolojinin bir parçası olarak kaba bir biçimde abartılıyor ve Boer Savaşı’ndan, Bolşevik Devrimi’ne kadar çeşitli olaylardan ötürü suçlanıyorlardı.

Bu gelişmelerin sonuçlarından biri, özellikle Rusya’dan göçlerin oranındaki dramatik artışlardır. 19. yüzyıl Avrupası bir bütün olarak alındığında, Yahudiler için gerçek bir göç dönemidir. Gerek Avrupa’nın içinde, gerek denizlerin ötesinde açılan yeni topraklara, Amerikalar’a, Güney Afrika’ya ve öbür yarıküreye doğru, büyük sayıda insan, hareket halindedir. Hareketin temel nedeni ekonomikti. Hızlı bir nüfus artışı güçlükleri arttırmış ve endüstrileşme, büyük sayıda insanı kentlere, akımı emmekte güçlük çekecek biçimde cezbetti. Yahudi nüfusu artışı, özellikle patlama denebilecek ölçülerde oldu. 1800 ile 1900 arasında dünya nüfusu aşağı yukarı iki katına çıktı; fakat Yahudi nüfusu 2,5’tan 10,6 milyona yükselerek, dört kat arttı. Daha da ilgi çekici olanı, bu artışın büyük kısmının Doğu Avrupa’da ve Yahudilerin oturmasına izin verilen alanlarda Rusya’da meydana gelmesidir. Bu bölge, deniz aşırı göçle, asimilasyonla ve hızlı kentleşmeye bağlanabilecek etkilerle, demografik olarak düşüş kaydeden Orta ve Batı Avrupa’daki Yahudi topluluklarının nüfusunu sürekli olarak yenileyen bir çeşit depo oluşturulmaktaydı. Pogromların başlamasından sonra, eskiden ancak farkedilen sıkıntı, gerçek bir sel halini aldı. 1881 ile 1914 arasında 2,75 milyondan fazla Yahudi Doğu Avrupa’yı terketti ki, bu sayı bölgedeki Yahudilerin üçte birinden daha fazladır. Bu çapta bir nüfus hareketi, Yahudi tarihinde daha önceden hemen hemen hiç görülmemiş bir olaydır. Yahudi dünyasının geneli üzerinde belirgin bir etkisi oldu.

Batı Avrupa’da mütevazı ve genel toplumla görece iyi bütünleşmiş Yahudi toplulukları, yoksullukları topluluk kaynakları üzerinde ağır bir yük oluşturan ve farklı kültürleri içsel anlaşmazlıklara yol açan bir göç seli altında kaldılar. 1914’te İngiltere’de yeni gelenler, yerli Yahudilerin sayısını beşe bir oranında geçtiler. Yeni gelenler, gereğinden fazla kalabalık yarattıkları ve sömürüldükleri büyük kentlerde yoğunlaşşlardı. Birleşik Devletler’de, göçmenlerin büyük bir çoğunluğunu, ülkenin görünüşteki sınırsız fırsatları ve özgürlüğü çekmişti. Önceki Orta Avrupalı göçmenler ülkenin doğuya ve güneye doğru genişlemesini izlemiş ve buralarda kolayca tüccar ve zanaatkâr olarak geçimlerini sağlamışlardı. 1880’lerdeki Doğu Avrupa’dan içeriye akan göç, büyük endüstrinin gelişmesiyle aynı zamana rastladı ve asıl liman girişi olan New York’ta ve diğer kentlerde göçmen yoğunlaşması genişledi. Yeni gelenlerin pekçoğu, giyim eşyası fabrikalarında istihdam edildi. Böylece yoksulluk ve huzursuzluk sorunlarıyla birlikte buralarda da, kentsel Yahudi proletaryası gelişti. Göçmenler daha önce oraya yerleşmiş olanlardan yardım gördüler; birbirlerine de yardım ettiler. Ayrıca Avrupa’dan göçenlerin devamını parasal olarak desteklediler. Ulaşım araçlarının da gelişmesiyle göç, kendi kendini besledi. Yahudi nüfusu 1 milyonu bulmuştu ve 1,3 milyonluk diğer bir Yahudi kitlesi de 1914’e kadar geldi. Sadece New York, 1 milyon Yahudi ile dünyanın şimdeye kadarki en büyük ‘Yahudi kentini’ oluşturuyordu.

devam edecek…