Ergen, çoğu zaman başka bir gezegenden fırlamış gibi hareket eden bir yabancı gözükür ebeveynlerine. Peki, bu karanlık tünelden çıkıp aydınlığa kavuşmak için neler yapabiliriz?
Onlu yaşlar... Ergenlik... ‘Şimdiki Kuşak’... Biz yetişkinler için geri dönüp bakıldığında atlatılmış, izler bırakmış, bir önceki neslin bizi anlamadığını düşündüğümüz gibi şimdiki nesli tanıyamadığımız, kuşak çatışmasının yaşandığı bir dönem...
Günümüz ergenlerini ellerinde cep telefonları, kulaklarından çıkarmadıkları kulaklıklarıyla, gözükmek istedikleri yaşın kıyafetleriyle gruplar halinde bir yerden diğerine amaçsızca salınırken görebilirsiniz.
Psikanalist Françoise Dolto’ya göre “Ergenlik ikinci doğumdur”, değişimi, büyümeyi ve başkalaşmayı içerir. Fiziksel değişikliklerin yanısıra ruhsal çalkantıların yoğun olduğu, kişilik özelliklerinin belirginleşmeye başladığı bir süreçtir. Sivilceler yüzü kapatan uzun saçların ardına gizlenir; gelişen bedenlerin kontrolü zorlaşır, sakarlıklar artar, ellerin kolların nereye konacağı şaşırılır.
Ergen, varolabilmek için ebeveynlerinden bağımsızlaşmaya çabalarken diğer taraftan da ailesinin değerlerine, sınırlamalarına, desteğine, güvenine ihtiyaç duyar. Kendine örnek alacağı modeller arar; ailesinin yerine arkadaş grubunu ve o grubun kimliğini koyar. Grup baskısı ve değişen bedeninin etkisiyle, birçok rolü (çocuk, kardeş, öğrenci, sporcu, geleceğin sanatçısı vs.) tek bir bedende yaşamaya çalışır. Çocukluk dönemindeki aynılık, süreklilik ve önceden kestirebilirlik, ergenlikte sona erer. Bu süreçte yaşanabilecek rol karmaşası yetişkinlikte dengeler yeniden kurulana dek sürer.
Ergen kimsenin onu anlamadığına inanır. Hep haksızlığa uğradığını, çocuk muamelesi yapıldığını, ciddiye alınmadığını düşünür. Kendinden, değişen bedeninden hoşlanmaz. Kendi duygularını ifade etmekte zorlanır. Ebeveynlerini eleştirir ve özellikle onların istediğinden farklı olmaya çabalar. Kendini boşlukta hisseder, suçluluk, utanç, öfke, kıskançlık duyar. Karamsardır. Cinselliği keşfeder. İlgi alanları, öncelikleri değişir ve bu genellikle dersler olmaz.
Dünkü çocuğumuz gitmiş yerine, tanıyamadığımız, başka bir gezegenden fırlamış gibi hareket eden bir yabancı gelmiştir. Bu karanlık tünelden çıkıp aydınlığa kavuşmak için neler yapabiliriz?
-Hoşgörülü kararlılığımız çocuğumuzun kendini güvende hissetmesini sağlarken işbirliğini ve sınırları öğrenmesine yardımcı olacaktır.
-Çocuklarımızın zekâ ve düşünme güçlerini geliştirmelerini, çözüm üretmelerini ve hatalardan öğrenme fırsatları olarak yararlanmalarını sağlamak istiyorsak onlara neler olup bittiğini, sebeplerini, nasıl hissetmeleri ve ne yapmaları gerektiğini dikte etmek yerine; onları dinleyerek ve düşündürücü sorular sorarak yol gösterebiliriz.
-Çocuğumuzun dünyasına girip onu yakından tanımaya çalışmalıyız. Onu en çok neyin güldürdüğünü, ağlattığını, kendini nasıl gördüğünü, cesareti olsa ne yapmak isteyeceğini, kimlere ve nelere hayran olduğunu, nelerden korktuğunu vs. biliyor muyuz?
-Gençlerimizle nitelikli zaman geçirebilir, yıkıcı eleştirileri yapıcı geribildirimlere dönüştürebilir, aynı dili konuşup istikrarlı davranabilir, sınır koyabilir, kural ve taleplerin yerine anlaşmalar sunabilir, bireyselleşmelerini desteklerken onların bağımsızlık istekleriyle bizim onları kontrol etme hakkımız arasındaki dengeyi koruyabiliriz.
Bu konuda size yardımcı olabilecek küçük bir alıştırmayı da deneyebilirsiniz.
• Çocuğunuzla ilişkinizde kurtulmak istediğiniz kaygıların, sorunların ya da ulaşmak istediğiniz hedeflerin ayrıntılı bir listesini yapın.
• Geri dönün ve listenizi en önemliden en önemsize doğru sıralayın.
• Bir numaralı kaygınıza, en yakın zamanda meydana gelen bir örnek verin. Neler olduğunu, neler yaptığınızı, yapılanların çocuğunuz ve sizin için sonuçlarını ayrıntılı bir şekilde yazın.
Hedefleri olan ve çocuğuna destek olmak için zaman ayıran bir ebeveyn olduğunuz için rahatlayın.
Peki, ya bizler nasıl ergenlerdik?
• Ergenlik yıllarınıza geri dönün. Sorunlarınız nelerdi? Neler düşünürdünüz?
• Sizin için önemli olay, düşünce ve duyguları sıralayın.
• Çocuğunuz için oluşturduğunuz liste ile benzerlikler olup olmadığına bakın.
Çocuğunuzla benzer endişeleri taşımış, mücadelelere girmiş olabileceğiniz zamanlara ait hikâyelerinizi paylaşmak olumlu iletişiminizi destekleyecektir.
Unutmayın ki,
Çocuk yetiştirmek her anne babaya özgü yürekli bir sanattır...