Gelecek tahmin edilebilir mi? Edilebilirse ne kadarı edilebilir? Bunların gerçekleşme olasılığı nedir? Geleceğin meslekleri nelerdir? Hangi ülkeler ileri gidecek, hangileri gerileyecek? Kim kiminle savaşacak?
Dünyada bu konu yeni bir disiplin olarak üniversitelerde okutulmaya çoktan başlandı.
Ünlü bir ‘Gelecek Bilimci’ (fütürist) olan İsrail’in Bar İlan Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. David Passig geçen hafta İstanbul’da konferanslar verdi.
Prof. David Passig teknolojik, sosyal ve eğitimsel gelecek konusunda Minnesota Üniversitesi’nde PH. D; aynı zamanda da bilgi, iletişim teknolojileri ve sanal gerçeklik laboratuarı yöneticisi. Profesörün ‘Future Code’ adında yayınlanmış bir kitabı da var.
Prof. Passig’in İstanbul’da verdiği konferanslarını takip ederek merak edilenleri kendisine sorduk. İşte, Prof. Passig’in çarpıcı öngörülerinden bazıları…
Gelecek ile ilgili düşüncenin (Future Thinking) ve çalışmaların temelleri tarihin ve her şeyin evrimsel mantık içinde bir sebep sonuç ilişkisine göre ilerlemesinde yatar.
Bu sebeple geleceğin sonsuz olasılıkları içinde bazılarının olması yüksek olasılıktır.
Gelecek %55 ile %80 arasında bilinebilirse ona uyum sağlamak veya geleceği değiştirmek mümkün olabilir.
Gelecek ile düşünmek dokuz yaşında başlar. Gelecek zaman kavramını tamamen ancak 24 yaşında kavrarız. Ortalama insan sadece 2-3 yıl ileriyi görebilir.
Bütün fütüristleri çalıştıkları bir gelecek aralığı bulunur. 0-2 sene aralığını tahmin etmek en zordur; bu yüzden en çok hatanın ve sapmanın bu aralıkta yapıldığı görülür.
Prof. Passig 5 ile 30 yıl sonra ne olacağı üzerinde çalışıyor. Bu aralıkta olabilecek her şeyin temeli, göstergeleri bugün etrafımızda… Kendisi kesinlikle falcılık ya da hislerine bağlı olarak önermelerini ortaya koymadığını özellikle belirtiyor. Çıkan sonuçların onun düşünceleri değil de modelinin sonucu olduğunu özellikle belirtiyor.
Yaptığı işin zorluğunu şu örnek iyi anlatıyor:
“Fütüristin durumu, saatte 130 km hızla giden ve ön camı tamamen siyaha boyalı olan bir araçta önünü görmeden, yan aynalardan geriye veya yanlara bakarak ileriyi tahmin etmeye benzer.
Tarih bazı olayları hep tekrar ediyor. Örneğin yeni kurulan her ülkenin iki kuşak sonra cumhurbaşkanı, başbakanı veya toplumun önde gelen bir bilge kişisi, ya silahlı saldırıya uğruyor ya da bir şekilde öldürülüyor. Bunun devamında ise iç savaş durumu ortaya çıkıyor. İsrail’de bunu ilk anlattıkları zaman bu bize olmaz denmiş. Rabin’in suikastıyla bu kehanet ortaya çıkınca, İsrail Devleti de iç savaşı önleyici tedbirler için danışmanlık almaya başladı.
Geleceği anlamak için yapılacak ilk şey gazete okumamaktır. Gazete olaylarında trendleri görmenize imkân yoktur. ‘O ona ne demiş bunu demiş’le gelecek bilinmez.
Ekonominin geleceğini öngörmenin en kısa yolu tüketim dalgalarını (consuming waves) takip etmektir. Ekonomi ne zaman krize girecek, ne zaman çıkacak ve savaşların kimler arasında olacağı her zaman bu verilerden ortaya çıkar.
Gelişmiş sanayi toplumlarında toplumun en çok tüketim yapan motor kesimi 34-46 yaş aralığında olan kesimdir. Bu kesim çocuklarına en çok harcamayı, en büyük evi, en büyük arabayı, seyahati kısaca her türlü tüketimi kaçınılmaz olarak bu yaş aralığında yapar.
34-46 yaş grubu, nüfusunun en büyük yüzdesini oluşturan ülkeler, bu nüfus aralığı bitene kadar ekonomisinde patlama yapar. Bu aralıktaki nüfus azaldığında ise ekonomiler krize girer. Büyüme dönemleri 26-28 yıl sürer. Daralma(resesyon) dönemleri ise on bir- on iki yıl sürer ve bu resesyondan ancak savaş ile çıkabilir. Buna çıkış ve iniş dönümü (cyles of ups and downs) adı verilir”.
Örnekler Amerika Birleşik Devletleri’nde:
34-46 yaş nüfus aralığının artığı 1902-1929 arasında ekonomik büyüme oldu.
Yine 34-46 yaş nüfus oranlarının azalması sonucu ortaya çıkan 1929’daki resesyon ve on bir- on iki yıl süren bir resesyonun ardından; 1939-1945 2.Dünya Savaşı ile ekonominin toparlanması sağladı.
1940-1968 yılları arasında çıkış trendinde olan ekonomi 1969’da tekrar çöküşe geçti. 1980’li yılların resesyonundan çıkma yolu ise Reagan’ın uzay savaşı projesiyle kurşun atılmadan, Sovyetlerin 1991’de çökertilmesi operasyonu oldu.
“Asıl olan enerji kaynakları değildir. Küçük çocuklar en büyük kaynaktır. Nüfusun yenilenme oranı olan % 2,1 üzerinde olmalı. Diğer diaspora toplumları gibi Türk Yahudi toplumu %1,6 ile nüfus olarak azalmaya mahkumdur.
İsrail’de ise durum tam tersi. İsrail’de nüfusun %2,9 artış yüzdesi ile 2050 yılında 18 milyon olması bekleniyor. İsrail’i, 2011 yılında itibaren nüfus açısından ekonomide uzun sürecek bir büyüme bekliyor.”
Fütüristler ABD’deki nüfus probleminin 2008’de bir resesyona yol açacağını 20 yıl önce öngörmüş ve resesyonun bitişini de 2020 olarak belirtmiş. Savaşın tarihi 2020 olacak. Peki, nasıl ve kimler arasında?
Prof. Passig’in modelinin öngörüsü şöyle…
“Önce Türkiye; Türkiye önümüzdeki dönemin bölgesel süper gücü olacak. ABD teknoloji ve finans kaynakları açısında Türkiye’yi bir süper güç haline getirene kadar destekleyecek.
Avrupa nüfusu çok yaşlandığında çöküşlerini engelleyecek tek güç Türkiye’nin AB’ye girişidir. Avrupa’nın İslam korkusu o kadar yüksek ki bu açık gerçeği bildikleri halde Türkiye’yi serbest dolaşım hakkı vermeden almak isteyecekler; ancak her halükarda Türkiye’siz çökerler.
Yaşlı Doğu Avrupa ülkelerini alacaklarına Türkiye’yi almaları AB’nin yararınadır.
Türkiye de Osmanlı İmparatorluğu’nun eski etki alanlarına ulaşacak ve Türkiye’nin oluru olmadan ne Ortadoğu, ne Kafkaslar, ne de Balkanlar’da kimse hiçbir şey yapamayacak. Ürdün haricindeki Arap ülkeleri çökecek. Arap ülkelerinin gözüne bakacağı Türkiye ise İsrail ve Arapları barış masasına oturtacak tek güç olarak bölgeye hakim olacak. Radikal gruplardan sıkıntı çeken Arap ülkeleri Türk askerini davet edecek.”
Rusya’nın etki alanı, 1991 Uzay Savaşları’ndaki yenilgisi ile 150 yıl geriye gitti. Rusya bu sınırlarda kendini hiçbir zaman güvende hissedemez, bu yüzden denizlere ve Atlantik Okyanusu’na ulaşmak isteyecek. ABD ise buna izin vermez. Doğu Avrupa’daki füze kalkanları hep bu strateji üzerinedir.
“Ancak kendi askeriyle savaşmaya istekli olmayan ABD,1991 yenilgisini içine sindiremeyen Rusya’nın Doğu Avrupa’da ve Kafkaslardaki eski etki alanlarına ulaşma arzusunu dizginlemek için 2020 yılında bir sıcak çatışma ile Türkiye ve Rusya’yı Kafkaslar’da savaştıracak.”
ABD’nin 21. yüzyıl sonunda bu kadar büyüyen Türkiye’yi de tehdit olarak göreceği açıktır. Prof. Passig’e göre Türkiye ile ABD yüzyılın sonunda kaçınılmaz olarak çarpışacak.
Ekonomin motor gücü ve en çok istihdamın olduğu alan, 1800’lü yıllarda tarım, 1900’lü yıllarda ise endüstriydi. İçinde olduğumuz 2000’li yıllarda ise bilgi (information) teknolojileri. 2030 ve sonrasında ise artık anlama (knowledge) teknolojileri olacak.
Şöyle örneklendirelim; cep telefonu endüstri çağının bir ürünü. Eskiden, bir telefon almak için çok para verilirdi. Çağ değişti, artık hatla beraber telefonlar bedava veriliyor. Günümüzde telefonla konuşmak, haberleşme ücreti, yüksek çünkü içinde olduğumuz bilgi çağının ürünleri.
‘Knowledge’ çağında ise servis şöyle olacak; en çok konuştuğunuz 20 kişinin telefonunu servis sağlayıcınıza bildiriyorsunuz. Telefonunuza 50 metre mesafede bu telefonlar varsa telefon size bilgi veriyor. Aldatan eşler için ideal!
“Gelecekte teknolojiler beyin ve zihin teknolojileri olacak. İnsanlar nöro-teoloji denilen ve dinsel spiritüel deneyimler yaşayacakları teknolojiler kullanacak. Sanal laboratuarlarda bu teknolojilerin prototipleri yapılıyor.
Bugün doğan çocuklar 150 yıl yaşayacak! Bu çok iyi bir şey olmasına rağmen ekonominin motorunu yavaşlatan bir olay. Daha erken yaşlarda ölen insanlar servetlerini çocuklarına bıraktığında, çocuklar kendilerini babalarından daha akıllı gördüklerinden, bu servetler riskli yatırımlara çevrilerek sermayenin dünyada dolaşmasını sağlıyorlar. Böylece serseri para ile her yere zenginlik dağıtıyorlardı. Ölümler geç olursa bu paralar güvenli limanlarda uyumaya devam edecek.
Önümüzdeki dönemin popüler meslekleri ne olacak?
GNR olacak; yani genetik, nano-teknoloji, robotiks.
Çocuklarımıza hangi üç dili öğretelim?
İngilizce, İngilizce, İngilizce...
Gelecek hakkında daha fazla öngörü için: