Son yılların tüketici toplumları hayatlarının her noktasında markaların ve zincir mağazaların mahkûmu oluyorlar. Oysa ki, ‘size özel’ yapılmış, tasarlanmış bir ürünü kullanmanın tadı bambaşkadır. İşte bu fikirle yola çıkan Rozit Arditi yıllardır birbirinden ayrıcalıklı mobilya tasarımlarına imza atıyor
Öncelikle seni tanıyabilir miyiz?
1984 İstanbul doğumluyum. Yaklaşık sekiz senedir Amerika’da yaşıyorum.
RISD / Rhode Island School Of Design - Mobilya Tasarım Bölümü’nden mezunum. Yaklaşık dört senedir de New York’ta mobilya, iç dekorasyon ve ev eşyaları üzerine çalışmaktayım.
Küçük yaşlardan beri en büyük hayalim iç mimar olmaktı. Üç-dört yaşındayken Seta Hidis ile çalışmaya başladım; ilk sanat eğitimimi Seta’dan aldıktan sonra lise çağında Deniz Orkuş’un atölyesine katıldım. Çeşitli endüstriyel tasarım ve iç mimarlık kurslarını tamamladıktan sonra 2002 yılında tasarım okumak için Rhode Island School of Design’a geldim.
Birçok tasarım alanı varken, seni mobilya tasarımına çeken neydi?
Her zaman üç boyutlu ürünlere daha fazla ilgi duydum. Küçük yaşlardan beri elime aldığım eşyaların, sağına soluna bakıp, nedir ne değildir, nasıl yapılmıştır, hep merak ettim. Kurcalamayı hep sevdim.
Mobilyanın özellikle ilgimi çekmesinin başlıca nedenlerinden biri de ahşabın işlenirken insan ile birebir iletişim içinde olan bir malzeme olması. Mobilya, bir bina veya bir arabaya göre hem daha ufak boyutlu hem de üretimi ve projenin hayata geçişi daha kısa sureli olduğundan, hayallerimin hemen hayata geçtiğini hatta kullanıldığını görmek bana büyük bir keyif ve mutluluk veriyor.
Mobilya tasarımını, endüstriyel tasarım veya iç mimarlığa tercih etmemde, RISD’deki bölümün çok sistematik bir programa dayalı olmasının etkisi büyük. Ahşaptan metala, döşemeye kadar her tekniğin sırasıyla öğretildiği ve dört senenin sonunda çok spesifik bir alanda uzmanlaşmak hem benim çalışma tarzıma hem de ilgi alanlarıma daha uygun oldu. Okuldaki ilk senemde çeşitli workshoplara katıldıktan sonra mobilya tasarımının benim için doğru alan olduğuna karar verdim ve böylelikle bu yola başladım.
Tasarımlarında yoğunlaştığın, koltuk-masa-sandalye gibi, belli mobilya grupları var mı?
New York’un en lüks mobilya tasarım şirketlerinden biri olan Dune’da çalıştığım üç yıllık süre içinde aydınlatma harici her tür mobilya tasarladım. Döşeme ve lake ile çalışmayı sevdiğim için koltuk, sehpa ve yatak başı en yoğunlaştığım mobilyalar oldu.
Kendi tasarımlarım için bu aralar ahşap, keçe ve döşemeyi bir arada kullanacağım tabureler ve raf sistemleri üzerinde çalışıyorum.
Tasarımını yaptığın bir ürünün ortaya çıkma süreci nedir? Fikrin oluşmasından ürünün imalatının tamamlanmasına kadar ne kadarlık bir süre bu?
Bu süre birçok etkene bağlı aslında. Ürünün sipariş üzerine mi yapılacağı yoksa benim üzerinde çalıştığım bir proje olup olmadığı süreyi doğrudan etkileyen unsurlar.
Sipariş olduğu zaman isteğe özel mobilyalar genelde 8-10 hafta arasında tamamlanıyor. Ancak kendi projelerim bazen bir hafta, bazen 3-5 ay da sürebiliyor. İşimin güzel taraflarından biri de bu bence – ufak çaplı ve çabuk projelerin yanı sıra, aylarca üzerinde çalışabileceğim daha komplike işlerin de olması.
Nelerden esinleniyorsun? Nelere dikkat ediyorsun?
En çok günlük hayattan ve şehrin sürprizlerinden etkileniyorum. New York gibi renkli ve canlı bir şehirde yaşamanın güzel yanı da bu zaten - metrodaki insanlardan, yolda yürürken gördüklerimden, sokak sanatçılarından, şehrin doğal karmaşasından bir tasarımcı olarak doğrudan etkileniyorum.
Zaten benim tasarımlarımda hedeflediğim hayatın gizli zevklerini yakalayıp onları işlevsel objelere dönüştürebilmek. Türk kültürünün zenginliği ile Amerikan yaşam tarzının farklılığı bu aralar beni en çok düşündüren, en çok etkileyen olgular – yeni projelerimde tipik Türk motiflerini kullanarak günümüz hayat tarzına uygun modern ev eşyaları üzerinde çalışıyorum.
Hangi mekanlar için eşya yapmayı tercih ediyorsun; ev, ofis, otel, vs…?
Şu ana kadar birkaç otel ve restoran projesi haricinde genelde evlere özel mobilyalar yaptım. Kişinin evine özel mobilya tasarlamak, müşteri ile birebir ilişki kurmak, onların beğenisini ve güvenini kazanmak çok hoşuma gidiyor.
Bugüne kadar imza attığın büyük projeler neler?
Upper East Side ve Hamptons gibi New York’un en zengin bölgelerinde birçok ev için mobilya tasarladım. Bunun yanı sıra Beastie Boys’dan Mike D’nin annesi Hester Diamond’ın evinin halıları ve salon mobilyaları, Rachel Weiss ve Kiefer Sutherland gibi birçok ünlünün de koltukları benim elimden çıktı. Son olarak geçen sene New York’ta açılan Abe & Arthurs restoranının masa ve iskemlelerini tasarladım.
Aldığın ödüller, katıldığın fuarlar, sergiler…?
Dune ve Modernlink firmaları için tasarladığım ürünler iki kere, ayrı ayrı Interior Design dergisi tarafından Best Product of the Year Award’a layık görüldüler. Dune için yaptığım ‘OSS Seating System’ 2008 yılında, Modernlink için yaptığım ‘Melina Dresser’ 2006 yılında ayni ödülü aldı.
Benim kendi tasarımlarımdan Spiral Table, New York’taki International Contemporary Furniture Fair (ICFF) ve Miami Art Basel gibi Amerika’nın önde gelen fuarlarında sergilendi.
Yine aynı masa ICFF zamanı Martha Stewart’ın düzenlediği ‘Input/Output Experimental Furniture’ sergisinde ve Design Within Reach firmasının yeni showroom açılısında sergilendi.