Tarih: 6 Eylül 1986 - Yer: Neve Şalom Sinagogu - Saat: 09.17 1986 yılının 6 Eylül Cumartesi günü Neve Şalom Sinagogu, yabancı uyruklu teröristlerin acımasızca düzenledikleri bir saldırı ile kana bulandı.
O gün ibadet ederken hayatlarını kaybeden 22 dindaşımız, bir kez daha buruk bir acı ve sessizlik içinde 12 Ağustos Perşembe günü Ulus Aşkenaz Mezarlığı’nda düzenlenen törenle anıldılar
Türk Yahudi Cemaati’nin ilk kez bir terör eylemiyle karşılaştığı 6 Eylül 1986 günü sabah 9.15 sularında gerçekleşen katliamda teröristler önce kapıdaki görevliyi, sonra iç kapıda duran diğer bir kişiyi öldürdükten sonra sinagogda her cumartesi olduğu gibi Şabat ibadetlerini yerine getiren 35 dindaşımızın üzerine otomatik silahlara yaylım ateşi açtılar.
Saldırıda 21 dindaşımız ve iki saldırgan ellerinde bombalarının patlamaları sonucu olay yerinde yaşamlarını kaybetti, dört kişi de yaralandı. Ağır yaralı bir kişinin de sonradan ölmesiyle yaşamlarını kaybedenlerin sayısı 22’ye çıktı. Acı haber çok kısa bir sürede yayıldı ve başta vefat edenlerin aileleri olmak üzere tüm Yahudi Cemaati hiç beklenmeyen bu vahşet dolu olay karşısında tarifi imkânsız bir acı ve üzüntü yaşadılar.
Saldırının üzerinden 13 sene geçmişti ki olayda hayatlarını kaybedenlerin naaşları, 1999 yılında Ulus Aşkenaz Mezarlığı’nda oluşturulan Anıt-Mezar’a nakledildi. Her sene olduğu gibi bu sene de 12 Ağustos günü yani saldırının 24. yıldönümünde, yaşamlarını yitiren Yuda Levi Atalay, Aşer Ergün (Hazan), İbrahim Ergün, Robert İsrael Özfins, Salamon Ancel, Sefanya Şenkal, İsak Gerşon, Leon Levi Musaoğlu, Davit Behar (Hazan), Moiz Levi, Mirza Babazadeh, Jozef Alhalel, Bensiyon Levi, Binyamin Ereskenazi, Daniel Daryo Baruh, Dr. Moiz Şaul, Eliyezer Hara, İsak Barokas, Rafael Nesimi Selim Şalom Çitone ve Yako Matalon, Avram Eskenazi anısına Ulus Aşkenaz Mezarlığı’nda bir anma töreni düzenlendi.
Duada yaşamlarını kaybedenlerin aileleri başta olmak üzere Hahambaşı Rav İsak Haleva, Bet-Din üyeleri, Cemaat Başkanı Sami Herman, Aşkenaz Cemaati Başkanı Binyamin Poluman, Onursal Başkan Bensiyon Pinto, İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Moshe Kamhi, cemaat idarecileri ve maalesef az sayıda duyarlı dindaşımız hazır bulundu.
Hahambaşı’nın okuduğu duanın ardından anı mumlarının cemaat ileri gelenleri ve kurbanların yakınları tarafından yakılma törenine geçildi.
Daha sonra Rafi Kohen Yanarocak duyarlılık, unutmamak ve unutturmamak temalı bir konuşma gerçekleştirerek belki de orada bulunanların hislerine ve düşüncelerine tercüman oldu.
Cemaat Başkanı Sami Herman da söz alarak yaşanılan saldırının üç ana başlık altında analizini yaptı. 6 Eylül 1986 sabahını Yahudi toplumunun nasıl yaşadığını, toplumsal hafızanın güçlülüğünü ve olay sonrası insanlardaki zihniyet ve yaşantı değişikliği konularını örnekler vererek dile getirdi.
Tören, Hazan Araşi David Sivi’nin oldukça duygulanarak okuduğu Kadiş duası sonrasında Anıt-Mezar ziyareti ile sonlandı.
Rafi Kohen Yanarocak: ‘Hatırlamak’ belki de akıllarımızdan asla çıkarmamamız gereken tek duygu
“Öncelikle yaşatıldığımız olaylar nedeniyle duyarlılığımızın sürekli test edilmek zorunda bırakıldığı bu topraklar üzerinde bu anma gününe katılan herkese teşekkür ederim. ‘Hatırlamak’ belki de akıllarımızdan asla çıkarmamamız gereken tek duygu. Yüzyıllardır barış içinde yaşadığımız bu coğrafyada direkt olarak bizi hedef alan belki de ilk terörist saldırı birçok gazetede manşet oldu. Hatırlamak, unutmamak çünkü düşman her seferinde daha bilenmiş, daha güçlü ve daha yaralayıcı. İşte bu olaydan 17 yıl sonra, yakın tarihimizde 15 Kasım günü gerçekleştirilen eş zamanlı sinagog saldırılarında 24 kişi öldü, 400 kişi yaralandı. Hatırlamak, unutmamak ve unutturmamak çünkü yaşadığımız dünya, yaşadığımız toplum gün geçtikçe daha umursamaz, daha duyarsız.(…) Ne kadar ironiktir ki günlük yaşamlarımızın en mutlu zamanlarını, düğünlerini, brit-mila’larını, bayramlarını yaşadığımız Neve Şalom Sinagogu bu saldırılara tanıklık etmek zorunda bırakılmıştır. Sinagogun girişinde saldırı anında saat 9.17’de duran saat, ehal a kodeş’in yanındaki karartı ve en ön sıradaki kurşun deliğini üzerinde barındıran tahta bir koltuk o gün yaşananlara tanıklık ediyorken yaşananları ve kaybettiklerimizi unutmak bize yakışmaz. Derler ki insan zihni yalnız kalıp unutmak istese de etrafındaki eşyalar dile gelir de yine hatırlatırlar olup biteni. Ve bu yüzden belki de yapmamız gereken dimdik ayakta kalabilmek ve doğumumuzdan itibaren bize bahşedilmiş olan öğeleri yani insanlığı ışıl ışıl aydınlatmamız gerektiğini unutmamak. Kim bilir belki de ancak bu şekilde o insanlara karşı olan son görevimizi yerine getirebilmiş oluruz.”