19 Ağustos Perşembe akşamı Neve Şalom Kültür Merkezi bir kez daha Türk Musevi Cemaati’nin verdiği geleneksel iftar yemeğine ev sahipliği yaptı. Gecede söz alan konuklar böylesi kutsal bir çatı altında biraraya gelmenin önemini vurguladılar, birlikte yaşamanın ve kardeşliğin altını çizdiler
11 yıl önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın Beyoğlu Belediye Başkanlığı görevinde bulunduğu dönemde 15-20 kişilik küçük bir toplulukla başlayan Türk Musevi Cemaati’nin iftar yemekleri yıldan yıla genişleyerek devam ediyor. Bu sene yaklaşık 500 kişinin katılımıyla gerçekleşen iftara Milletvekili Nursuna Memecan, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Müftüsü Prof. Mustafa Çağrıcı, CHP İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek, başta olmak üzere Adalar, Beşiktaş, Beyoğlu, Eyüp, Şişli, Kadıköy gibi İstanbul’un belli başlı ilçelerinin kaymakam ve belediye başkanları ve yardımcıları, il ve ilçe Emniyet teşkilatı ileri gelenleri, diplomatik misyon temsilcileri, dini temsilciler, basın mensupları, sivil toplum kuruluş üyeleri, öğretim görevlileri davet edildi. İftarda ayrıca Türk Musevi Cemaati ileri gelenleri, kurum kuruluş ve dernek başkanları hazır bulundu.
Neve Şalom Sinagogu’nun yanında bulunan Şehsuvar Bey Camii Müezzini Mahmut Kurtoğlu’nun ezan okunmasıyla oruç açıldı.
İftar yemeğinin sunuculuğunu üstlenen Albert Ender üç semavi dinin kitaplarından, Hacı Bektaş’-ı Veli ve Mevlana’dan alıntılarla yaptığı konuşmasına salondaki konukların oluşturduğu tabloya Türk Şairi ve düşünürü Yunus Emre’nin “Sen, seni ne sanırsan/ ayrığa da öyle san/ Dört kitabın manası/ Budur eğer var ise…” dizeleriyle atıfta bulunarak başladı. Ender, konuşmacıları davet ederken üç semavi dinin kitaplarından, Hacı Bektaş’-ı Veli ve Mevlana’dan alıntılarla yaptı.
Hahambaşı Rav Haleva; “Sizleri yılda bir kere de olsa Ramazan ayını fırsat bilerek bu mütevazi iftar soframızda ağırlamaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Bu sofraların, yurdumuzun her tarafına yayılmasını, karşılıklı iyi niyet, anlayış ve sevginin müjdecileri olmasını diliyorum.” Bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar tarih içinde bir arada yaşamanın güzel bir örneğini oluşturduğunu vurgulayan Hahambaşı , “Bu topraklar ve bu halk ayrım gözetmeksizin kardeşçe yaşamanın, birbirlerinin inancına, dinine ve toplumsal kültürüne saygılı olmanın, kimi hallerde ötekinin öteki olmasına bakmadan onun yararlarını kendi yararlarının önüne koyabilmenin ahlakına da, deneyimine de ziyadesiyle sahiptir diye düşünüyorum.
Asırlar boyu aynı tarihi paylaşmak, aynı talihi yaşamak, aynı özlemleri çekmek, aynı hedefleri amaçlamak, aynı dilekleri dilemek ve aynı duaları terennüm etmek bizleri istesek de istemesek de adeta aynılaştırmıştır diyorum.
Dinimiz diyanetimiz farklı akidelerimiz değişik olabilmiştir ama bizler bir bütünün tamamlayıcı unsurları, bir güzelliğin değişik görüntüleri olarak kalmayı başarabilmişiz. Bunu ne pahasına olursa olsun korumalı, güçlendirmeliyiz. Ben de bu durumun oluşturduğu kültürel zenginliğe paha biçilmesi mümkün değil” dedi ve yaklaşan Ramazan Bayramı’nı kutladı.
Cemaat Başkanı Sami Herman din kelimesinin Fransızca ve İngilizce karşılığı olan ‘Religion’ kelimesinin kökeninin ‘Religare’ bağlamak kelimesinden türediğini, bu nedenle dinlerin ayrıcı değil, birleştirici işlevi olması gerektiğini vurguladığı konuşmasında “Ülkemizde farklı inançları, farklılığı kabul, saygı ve birlikte yaşama kültürü çok eski bir tarihe ve geleneğe dayanır ve adeta genlerimize işlemiş bir özelliktir. Bu özellik öğrenilmiş, edinilmiş bir değişim olmadığından son derece içtendir, gerçektir.
Bu gece burada hep birlikte yaşadığımız ortamı, güzelliği yaratan da kanımca bu doğallıktır. (…)Türk Musevi Cemaati olarak bu akşam, bu çatı altında farklı dinlerin mensuplarını toplayarak, hem birbirimizi daha iyi tanımayı hedefliyor, hem de toplumumuzu müşterek noktaların etrafında toplayarak, karşılıklı saygı ve sevgiyi teşvik etmeyi amaçlıyoruz.
Kimi zaman iç veya dış koşullar arzu ettiğimiz sevgi ve saygının yeşermesini engelleyebilmektedir.
Bütün bu güçlüklere azimle hep birlikte direnmek, karşılıklı samimiyeti ve güveni korumak, hem geçmiş nesillerimize olan borcumuz, hem de gelecek nesillere karşı hepimizin ödevidir diye düşünüyorum” dedi. Başbakanlığın verdiği iftar yemeğinde Pakistan Büyükelçisi’nin ülkesinde yaşanılan felaket hakkında bilgi aldığını ve yaşanan afetin boyutunu idrak ettiğini ifade eden Başkan Herman, salonda bulunan tüm konukların adına Kızılay’a Pakistan’da inşa edilmek üzere üç Mevlana evi bedelini bankaya yatırdığını açıkladı.
Herman konuşmasını iftara katılanlara, iftar davetinin sponsorluğunu üstlenen ŞALOM gazetesine, salonunu açan Neve Şalom Vakfı ve Barınyurt’a teşekkür ederek sonlandırdı.
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan davet edildiği ve geleneğin sürdürüldüğü için teşekkür ettikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü; “Mevlana der ki; ‘Toprak eğildir, ona her ne ekersen, ihanet görmeksizin onun cinsini toplarsın’. Biz de bu güne kadar olduğu gibi bu topraklara barış ve kardeşlik ekenlerden olduk; hasadımız ise mutluluk huzur ve kardeşlik oldu. Tıpkı bu sofrada olduğu gibi böylesi kutsal bir mekânda medeniyetlerle oluşturduğumuz iftar sofrası için emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Kadir Topbaş11 sene önce başlatılan iftar geleneğinin sürdürülmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi ve Mevlana’nın “Aynı dili değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır” sözünü anımsatarak “bu şehirde yaşayan insanlar olduğumuz için Ramazan’ın dünyaya evrensel mesajını hayata geçiriyoruz. İstanbul gerçek anlamda bir barış kenti; farklılıkların birikimlerini yaşayan farklı dinlere inançları olan kişilerin birlikte, huzur ve barış olduğu bir kent. İstanbul’un dünyaya bu barışı asılardan beri yaymakta. Dünyanın hiçbir yerinde başka dine ait bir mabette bir iftar sofrası görmek mümkün değil. Bu ancak İstanbul’da olabilir. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. İstanbul, bu güzellikleriyle evrensel mesajı dünyaya gelecekte de yaymaya devam edecektir,” dedi.