Çekilmesinden yarım asır sonra, bir Nazi propaganda filmi 31 yaşındaki bir İsrailli’nin çabaları ile tüm dünyada gösterime giriyor
Auschwitz ve tüm diğer ölüm kampları bir yana, Holokost dönemindeki vahşeti en acı şekilde ortaya koyan Varşova Gettosu’dur. Yüksek tuğla duvarların üzerine çekilmiş dikenli tellerle çevrili Varşova Gettosu, Polonya başkentinin, Naziler tarafından Yahudilerin tecrit edilmesine ayrılan bölümüydü. İlk dönemlerinde 400.000 kişilik bir nüfusu barındıran getto, zaman içinde insanların hastalıktan, açlıktan öldükleri veya anlaşılır olması son derece zor bir umutla sonlarını bekledikleri bir çukura dönüşür. Hitler’in gaz odalarında ölüme gitmenin bir son mu, yoksa bir kurtuluş mu olduğunu kestirememek bu insanlar için ayrı bir acı olmuş olsa gerek.
İşte yerkürenin bu köşesinde, bir avuç kararlı ve cesur genç Yahudi, 1943 yılının bahar aylarında, Nazi işgalcilere karşı anlamlı fakat bir o kadar da nafile bir ayaklanma gerçekleştirir. Bu öylesi bir ayaklanma olur ki, Almanlar ancak ek kuvvetlerinin devreye girmesi sayesinde gettonun un ufak edilmesi ile bastırırlar.
Varşova Gettosu’nun oluşturulmasından iki buçuk yıl sonra, Mayıs 1942’de ve getto sakinlerinden 300.000 kişilik bir nüfusun Treblinka’ya sevk edilmesine başlanmasından hemen önce, Almanlar, buraya bir ekip gönderirler. Ekibin görevi buradaki Yahudi yaşantısını filme almaktı.
Propaganda amaçlı bu çabanın temelinde, dini uygulamaların aşağılanması ve kısa zamanda tarih sahnesinden geri gelmeyecek şekilde silinecek ‘judische rasse – Yahudi ırkı’na ait insanlık dışı kültürün kayda alınmasıydı. Filmde her şey olacaktı: Sünnet töreninden, cenaze törenine tüm hayatı kapsayacak bir çalışmadan söz edilmekteydi. Aynı zamanda, gettodaki fakirliğin boyutunu ve buna sırtını dönen az sayıdaki zengin Yahudi’nin aldırmazlığını da gözler önüne serecekti.
Söz konusu Nazi propaganda filminin bazı bölümleri yürek burkan gerçeklerle örtüştü. Nazilerin Yahudilerin çektikleri acıları sansürlemek gibi bir öncelikleri yoktu. Ancak bazı bölümlerinin ustaca kurgulandığını ve ‘Alman tezlerine’ su taşıyacak şekilde Yahudileri aşağılamaktan çekinmediğini ifade etmek gerekir.
Yıllar sonra bu kurguların düzmece olduğu ortaya çıkacaktır: Örneğin, küçük bir Yahudi çocuğun kaldırım kenarlarında açlıktan ölmesine sessiz kalan ve onun kıvranan bedeninin yanından yürüyüp geçen Yahudilerin gerçek dışı oldukları anlaşılacaktır… Ya da, o çocuk orada açlık içinde yaşam mücadelesi verirken, göreceli olarak varlıklı Yahudilerin stokları henüz sona ermemiş getto lokantalarında günlerini gün ettikleri de acımasız bir söylentiden öteye gidemeyecektir. Nihayet, Naziler tarafından görevlendirilen gettonun Yahudi polisinin, kendi halkına uyguladığı baskının da doğruları yansıtmadığı ortaya çıkacaktır.
Gariptir ki, bu gibi kurgularla zenginleştirilen bu Nazi propaganda filmi bitirilememişti. 50 yılı aşkın bir süre, Varşova Gettosu’nu konu alan bu propaganda filminin ruloları, bir Doğu Alman şirketinin tozlu arşivlerinde, üzerinde yalnızca ‘getto’ yazan bir kutunun içinde, kendisini gün ışığına çıkaracak olanları beklemişti.
Derken sahneye genç bir İsrailli belgesel film yönetmeni çıkar. Yael Hersonski’nin anneannesi Varşova Gettosu’ndan sağ kurtulan şanslılardan biridir. Alman hükümeti ile olan uzun çalışmaları sonrasında Hersonski bu filmden günümüze gelen rulolarına ulaşır, üzerinde çalışır, bir metin yazar ve yeni bir film yaratır: ‘A Film Unfinished – Bitmemiş Bir Film’. Varşova Gettosu’nda yaşanan acıların 90 dakikalık bir belgeselidir adeta ve Nazilerin o günlerde çektiklerinden yola çıkar. Film, şu anda Amerika’da New Yorklu dağıtıcı ‘Oscilloscope Laboratories’ tarafından sunuluyor.
31 yaşındaki Hersonski’nin filminin neredeyse üçte ikisi Nazi propaganda filminin kareleri üzerine oturtuldu. Geri kalan bölümünde, o dönemleri aşabilen bir avuç buruşuk yüzlü yaşlı getto sakininin, seyrettikleri kareler hakkındaki yorumlarına yer verildi. (Bunların kimileri işbaşındaki Nazi kameramanları hatırladıklarını ifade ediyorlar…) Bir oyuncu kullanarak, Hersonski aynı zamanda, şu anda ölmüş bir Alman kameramanın savaş sonrası tanıklığını da filme monte etti.
Ancak seyircinin gözünde filmin en can alıcı noktası Alman kameramanların ‘en iyi antisemit filmi’ yapma telaşı içinde, bir çektiklerini bir daha, bir daha…. ve bir daha çekme çabalarının yansıması.
‘Bitmemiş Bir Film’ uluslararası alanda birçok başarı kazandı. 2010 Sundance Film Festivali’nde Dünya Sinema Belgeseli Ödülü’nü, ‘2010 Hot Docs Winner for Best International Feauture’ Ödülü’nü aldı. Almanya’da 2010 Berlinale’de gösterime alındı. Bu günlerde ise Amerika’da – New York, Los Angeles ve Calofirnia’da gösterime girecek… Bunu, filmin daha geniş kitlelere ulaşması için yaygın gösterimleri izleyecek.
Ancak anlaşılamayan nedenlerden dolayı, gençlerin anlamsız ve şiddete teşvik edici filmlerle oyalanmalarına seyirci kalan derecelendirme kuruluşu Motion Picture Association of America, ‘Bitmemiş Bir Film’e “R” derecesini layık gördü ve bu kararı “Holokost dönemi vahşetini ortaya koyduğu” gerekçesine dayandırdığını açık bir dille ifade etti.
Bu dereceye göre, filmi yetişkin biri tarafından eşlik edilmeyen 17 yaş altı gençler izleyemeyecekler. Gerçi bu durum çalışmanın ticari getirisini engellemeyecek. Fakat kendisi ancak 17 yaşında gösteren Yael Hersonski’nin esas amacına ulaşmasına - filmin okullarda bir eğitim aracı olarak kullanılmasına – olanak tanımayacak.
Buna rağmen, bu karelerin yaratıcısı, çalışmasının sonuçlarından son derece umutlu, filmi “yalnız bugünkünü değil gelecekteki nesilleri de kucaklamak için” yaptığını ifade ediyor.