Torunuma mektuplar -4-

Mutlu olmak için, içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için, beklemekten vazgeçin.  Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları daha alçakta… Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır…Konfüçyus

Sara YANAROCAK Kavram
25 Ağustos 2010 Çarşamba

Sevgili Guy’cığım, güzel yüzlü torunum. Bu sana yazdığım dördüncü mektup. Son yazdığımda 6. ayını doldurmuştun. Şimdi ise neredeyse 9. ayını bitirmek üzeresin. Seni çok özledim bebeğim. Resimlerine bakmaya doyamıyorum.

Sen artık küçük bir adam oldun. Kendi kendine oturuyor, koltuğa tutunup kalkıyorsun. Hızlı hızlı emekliyor, istediğin her şeye erişebiliyorsun.

İki dişin çıktı, uzadı. Üçüncü dişini çıkarmanın sıkıntısını çekiyorsun. Benim oğluma, yani kendi babana “aba” diyorsun. Annen ve baban işten eve döndüklerinde sevinçle kahkahalar atıp, onlara kollarını uzatıyorsun.

Guy David; sen artık, bilen, anlayan, kızan, sevinen, üzülen ve mutlu olan bir birey olma yoluna girdin.

Mutluluğu ve mutsuzluğu ayrımsayabiliyorsun.

Şimdi sana yazacaklarımı, elbette ki şimdilerde ne anlayabilir, ne de uygulayabilirsin. Anlattıklarım hep ileride yapmanı umduğum davranışlar ve yaşamına vereceğin biçemler dizisi…

Guy, günlük hayatta kullanmayı en çok sevdiğim, fakat kendim için yapmayı en az becerebildiğim bir deyiş var; Carpe Diem (Günü yakala!)

“Carpe diem quam minimum credula postero” sözü “günü yakala ve yarına da hiç mi hiç güvenme” anlamına gelir. Romalı şair Horatius’un “Odes” adlı eserinde bulunan bir şiirde bu dizeye rastlanıyor. Latince’de “Carpe” sözcüğü “yakala, tut” anlamına geldiği gibi “derle” anlamına da gelir. İnsan derlediği, yakaladığı her neyse onu yaşamalı ve o anda elde ettiği olgunun tadını çıkartabilmelidir. Değerini ayrımsamalıdır.

Guy, yaşamında becerebilirsen bunu yap. İnsan yaşadığı iyi günün değerini bilmeli ve hatta kötü günlerden bile kendine bir ders çıkartıp, ona doğru anlamı yüklemeli.

Yaşadığın her günü bilinçli yaşa, kimseyi ve hiçbirşeyi kös dinleme. Sevinci, güzelliği, bir takım hayalleri erteleme. Zevkin tadını çıkar. Kısacası günü yakala! Biliyor musun, mutluluk aslında somut birşey değil. Sürekli de değil. Mutluluk belli bir süreç içinde yaşanan harika bir duygu. Ama sonsuz değil. İçiçe geçişli gel  git bir duygu. İnsan ne sürekli mutludur, ne de sürekli mutsuz. Ünlü Çinli bilge Konfüçyüs mutluluğu ne güzel tarif etmiş: İnsanlar mutluluğu hep erişemedikleri yüksekliklerde, hayal edip de ulaşamayacakları uzak yıldızlarda ararlar. Onun, zenginlikte, lükste, debdebede, servette var olup, sadece o şartlarda elde edildiğini zannederler. Kimileri ise mutluluğu hiç bulamayacaklarını, elde edemeyeceklerini, ona hiç erişemeyeceklerini zannederler.

Aslında mutluluk hayata doğru bakmak, elindekinin değerini görüp ayırdına varabilmektir. Bu ise ne parayla, ne de pulla ölçülemez. O, küçük ayrıntılarda gizlidir. Çiğnediğin lokmanın, yemek borundan aşağıya ağrısız inip yutulması yani kısaca basit birşeyi iştahla yiyip yutabilmek mutluluktur. Ciğerlerine rahatça çektiğin her nefes, aldığın her huzurlu soluk, babanın güçlü ve güvenli kolları, annenin sıcacık okşayışları ve sevgi dolu sesi mutluluktur. Sevdiğin kişinin aşk dolu bakışları ve tutkulu sevişmeleri mutluluktur. Çocuğunun ilk gülüşü, konuşması, yürümesi mutluluktur. Yaşlı bir anne ve babanın evladını görünce gözlerinde çakan sevinç ışığı mutluluktur.”

Hatta daha da ileri gideceğim ama, dilerim bu duyguları çok çok ileri bir yaşında deneyimleyip tahlil edersin; yaşadıkları sürece anne ve babanı mutlu edip, onların yüzünü güldürürsen, onları kaybettiğin zaman, iyi bir evlat olmanın mutluluğunu yaşarsın.

Benim kendi babam hayatımın kutsallarından biriydi. Onu kaybetme düşüncesi bile beni hasta ederdi. Sonra bir gün babamı kaybettim. Başımı gökyüzüne kaldırdım ve ona “hoşçakal babacığım” dedim. Onu son anına değin hiç üzmediğim ve böylesi muhteşem bir baba kız ilişkisi yaşadığım için mutluydum çünkü. Ben onun, o da benim tadımızı çıkarmıştık. Mutluluk buydu işte. Yoksa yaşarken onun acı verip, öldüğünde arkasından ağlamak değildi, marifet!..

Guy bu işler böyle işte. Bakalım sen bu işleri nasıl halledeceksin? Seninle şöyle koltuklarımıza kurulup sohbet etmeyi iple çekiyorum. İşte o zaman mutluluktan değmeyin keyfime…

Canım çocuk, sana hayat yolculuğunda, bol bol mutluluk durakları diliyorum…

Carpe Diem Guy David…

Seni gerçekten inanılmaz biçimde çok seven Babaannen Sara.

23 Ağustos 2010