“Anlatılan bizim hikayemiz”, bu başlık; yüzlerce yıllık bir tarihçenin, ortak bir geçmişin gelenek ve göreneklerin, kardeşliğin, komşuluğun, dostluğun hikayesine ad olabilir...
Bu adın tanımıyla, Adalar halkı yıllar boyu biriktirdikleri bir ortak kültürün, bir kent kültürünün oluşturduğu tarihlerinin müzesini kurdular.
Eylül ayının çiseleyen yağmuruyla müjdelediği sonbaharında ,artık adalı yazlıkçılara güle güle dediği günlerden bir Cumartesi günü Adalar Müzesi İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında açıldı.
Adaların birçok kaynak karşılığı “Prens Adaları” tanımı; Bizans imparatorluğu zamanında sürgün yeri olarak kullanılması ve bu sürgünlerin genelde çok sayıda insanın taç giymiş yüksek seviyeli saray mesuplarından olması gereği konulmuştur.Daha sonraları bu isim çevredeki tüm adaları kapsamasıyla bütünü için kullanıldı.
İzmit Körfeziyle boğaz arasında, Bostancı, Kartal, Maltepe sahili karşısında konuşlanmış bu doğa harikası yerleşimlerin yaklaşık 2000 yıllık tarihi olduğu bilinir.
Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada, Sedef Adası, Yassıada, Sivriada, Tavşan Adası ve Kaşık Adası’ndan oluşan ve Marmara’nın incileri olan takım adalarda birçok kültür bir arada yaşanmış ve her birinden bünyesine değişen yüzyılların etkileriyle nice şeyler kalmış.
Unutulmamış günümüze dek gelmiş; Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi’nden Makarios Manastırı’na, Aya Yorgi Manastırı’ndan Rum Yetimhanesi’ne, Kınalıada Modern Camii’nden Heybeliada Sinagogu’na, Cem Evi’ne, farklı kültürler diller dinler yer bulmuş bu ada kara parçacıklarında.
İstanbul’un kozmopolit yapısına uygun farklılıkları kucaklayan bir hoşgörü ortamında herkes birbirine kardeş dost hatta akraba yaşamış yüzyıllar boyu.
Oluşan bu kocaman ailenin ortak paydası “Adalılık ve Adalı yaşam biçimi” olmuş.
Bu kavram şimdi artık bir Adalar Müzesi’ne dönüştü.
Ada sakinlerinin belge eşya ve bağışlarıyla oluşturulan ve her gün katkılarla daha da gelişimi sürdürülecek müze kısa sürede adaların dününü, bugününü ve geleceğini gün yüzüne çıkaracak nice adalı konuklara ev sahipliği yapacak.
Adalar Müzesi; yıllar boyu adalı olup, çoğu zaman anmak istemediğimiz, yanı sıra unutamadığımız birçok etnik baskı ve zorlamalara karşı terk eden, eksilen nüfuslarıyla acı tatlı hatıralarını beraberinde götürmek zorunda kalan adalılarımızın, yaşanmışlıklarının izlerini korumayı amaçlamakta.
Bu açıdan müzenin değerleri arasına, açılış günü Yunanistan’dan, İsviçre’den, İsrail’den ve diğer ülkelerden gelen adalılar kendi hatıra ve belgelerini bağışlamışlar.
Adalar Müzesi kuruluş çalışmalarına İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ile Adalar Belediyesi, Adalar Kaymakamlığı ve Adalar Vakfı arasında Nisan 2009 yılında aralarında imzalanan bir protokol ile başlanmış.
İki yıl kadar önce kurulan Ada Evi, bu güne değin çeşitli kültürel faaliyetlerde bulunmuş ada halkını bu amaç ve fikre hazırlamış.
Öncelikle Çınar Meydanı’nda kurulan geçici sergi adalar tarihçesini, sivil toplum kuruluşlarının etkisini, yaşam biçimini ve önemli şahsiyetlerini tanıtır bir hazırlık içindeydi. Aya Nikola mevkiinde kurulan Adalar Müzesi binası ile Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi, Heybeliada’da İnönü Evi, Deniz Lisesi Müzesi, Burgazada Sait Faik Müzesi ve ilerde müzeye eklenecek birçok kültür merkezleri, kütüphaneler ve sivil toplum kuruluşlarına ait farklı mekanlar, tüm adalara yayılacak nice etkinliklere ev sahipliği yapacak.
İskeleler, meydanlar, parklar, sahil şeritleri, kıyı lokantaları, faytonları adaları süsleyen unsurlar olacak ve geleceğe bu yaşam kültürünü yansıtacaklar.
İstanbul 2010 Kültür Başkenti kapsamında gerçekleştirilen, adalar yerel ve idari yönetimlerinin desteğiyle kurulan İstanbul Adalar Müzesi aslında bir Kent Müzesi olarak etkinlik gösterecek.