Kiralik katilin psikolojisi

Kirli geçmişine sünger çekip, sakin ve huzurlu yeni bir hayata atılmaya karar vermiş, işinin ustası, soğukkanlı, gözünü kırpmadan adam öldüren azılı bir tetikçinin psikolojisi üzerine odaklanan film, avcı iken av olan yalnız bir insanın ruhsal analizini yapıyor. İnandırıcılık sorunları olan senaryo filmin yumuşak karnı. Bu senaryodaki boşlukları, düzgün sinematografisi ile yönetmen Anton Corbijin ve müthiş oyunuyla George Clooney kapatmaya çalışıyor.

Viktor APALAÇİ
15 Eylül 2010 Çarşamba

Orijinal adı “The American” olmasına rağmen, konusu Avrupa’da geçen ve herşeyi ile Avrupa’lı olan “Centilmen”, modern bir western havasında, değişik bir “kiralık katil” öyküsü anlatıyor.

U2, Depeche Mode, Metallica ve Nirvana gibi müzik gruplarının kliplerini çektikten sonra, Joy Davison grubunun sara hastalığından ötürü genç yaşta intihar etmiş solisti İan Curtis’in hayatını anlatan ‘Control’ ile sinemaya geçen 55 yaşındaki Hollandalı yönetmen Anton Corbijin,  ‘Centilmen’ ile 2. uzun metrajlı filmine imzasını atıyor.

Kirli geçmişine sünger çekip, sakin ve huzurlu yeni bir hayata atılmaya karar vermiş, işinin ustası, soğukkanlı, gözünü kırpmadan adam öldüren azılı bir tetikçinin psikolojisi üzerine odaklanan ‘Centilmen’, İngiliz yazar Martin Booth’un ‘A Very Private Centleman’ adlı romanından almış.

Senaryo yazarı Roman Joffe, ‘Ölüm Tarlaları’ ve ‘Misyon’ gibi iki başyapıtın İngiliz yönetmeni Roland Joffe’nin oğlu. Ama her nedense, yazar-yönetmen ve senaristi ile ‘Centilmen’ bize olay örgüsünün nedenini, bazı kilit karakterlerin kimliğini açıklama ihtiyacını hissetmiyor.

İnandırıcılık sorunları olan bu senaryo filmin yumuşak karnı. Gözünü kırpmadan adam öldüren, huzursuz ruhlu, sert, acımasız, insanlık dışı, paranoyak bir tetikçinin işvereni olan Paval kimdir, tetikçinin peşindeki çete kimin emrindedir, tetikçi niye sürekli ihanete uğramaktadır? Film boyunca kafamızı yorduğumuz sayısız soruya senaryo cevap vermemektedir.

Yönetmen Anton Corbijin senaryodaki boşlukları, henüz ikinci filmini yapan bir yönetmenden beklenmeyecek düzgünlükte bir sinematografi ile kapatmaya çalışıyor.

TETİKÇİ İLE FAHİŞENİN AŞKI

Kameramanlıktan gelen, görselliğe önem veren Anton Corbijin, diyalogları aza indiren, lirik anlatımlı, mükemmel kurgulanmış, olaydan çok psikolojiye ağırlık veren bir film yapmaya çalışmış.

En büyük destekçisi tabii ki baş oyuncusu George Clooney. Brad Pitt ve Robert de Niro ile birlikte Hollywood’un üç ağır topundan biri olan Clooney, Alain Delon’un unutulmaz ‘Le Samourai’ filmindekine benzer bir rolde, hayatı tehlike içinde geçen yalnız bir adamın ruhsal analizini ustalıkla gözlere seriyor.

Ağzı mühürlü, dayanıklı, gezginci, göçebe, yapayalnız, kimseye güvenmeyen, arkadaş edinmekten kaçınan, tetikte yaşayan, işinin ustası bir kiralık katilin, geçmişiyle hesaplaşarak, sakin ve huzurlu bir emeklililğin hayallerini kuran Jack rolüyle, George Clooney’in ‘Aklı Havada’dan sonra Oscar adaylığı kuvvetle muhtemel.

Film, karla kaplı bir İsveç dağ merkezinde, kuzeyli bir dilberle sevişirken tanıdığımız Jack’i, kendisini pusuya düşüren düşmanlarını ustalıkla öldürürken (bu arada tanık bırakmamak için sevgisini gözünü kırpmadan öte dünyaya gönderirken) acımasızlığını gösteren bir sekansla başlıyor. Yalnız telefonla görüştüğü patronu kendisine İtalya’daki Castel del Monte adlı şirin bir kasabada emirlerini beklemesini ister.

NEO-NOİR DENEMESİ

Serbest fotoğrafçı kimliğiyle bu ücra kasabaya sığınan Jack, buradaki randevuevinde çalışan Clara’ya (Violante Placido) aşık olur. İşvereni Pavel (Johan Leyser) kendisine son bir iş teklif ederek, kadın tetikçisi Mathilde (Thekla Reuter) için özel bir silah yapmasını ister. Talebi yerine getiren Jack, sevgilisi Clara ile yeni bir hayata başlamanın hayalini yaşarken, kendisini peşine takılan karanlık adamlarla ölümüne bir kovalamacanın içinde bulur.

Kiralık katil filmlerinin alışılmış aksiyon sahnelerine pek itibar etmeyen, avcı iken av olan bu özgün ‘Tetikçi’ filmi, bir yeni kara film denemesi. Teknik kadro yönetmen Corbijin’in işini kolaylaştırırken, kameraman Martin Ruhe, havadan çekilmiş nefis İtalyan taşrası görüntüleriyle, zevkli kadrojlarıyla, Alman besteci Herman Grönemeyer’in Ennio Morrico’neyi hatırlatan, piyano ağırlıklı, lirik ve duygusal müzikleri ile öne çıkıyorlar.

Yapayalnız bir tetikçiye aşık olan fahişe Clara’yı oynayan Violante Placido güzelliğiyle, sevişme sahnelerindeki cüretiyle bir Hollywood filminde göz dolduruyor. Placido, ‘Baba’ filminde Michael Carleone’nin karısını oynayan Simonetta Stefanelli’nin kızı.