II. Dünya Savaşı’nda tarihe yazılan korkunç sayfaların üzerinden 60’ı aşkın yıl geçti. Kimileri gerçekleri bilmiyor, kimilerinin umurunda değil, kimileriyse Holokost’u inkâr ediyor. Ancak bazıları var ki, gerçek için her gün savaşıyor. Onlara verilen ad ‘Nazi avcıları’...
II. Dünya Savaşı’nda tarihe yazılan korkunç sayfaların üzerinden 60’ı aşkın yıl geçti. Kimileri gerçekleri bilmiyor, kimilerinin umurunda değil, kimileriyse Holokost’u inkâr ediyor. Ancak bazıları var ki, gerçek için her gün savaşıyor. Onlara verilen ad ‘Nazi avcıları’...
Geçmişte yaşananların bir daha insanlığın başına gelmemesi, dünyanın adaletin yerini bulduğunu görmesi ve böyle bir hatayı tekrarlamaması için her an mücadele ediyorlar. İşte bizim ele aldığımız ilk gerçek savaşçısı Efraim Zuroff…
Nazi savaş suçlularının bulunması ve adalet önüne çıkarılmasında büyük bir rol oynayan Efraim Zuroff, Yahudilerin organize bir şekilde katledilmesinden sorumlu olan Adolf Eichmann 1961’de İsrail’de yargılanmaya başladığı sırada, Brooklyn’de büyümekte olan ve onu bekleyen maceralardan habersiz 12 yaşında bir çocuktu.
1948’de New York’ta doğan Zuroff’u Nazi avcılığına götüren yol 1970’te Yeşiva Üniversitesi’nde tarih eğitimini tamamladıktan sonra İsrail’e taşınmasıyla başladı. İbrani Üniversitesi’nde Holokost üzerine master ve doktorasını tamamlayan Zuroff, doktora tezinde ABD’deki Ortodoks Yahudilerin Holokost’a tepkisini ve hahamlar tarafından 1939’da kurulan ‘Vaad-hat Zala’ adlı kurtarma komitesinin teşebbüslerini inceledi. Tez çalışması 2000 yılında üniversite tarafından yayınlanarak aralarında Holokost ve Yahudi direnci Edebiyatı Ödülü Egit ve Samuel Belkin Edebiyat Ödülü de dahil olmak üzere birçok ödül aldı.
1978’de Los Angeles’ta bulunan Simon Wiesenthal Merkezi’nin ilk direktörü olmaya davet edilen Efraim Zuroff, merkezin kütüphanesinin ve arşivlerin kurulmasında büyük rol oynadı. Aynı zamanda Academy Ödülü kazanan ‘Soykırım’ belgeselinin tarihsel danışmanlığını yaptı.
Zuroff, Nazi avcılığına 1980’de ABD Adalet Bakanlığı Özel Soruşturmalar Bölümü tarafından İsrail’deki tek araştırmacı olarak işe alındığında başladı. Bu görevdeki altı yılında ABD’de yaşayan Nazi savaş suçlularına karşı açılan davaların hazırlıklarına birçok katkısı oldu.
1986’da yaptığı araştırma, savaş sonrasında Avustralya’ya, Kanada’ya, İngiltere’ye ve birçok farklı ülkeye kaçan yüzlerce Nazi suçlusunu ortaya çıkarttı. Wiesenthal Merkezi’ne yeniden katılan Nazi avcısı, Holokost suçlularını adaletin önüne çıkarmak için uluslararası düzeyde gösterilen çabalara katıldı. Bu çabalar 1987’de Kanada’da, 1989’da Avustralya’da ve 1991’de İngiltere’de Nazi savaş suçlularının yargılanmasına izin veren yasaların yürürlüğe girmesini sağladı.
Sovyetler’in dağılmasından ve komünizmin yok oluşundan itibaren Zuroff, Litvanya, Letonya, Estonya ve diğer post-komünist ülkeleri, Holokost’a suç ortaklığı yapmış Nazi işbirlikçisi vatandaşlarını yargılamaya ikna etmekte önemli bir rol oynadı. 1991’de Nazi savaş suçlularının Litvanya’da affa tabi tutulduğunu ortaya çıkardı ve durdurulması için sürdürülen mücadelenin liderliğini yaptı. Zuroff, o zaman İsrail Dışişleri Bakanı olan Şimon Peres tarafından İsrail-Litvanya komitesine atandı. Bu komitenin görevi Holokost’ta Yahudilerin öldürülmesine liderlik etmiş olan yaklaşık 200 Nazi suçlusuna verilen af haklarının geri alınmasıydı.
Zuroff, 600 bin kişinin öldüğü Hırvat kampı Janesovac’ın – nam-ı diğer Balkanlar’ın Auschwitzi’nin – eski komutanı Dinko Sakic’in bulunması, tutuklanması, iade edilmesi ve mahkûm edilmesinde büyük bir rol oynadı. 1999 yılında, 50 yılı aşkın bir süredir Arjantin’de yaşayan Sakic, Zagreb’de, o zaman Hırvatistan yasalarına göre en yüksek mahkûmiyet süresi olan 20 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Sakic’in davası post-komünist ülkelerde görülen ilk dava olarak tarih sayfalarına yazıldı.
2002 yazında, Zuroff rotasını Miami’ye çevirdi ve buradaki Targum Shlishi’nin kurucusu Aryeh Rubin ile birlikte ‘Operasyon: Son Şans’ı başlattı. Operasyon, Nazi savaş suçlularının mahkûm edilmesi ve yargılanmasını kolaylaştıracak bilgiler için ödüller sundu. Proje 13 ülkede - Litvanya, Letonya, Estonya, Polonya, Romanya, Avusturya, Hırvatistan, Macaristan, Almanya, Arjantin, Şili, Brezilya ve Uruguay’da – başlatıldı ve şu ana kadar ismi bilinmeyen 530 şüpheliyi ortaya çıkardı; bunların 100’ü de yerel savcılıklara teslim edildi.
2006 yılında Zuroff Budapeşte’de, Macar Nazi savaş suçlusu Dr. Sandor Kepiro’nun yargılandığını fakat cezalandırılmadığını ortaya çıkardı. Kepiro, 1300 Yahudi’nin toplu katliamının sorumlularındandı. Zuroff’un bu bilgiyi ortaya çıkarması, Kepiro’ya tekrar karşı dava açılmasına neden oldu. Ancak maalesef iki kez tutuklanan Kepiro hiç cezalandırılmadan hayatına devam etti.
Temmuz 2008’de, Zuroff ‘Dr. Ölüm’ lakabıyla tanınan Aribert Heim’ın peşine düştü. Avusturyalı bir SS subayı olan Dr. Heim, Matthausen Kampı’nda Yahudiler üzerinde sadist deneyler yapmış ve kampta göreve geldiği ilk altı haftada yüzlerce masum insanı öldürmüştü. Kurbanlarının kalplerine zehir enjekte edip ölmelerine kadar geçen zamanı kaydeden, hiçbir anestezi kullanmadan uzuvlarını kesen, daha sonra cesetlerin parçalarını masasında obje olarak kullanan sadist ‘doktor’, Zuroff’un yeni avı oldu.
Yaşıyorsa, bugün hayatına 95 yılı sığdırmış olduğu tahmin edilen Aribert Heim en son 1962’de görüldü. Amerikalılar tarafından iki kez tutuklanıp 1946’da serbest bırakılan ve sonrasında bir hastanede ameliyat yapması için tavsiye bile edilen ‘doktor’u yakalamak için Zuroff her şeyi yapmaya hazır. Önce Santiago, Şili’ye giden Zuroff, Simon Wiesenthal Merkezi Latin Amerika Direktörü Sergio Widder ile birlikte, bir medya kampanyası başlattı ve Aribert Heim’in bulunmasını sağlayanlara 315.000€ ödül verileceğini açıkladı.
Savaştan sonra Almanya’da harika bir hayat süren, doktorluğa devam eden Heim’ın iki milyon Euro’luk serveti yanında bu ödül tabii ki cüzi. Heim Almanya’da özgürlüğünden o kadar emin bir hayat sürdü ki, kendi adına bir apartman aldı ve kendi adıyla jinekoloji kliniği açtı. Bu burjuva hayat düzeni ancak 1960’ta Adolf Eichmann yargılanmaya başladığında bozuldu ve 1962’de Alman yönetiminin kendisini tutuklama kararından hemen sonra Heim yaşadığı Baden Baden’dan kaçtı.
Zuroff ve Widder, Heim’ın kızı Waltraude’u takip etmek üzere Arjantin’e gittiler. Ancak orada da elle tutulur bir bilgiye ulaşamayan Zuroff İsrail’e döndü. Yaklaşık altı ay sonra, Şubat 2009’da, Heim’ın Almanya’da hâlâ annesiyle yaşayan oğlu Rudiger Heim, babasının Mısır’da yaşadığını ve on yedi yıl önce öldüğünü açıkladı. İddiaya göre Heim, Terk Hussein Fared kimliğiyle yaşamını sürdürmüş, öldüğünde de toplu mezarlığa gömülmüştü. Zuroff ise ceset bulunmadığı ve DNA analizi yapılmadığı sürece bu hikâyenin inanmak için ‘fazla mükemmel’ olduğunu ifade eder.
Son 7 yıl boyunca Zuroff, Alman hükümetinden özel emeklilik maaşı alan Nazi savaş suçlularını araştıran bir projeyi yönetiyor. Proje sayesinde ‘insanlık normlarını ihlal etmiş’ 105 kişinin emeklilik maaşı iptal edildi. Halen birkaç yüz dava soruşturma sürecinde olup binlerce diğer dava da Alman yetkililer tarafından incelenmeyi beklemekte.
Nazi avcısı olarak gösterdiği çabalar nedeniyle, Sırp Devlet Başkanı Boris Tadic tarafından 2008 Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen Zuroff, Ocak 2010’da BBC’ye verdiği bir röportajında yaptığı işi şöyle açıkladı: “Benim mesleğimin asıl adı Nazi avcısı değil gerçek savaşçısı olmalı, çünkü biz gerçek için mücadele ediyoruz ve gerçek tehlikede…”