Bu yazı Fran Blinebury’inin 16 Eylül 2010 tarihli yazısının tercümesi olup daha önceki yazılarımda sıkça eleştirdiğim LeBron tavırlarından çok, 12 Eylül’de sona eren turnuvada her maç sonunda tüm seyirciler tarafından ayakta alkışlanan ve bence şu anda NBA’in en iyi beş oyuncusundan biri olan Kevin Durant’a saygımı sunmak için sizinle paylaşmak istedim.
Biri çok güçlü ve önemli takım arkadaşları kazandı. Diğer hak ettiği saygıyı… Biri sonunda Twitter hesabı açıp beklenildiği gibi ismini ‘KingJames’ yaptı… Diğeri kendisini maçları kazandıran üstün performansı hariç hiçbir şekilde kendini milli takımdaki diğer sadık arkadaşlarından ayıracak hiçbir şey yapmadı…
Acaba uzun vadede de farklarını görmek hep bu kadar kolay mı olacak? Biri hep çatık kaşlı ve omzundaki bir çip ile devam ederken diğeri her zaman güler yüzlü ve ayaklarında kanat ile mi devam edecek?
LeBron o sen olmalıydın... Sadece kendini hoş gösteren bir örtüye sarılacağına, bayrağa sarılan, South Beach’deki üç yıldız yerine mavideki 50 yıldız için oynayan…
İmajın çok önemli olduğu bir zamanda yaşarken bu aslında çok kolay bir karar olmalıydı... Gerçi, LeBron’un çevresindekiler son dönemlerde bu konuyu pek de beceremiyor gibiler aslında...
ESPN’deki o bir saatlik rezaletteki set ışıklarının altından çıktığı dakika, kızgın suları durultacak ve imajını onaracak çok basit bir yol vardı. Amerika Basketbol Milli Takım programını yöneten Jerry Colangelo’yu arayıp Türkiye’de mücadele etmek için hazır olduğunu söylemesi yeterli olacaktı.
Temmuz başında, James kendisini basketbol dünyasının merkezinde konumlandırmak için elinden gelen her şeyi yaparken, Durant ise Orlando’da bir grup çaylak ve genç oyuncudan oluşan OKC Thunder yaz ligi takımının daha iyi olması için çaba gösteriyordu. Hem de sabah altıda uyandırma servisi ayarlayıp takımı halter çalışmasına sokan ve maçlarda bench’te oturarak takımına destek olan Durant’ın orada olmak için hiçbir sebebi yok iken. Tabi ki basketboldan aldığı keyif dışında…
James’in hayatı durdurup herkesin kendisine bakmasını sağlamaya çalıştığı o 24 saatlik dilim içerisinde, Durant sessizce beş yıl ve 85 milyon dolar için Thunder ile kontratını uzattı.
“Diğer şeyler bana göre değil...” diyordu durant omuz silkerek...
Cleveland halkının gözünde James’in son imajı elendikleri Boston serisinin son maçından çıkarken formasını yırtmak ve canlı yayında suratlarına attıkları tokat olurken, Durant’ın yaza taşıdığı son anı ise ligi şampiyonlukla tamamlayan Lakers’a ucu ucuna kaybedip elendikleri altıncı maçın ardından kendisinin ve takım arkadaşlarının ayakta alkışlanması oldu.
“Hâlâ yapabilecek çok şeyim var…” diyor Durant, NBA’in en genç sayı kralı olmasına karşın… Daha sonra’da Türkiye’ye gidip mücadele ederek ve akıllı olarak LeBron’un olması gereken liderlik rolünde kendisini kabul ettirdi.
Sanki bundan sonra milli takım komitesi davetlerle, den
Başka bir açıdan bakıldığında pazarlama dünyası için çok değerli olan ‘USA Basketball’ markasını, değeri iki senedir aşağıya giden biri tarafından temsil ettirmek ne kadar doğru bilemiyorum. Son raporlara göre, James’in ‘Q Rating’i (ünlü kişilerin toplum tarafından algısını ölçen bir metod) bu yaz, spor tarihindeki altıncı en büyük düşüşü yaşadı ve halkın yüzde %39’unda olumsuz bir yaklaşım var.
James ve arkadaşları şu an kendilerini eleştirenleri bir kenara not ettiklerini ve gereken cevabı sahada vereceklerini söylüyorlar. LeBron eleştirilerin kendisini daha da motive ettiğini ve ne kadar iyi bir lider olabileceğini Heat sahaya her çıktığında göstereceğini açıkladı. Aslında bütün bunlara gereken cevabı bu yaz milli takımı altın madalyaya taşıyarak başarabilirdi.
Onun yerine, her geçen gün değerini arttıran Durant, 11 Eylül’ü ayakkabısını kenarlarına yazdığı notlarla anarken, önce Lituanya’yı sonra da Türkiye’yi yenen takımın liderliğini yapıyordu. Bu sırada KingJames, kendi evinde Cowboys-Redskins maçı hakkında tweet yazıyordu.
Birçok açıdan dünyalar kadar farklı…
Kaynak: nba.com