II. Dünya Savaşı’nın sonunda Naziler kendilerinden aşağı gördükleri milyonlarca Yahudiyi yok etme operasyonuna başladı. Nazi kamplarından kurtulmayı başaran Simon Wiesenthal, hayatını Holokost cinayetlerini kayıt altına almaya ve sorumluları avlamaya adadı.
II. Dünya Savaşı’nın sonunda Naziler kendilerinden aşağı gördükleri milyonlarca Yahudiyi yok etme operasyonuna başladı. Nazi kamplarından kurtulmayı başaran Simon Wiesenthal, hayatını Holokost cinayetlerini kayıt altına almaya ve sorumluları avlamaya adadı. Kendi deyimi ile “Tarih geriye baktığında, insanların şunu bilmesini istiyorum, Naziler milyonlarca insanı öldürüp bu işten ucuz kurtulmayı başaramadılar” Wiesenthal’ın yapıtları gelecek nesiller için bir hatırlatıcı ve uyarı niteliğindedir
Simon Wiesenthal’a sıklıkla Nazi avcısı olmasındaki etken sorulurmuş. 2 Şubat 1964’te yayınlanan New York Times Gazetesi’nde Clyde Farnsworth’un kaleme aldığı yazıda Wiesenthal şöyle cevap verir: Wiesenthal bir Şabat’ı beraber geçirmek üzere kamptan tanıdığı bir arkadaşının evine gider. Arkadaşı savaş yıllarını geride bırakmış ve başarılı bir kuyumcu olmuştur. Yemekten sonra ev sahibi sorar, “Simon, eğer ev inşaa etmeye devam etseydin milyoner olurdun. Neden yapmadın?”
“Sen dindar bir adamsın” diye yanıtına başlar Wiesenthal. “Tanrı’ya ve ölümden sonra hayata inanıyorsun. Ben de inanıyorum. Tekrar dünyaya geri geldiğimizde ve kamplarda öldürülmüş olan milyonlarca Yahudiyi gördüğümüzde bize soracaklar, ‘Ne yaptınız?’ Birçok cevap olacak. Sen ‘Ben kuyumcu oldum’ diyeceksin bir başkası ‘kahve ve Amerikan sigaraları kaçakçılığı yaptım’ diyecek, bir başkası ‘Evler inşa ettim’ diyecek. Fakat ben ‘Sizleri unutmadım’ diyeceğim.”
Simon Wiesenthal geçmişi hatırlamanın gücünü geleceğe yansıttı. Belki olanları değiştiremedi ama birçok Holokost sorumlusunu yakalattı. Kendini ve hayatını bu amaca adadı.
Simon Wiesenthal 31 Aralık 1908’de Ukrayna’da Bukzakz adlı bir kasabada doğdu. Babası I. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybedince, annesi ailesini alarak bir süreliğine Viyana’ya yerleşti. Geri dönüşünde ise yeniden evlendi. Genç Wiesenthal, 1928’de Gymnasium’dan mezun olup Lvov’daki Politeknik Enstitüsü’ne başvurdu. Fakat Yahudi öğrenci kotası dolu olduğundan geri çevrildi. Öğrenimine Prag’daki teknik üniversitede devam etti. 1932 yılında inşaat mühendisi olarak mezun oldu. 1936 yılında Cyla Mueller ile evlendi ve Lvov’daki bir inşaat firmasında çalışmaya başladı.
Hayatları, Rusya ve Almanya ‘saldırmazlık anlaşması’ imzalayana ve Polonya’yı aralarında bölüşmeye karar verinceye kadar mutlu bir şekilde devam ediyordu. Rus ordusu kısa zamanda Lvov’u işgal etti. Böylelikle Yahudi tüccarlara, fabrika sahiplerine ve diğer meslek sahiplerine karşı ‘Kızıl temizlik’ başladı. Burjuvayı temizleme çabaları çerçevesinde Sovyet işgal güçleri halka sıkıntı yaşatmaya başladılar. Wiesenthal’ın üvey babası Sovyet gizli polisi tarafından tutuklandı ve hapiste hayatını kaybetti. Üvey kardeşi vuruldu, kendisi de işini kapatmaya zorlandı ve bir fabrikada teknisyen oldu. Daha sonraları bir yetkiliye rüşvet vererek kendisi, annesi ve eşini Sibirya’ya sürülmekten kurtardı. Ukrayna’yı Almanlar ele geçirdiğinde ise bir süre kaçmayı başardı fakat kaçınılmaz son onların da bir çalışma kampına sürülmesi ile tamamlandı.
1942 yılının başında Naziler korkunç ‘son çözüm’ projesinin hayata geçirme kararı aldılar. ‘Yahudi problemine’ getirilen son ve kökten çözüm ölüm kampları idi. Tüm Avrupa’da soykırım hızla devam ederken Wiesenthal’in annesi Belzek Ölüm Kampı’na gönderildi. Ağustos 1942’de Wiesenthal ve eşinin ailesinden toplam 89 kişi hayatını kaybetmişti. Almanlar Rusların yerine geçince, eski bir çalışanı Nazilerden kaçmasına yardım etti. Fakat çalışma kampına gitmekten kurtulamadı. Önce Janwska Toplama Kampı’na, sonra da eşi ile beraber Ostbahn Çalışma Kampı’na gönderildi. Çalışma kampının görevi Lvov’un doğusundaki demiryolunu onarmaktı. Wiesenthal Polonya’nın yer altı örgütü ile bir anlaşma yaptı. Onlara detaylı demiryolu planı çizmesi karşılığında, eşinin kamptan çıkartılmasını sağladı. Eşi sarışındı ve Irene Kowalska adı altında Varşova’da iki yıl yaşadı. Savaşın sonuna dek kimliği açığa çıkmadı.
Wiesenthal 1943’te bulunduğu kamptan kaçtı. 1944’de ise tekrar yakalandı. Kesinlikle öldürülmek üzere iken Alman ordusu doğuda Ruslara yenildi. Yeteri kadar mahkûmları olmaması durumunda savaşa gönderileceklerini bilen subaylar, 149 bin tutukludan geriye kalan 34 mahkûm ve 200 gardiyan ile birlikte batıya doğru uzun bir yürüyüşe çıktılar. Yolda birçok tutsak aldılar. Bu uzun yolculuğa çok az mahkûm dayanabildi. Bulunduğu bölge Amerikan ordusu tarafından kurtarıldığında Wiesenthal güçlükle ayakta durabiliyordu.
Sağlığına kavuşunca, Almanların yaptıklarını belgeleyen Amerikan Yahudi Derneği Avusturya bölgesi birimi başkanlığını yürüttü. 1945 yılında kaybettiğini zannettiği eşi ile tekrar birleşti. 1946 yılında kızları Pauline dünyaya geldi.
Wiesenthal’in topladığı deliller Amerika’da düzenlenen suç mahkemelerinde kullanıldı. 1947 yılında Amerikan ordusu ile olan birlikteliği sona erdiğinde, Wiesenthal ve 30 gönüllü, daha sonraki mahkemelere delil olması amacı ile Avuzturya Linz şehrinde Tarihi Yahudi Belge Merkezi’ni kurdular. Fakat gelişen politik olaylar konuya olan ilgiyi azalttı. 1954 yılında Linz’deki ofis kapatılarak belgeler Kudüs’teki Yad Vaşem Holokost Müzesi’ne teslim edildi.
Tek bir dosya – ‘Son çözüm’den sorumlu Adolf Eichmann – Wiesenthal’de kaldı.
Maaşlı işini devam ettiren Wiesenthal, Almanya’nın teslim olduğu dönemde ortadan kaybolan Eichmann’ı bulma çabasına asla ara vermedi. 1953 yılında Wiesenthal Eichmann’ın Arjantin’de olduğu bilgisine ulaştı. Bu bilgiyi İsrail Viyana Konsolosluğu aracılığı ile iletti. FBI, Eichmann’ın Şam’da olduğu kanısında idi. 1953 yılında Almanya’dan Eichmann’ın Buenos Aires’de Ricardo Klement adı altında yaşadığı bilgisi geldi. Eichmann İsrail tarafından yakalandı. Mahkemeye çıkartılmak üzere İsrail’e getirildi. Eichmann toplu cinayetten suçlu bulunarak 31 Mayıs 1961’de idam edildi.
Eichmann’ın yakalanmasının verdiği cesaret ile Wiesenthal Viyana’daki merkezi tekrar açtı. Anne Frank’ı yakalayan gestapo şefine odaklandı. Karl Silberbauer, Anne Frank’ın yakalanmasından ve toplama kampına gönderilmesinden sorumluydu. Hollandalı Neo Naziler ise Anne Frank’ın günlüğünün gerçek olmadığını iddia etmekle mesguldü. 1963 yılında Wiesenthal Silberbauer’ın izini buldu. Yakalandığında Silberbauer Anne Frank’ı tutukladığını itiraf etti.
Ekim 1966’da dokuzu Wiesenthal tarafından bulunmuş onaltı SS subayı, Stuttgart’ta mahkemeye çıktı. SS subayları Lvov bölgesindeki Yahudileri yok etmekle suçlandı. Wiesenthal’in listesinin başında ise Treblinka ve Sobibor Toplama Kampları Kumandanı Franz Stangl vardı. Üç yıllık sabırlı bir takibin ardından Stangl Brezilya’da bulundu. Batı Almanya’ya getirilerek mahkemeye çıkarıldı. Ömür boyu hapse mahkûm edildi ve hapiste öldü.
Wiesenthal’in hatıralarını topladığı kitabı “Aramızdaki Katiller’ 1967 yılında yayımlandı. Kitabını tanıtmak için ABD’ye yaptığı bir ziyarette, Queens’te yaşayan bir ev hanımı Hermine Ryan’ın yüzlerce çocuğun öldürülmesinden sorumlu olduğunu açıkladı. Dosyaya dayanarak Ryan Almanya’ya geri iade edilerek ömür boyu hapse mahkûm edildi.
Wiesenthal Nazileri fiziksel olarak takip edip yakalamaktan ziyade, dünya çapında kurduğu dostluk ağı ile onlar hakkında bilgi toplayıp inceler ve yakalanmalarını sağlardı. Wiesenthal oluşturduğu dosyaları daha sonra ilgili makamlara sunar, otoritelerde yeterli ilgi ve yakalama azmini görmez ise medyanın ve basının önünde bulgularını açıklardı. Tecrübe Wiesenthal’a halk baskısının otoritelere karşı kullanılabilecek önemli bir silah olduğunu öğretmişti.
Holokost suçlularının yakalanmasının yanı sıra, yetkilileri ve halkı Nazi Holokostu’nun bir toplumu yok etmeye yönelik olduğu konusunda ikna etmek gerekliydi. Anılarında bu güç göreve şu şekilde vurgu yapıyor Wiesenthal:
“1944 yılında bir SS kumandanı şöyle dedi; ‘Ölüm kampları hakkında bildiklerini Amerika’daki insanlara anlatacaksın değil mi Wiesenthal? Ve ne olacak biliyor musun? İnanmayacaklar. Sana deli diyecekler. Seni bir hastaneye kapatacaklar. Bu kadar korkunç bir işe -kendisi içinden çıkmamış ise- kim inanabilir ki?’
Kasım 1977’de Simon Wiesenthal Merkezi kuruldu. Bugün merkez Los Angeles Hoşgörü Müzesi (Los Angeles Museum of Tolerance), New York Tolerans Merkezi, Kudüs Tolerans Müzesi ile Holokost’u hatırlama, insan hakları ve Yahudileri korumanın önemli sembollerinden biri haline gelmiştir. Dünyanın değişik yerlerindeki ofisleri ile merkez, antisemitizme karşı mücadele vermektedir. 1981 yılında ödül kazanan ‘Soykırım’ filmini çekti. Merkezin internet sitesi www.wiesenthal.com’a üye olan binlerce kişi ise hergün gelişmeler hakkında bilgi edinmektedir.
Wiesenthal birçok kitap yazdı. Bu kitaplar sırasıyla şöyle; Hatıralarını ve hayatını anlattığı Aramızdaki Katiller (1967), Umut Yelkenleri (1973) , Ayçiçeği (1970), Max ve Helen (1982), Krystyna (1987) ve Hergün Anma Günü (1987).
Simon Wiesenthal hayatını Viyana’da mütevazi bir evde eşi Cyla ile geçirdi. Yaşamının büyük bir bölümünü Nazilerin izini sürmeye, gelen mektupları yanıtlamaya adadı. Eşini 2003 yılında kaybetti. Kendisi ise 20 Eylül 2005’te uykusunda huzur içinde hayata veda etti. Mezarı İsrail Herzliya’da.
Wiesenthal tüm hayatı boyunca birçok ödül ve nişana layik görüldü; Britanya Krallığı Kraliçe Elizabeth II Şövalye Onuru, Clinton tarafından verilen Başkanlık Özgürlük Madalyası, Avusturya ve Fransa direniş örgütlerinden çeşitli nişanlar, Hollanda Özgürlük Madalyası, Lüxemburg Özgürlük Madalyası, Birleşmiş Milletler Mülteci Yardım Ödülü, ABD Meclisi Altın Madalyası, Fransız Legion Onur Ödülü.
Viyada Yahudi Belge Merkezi’nin kurucusu ve başkanı, serbest Nazi Avcısı Wiesenthal yaşamı boyunca devletlerden de aldığı destek ile 1100’den fazla Nazi savaş suçlusunun yakalanmasını sağlamıştır. Yakalanmasına önayak olduğu isimler arasında: Yahudilerin yok edilmesinden sorumlu Adolf Eichmann, ‘Wilno Kasabı’ olarak bilinen Franz Murer, Hollanda’daki ölülerin taşınmasından sorumlu Erich Rajakowitsch da bulunmaktadır.