Elektronik müziğin efsane grubu ‘infected mushroom’ geçtiğimiz günlerde Bronx Pi Sahne’de Türk hayranlarıyla bir kez daha buluştu. 1996 senesinde Erez Aizen (I.Zen) ve Amit Duvdevani (Duvdev) tarafından İsrail’de kurulan bu yaratıcı topluluk, dünyada Psychedelic trance müzik denildiği zaman akla ilk gelen gruplardan…gerçekleştirdik
‘Infected mushroom’u ilk defa dinleyen, özellikle bu türe uzaksa, ona kolay ısınamaz; hırçın ve enerjik müziklerine alışmak zaman gerektirir... Ancak önyargılarınızı aşıp bir kez sihrini keşfettiniz mi ve içinizde en ufak bir ritim duygusu varsa, psychedelic rock, heavy metal gibi türleri harmanlayarak oluşturdukları sound’dan kendinizi mahrum bırakmak istemeyeceksiniz. Grup üyelerinden Erez Aizen çok küçük yastan itibaren klasik müzik eğitimi almış. Duvdev de ilk olarak müzik hayatına piyano ile başlamış, ardından new wave, punk-rock gruplarında yer almış.
Biletleri günler önceden biten Bronx Pi konserinden önce Duvdev, yoğun programına rağmen sorularımızı yanıtladı.
Bu Türkiye’ye ilk gelişiniz değil, öncelikle Türkiye ve Türk seyircisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
İstanbul’u çok seviyorum bence çok havalı bir şehir, her geldiğimde buranın ne kadar modern olduğunu bir kez daha hatırlıyorum, her geldiğimde de bir öncesinden daha güzel buluyorum. Biz Türkiye’de sadece İstanbul’da değil Ankara’da da birçok kez konser verdik. Türk seyircisine çalmayı da çok seviyoruz, burada çok güzel bir dinleyici kitlesi var, enerjisi oldukça yüksek.
Kendinize has bir müzik tarzınız var, müziğinizden ve etkilendiğiniz gruplardan bahsedersek…
Bizim müziğimiz gençlere hitap ediyor. Sert bir sound’u var. İnsanı içine çeken, dans edip farklı bir boyuta geçtiğin, gündelik hayattan kendini kopardığın bir müzik diyebiliriz. Etkilendiğim müzisyenler ise çok fazla ve çok farklı tarzlardan… Saymakla bitmez ama Depeche Mode’dan birçok heavy metal grubuna uzanan birçok topluluğu seviyorum. Son zamanlarda ise System of a Down’u çok dinliyorum.
Son dönemlerde İsrail ile Türkiye’nin ilişkilerinde olumsuz gelişmeler oldu. Buraya gelirken bir tedirginlik hissettiniz mi?
Kesinlikle hayır, benim politika ile hiç alakam yok, bence politika bir grup yaşlı insanın oynadığı bir oyun. Buraya müzik yapmak için geliyorum, burada ülkelerin politik duruşlarının bir etkisi olamaz. Müzik evrensel bir olay, bence sanatın ve sanatçının politikaya alet olmaması, uzak durması gerekir. Bir de ben zaten İsrail’de yaşamıyorum o yüzden bu konuda konuşmak sanırım haddime düşmez.
İsrail’de yaşamamanızın sebebi nedir?
Müzik yapabilmek için. İsrail’in bu konuda sunduğu imkânlar kısıtlı. Stüdyo ve diğer olanaklara bakınca ya Los Angeles’da ya da İngiltere’de yaşayacaktım. Hava şartları daha iyi olduğu için Los Angeles’i seçtim. Ama İsrail’de konser vermek ayrı bir zevk oluyor, genelde çok büyük konserler veriyoruz orada.
İsrail’de trance müzik çok popüler, çok büyük trance partileri konserleri oluyor, bu tarzın bu kadar sevilmesi sizce neden?
İsrail’de gençler ordudan çıktıktan sonra dünyayı gezmeye giderler. Hindistan, Tayland, Avrupa… Oralardan etkilendikleri unsurları da ülkelerine götürüyorlar. Bir de İsrail’de çok stres var, bunun trance müziğin rahatlatıcı etkisine duyulan ihtiyaçta oldukça büyük payı var.
Dünyada genel olarak elektronik müziğin de popülerliği artıyor…
Kesinlikle, geçtiğimiz ay dünyanın en büyük festivallerinden birinde çaldık, elektronik sahnesi hep kalabalıktı. Diğer sahnelerde de birçok ünlü grup olmasına rağmen, en kalabalık seyirci kitlesi hep elektronik sahnesinin önündeydi. Elektronik müziğe ilgi artıyor ancak bir de şu var; elektronik müzik eskiden daha karanlık ve underground’du, Sonra bazı DJ’lerle daha ticari bir hal aldı ki, müziğin ticari bir hal almasını sevmiyorum.
Buradaki konserinize dönecek olursak, seyirciyi ne gibi sürprizler bekliyor?
İstanbul konserimizde eski şarkılarımız dışında yeni şarkılarımız ve yeni bir şovumuz var. Gelen seyirciler daha önce duymadıkları şarkıları ilk defa dinleme imkânı bulacaklar.