Nuia Mana
Herkesin ezbere bilmese de okumuş olduğu On Emir’den bir tanesi der ki, “Annene babana hürmet et, ömrün uzasın.” On Emri ilk öğrendiğim ve anlamaya çalıştığım yıllarda, diğer emirler üç aşağı beş yukarı içime sinerken, bu anne-babayla ilgili olana tepki verirdim. “Ne yani Allah bizlere rüşvet mi veriyor ömrü uzatarak?” diye düşünürdüm. Ömrümün uzunluğunun annem babamla ne alakası var, derdim. Baş kaldıran deli gençlik zamanlarımda ise ne yazık ki anne-babama hürmette oldukça kusurluydum. Ne de olsa hızlı yaşayıp genç ölecektim!
Bizler ve anne-babalarımızın jenerasyonu arasındaki yaşanmışlık farkı, teknoloji ve diğer gelişmeler sayesinde eski jenerasyonların farklarına oranla çok daha büyük. Ninemden anneanneme fazla bir şey değişmemiş, ama annemden bana çok şey değişti. En basitinden, bir kadın olarak hayatı iyi ya da kötü yol olarak görmedik biz. Kendimize istediğimiz yolları çizdik ve yolumuzu kendimiz çizdiğimiz için “yoldan çıkmak” gibi şeyler bizleri korkutmadı. Anne-babamızdan daha çok okuduk biz. Ufacık yaşımızda onlardan daha çok yer gördük, daha çok dil konuştuk. Hele yurt dışı yaşanmışlık deneyimi olan bir kısmimiz için Japonya’da bir arkadaşa sahip olmak, Güney Afrika’da eski bir sevgilisi olmak gayet normal oldu.
Okuduk, çalıştık, erken yaşta saçları boyadık, sevgililer değiştirdik, gece kulüplerinde eğlendik… Ve birden birçoğumuz büyük bir anlamsızlığa düştük. Bu sefer yogalara başladık, alternatif yaklaşımlara özendik. Bir baktım, küçüklükten beri tanıdığım birçok arkadaşım kişisel gelişim merkezleri açmış, farklı meditasyon teknikleri, terapiler sunuyor. Bir uçtan diğerine savrulmuş bir jenerasyonuz biz ve simdi de bu tur terapilerle kendimizi bulmaya çalışıyoruz…
İşte böyle bir arayıştayken, ‘Aile Dizimi’ denilen bir yöntemle tanıştım. Bu deneyimin harikulade etkisini bu köşeye sığdırmam imkânsız. Kısaca, anne ve baba enerjilerini bir araya getirip yeni bir enerji doğuruyorlar. Bu yeni enerji olarak siz içinizde sadece genleri değil, ailenin yaşamış olduğu tüm psikolojik durumları taşıyorsunuz. Eski jenerasyonda aileden dışlanmış biri varsa onun acısını taşıyor olabilirsiniz. Ya da olmuş kardeşinizin ruh enerjisi sizi etkiliyor olabilir. Ve eğer annenizi ya da babanızı ret ediyorsanız, yok sayıyorsanız, kanser, depresyon ya da kalp hastalıkları kapınızı çalabilir. Bakteri ya da virüsle geçmeyen bu tarz hastalıkların sebebi sizi yaratan enerjiye olan saygısızlığınız olabilir…
Svagito Liebermeister’in “The Roots of Love” kitabı bu konuyu detaylarıyla ele alıyor. Duyduğum kadarıyla kitabın Türkçesi de mevcut. Kitabı okuyunca ve Aile Dizimi seansına katılınca hayatınız değişiyor. Aile sistemini ve anne-babanın ne kadar önemli olduğunu anlamaya başlıyorsunuz. Siz dünyayı da kurtarsanız, Nobel Ödülleri de alsanız, sizi yaratan enerjinin önünde boynunuz kıldan ince olmak durumunda. Hatta anne-babanız sizin dünyayı kurtarmanızı onaylamasa bile!
Annene babana hürmet et ki, ömrün uzasın.
Hürmetten kasıt yapay bir saygı değil. Hürmetten kasıt kalpten gelen bir minnet duygusu. Çünkü onlar olmasaydı siz olmazdınız. Belki de On Emir zaten bütün bunları bilen en derin enerjiden gelen emirlerdi. Biz okumuş ukala yirmi birinci yüzyıl gençliği ise ancak “kötü yola” düşerek anlıyoruz bu emirlerin gerçekliğini…