Musevi işadamlarına ilk öğretilen şey, ‘ısrarlı olmak (persistance)’ tır. Başlanılan iş başarısızlıkla sonuçlansa bile, sebat ederek, eksikleri gidermek ve yola devam etmek önerilir. İsrailliye göre, ‘vazgeçmemek’ akıldan ve zekâdan daha önemlidir.
Güncel
TÜRK HÜKÜMETİ İLE DE İLİŞKİLERİMİZ İYİDİR AMA SAYIN BAŞBAKAN BİZİM DAHA AZ HOŞUMUZA GİDEN ŞEYLER SÖYLEMEKTEDİR
Türkiye ile ilişkilerimizin Türkiye'nin AB ile olan ekonomik sorunlarının ve işbirliğinin gerçekleşmemesine bağlı olarak bu şekilde bir düşüş kaydetmiş olmasından ve bu sonucun İsrail'in sırtına yük olarak vurulmuş olmasından üzgünüm. Başka bir izah tarzım yoktur.
İsrail ile Türkiye'nin menfaatleri hep bir arada gider, bir arada gitmesi gerekir, çok sebep var.
Hepsini izah etmek gerekmez ama özellikle Türk ordusu bizimle iyi ilişkiler içindedir. Türk hükümeti ile de ilişkilerimiz iyidir ama Sayın Başbakan bizim daha az hoşumuza giden şeyler söylemektedir. Bu söylemlere fazla tepki vermek istemiyoruz, çünkü Türk halkının bizimle birlikte olduğunu biliyoruz ve Türk halkının bu bölgede bizi etraftaki birçok komşumuza karşın tercih ettiklerini biliyoruz. Sokaktaki görüntü farklı olabilir ve tabii ki değişik akımlar mevcuttur Türkiye'de de. Ama sonuç olarak İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkiler değişmeyecektir. Zaman içinde kaybolacağına inandığım söylemler vardır. Avrupa'ya olan kızgınlık geçince bize karşı olan beğenmediğimiz ifadeler de yok olacaktır.
Eyüp Kara - İsrail Kalkınmadan Sorumlu Devlet Bakan Yardımcısı Türk asıllı Arap milletvekili
http://www.sabah.com.tr/Gundem/2010/05/14/ortadoguda_baris_olmayacak
EMİNİM HEPİMİZİN BAŞINDAN HEM BİZİ YABANCILAŞTIRAN, HEM DE AYIRIMCI TUTUM TAKINILDIĞI, MUHTELİF VAKALARA TANIK OLDUĞUMUZ KESİN. BU KONUDA NASIL BİR DAVRANIŞ SERGİLEMEMİZ GEREKTİĞİNİ BİLMİYORUZ
Geçenlerde yelken kursuna müracaat etmek için bir kulüp yöneticisi ile görüşmeye gittim. Artık nereden anladıysa “Muhacirlik nereden sizin” demez mi? Tepem attı... Muhacir değil Yahudiyiz dedim. Adam az da olsa utandı. ‘Yahudi’ kelimesini telaffuz bile edemeden kendisinin de Namazgah’ta ‘Musevi’lerle beraber büyüdüğünü söyledikten sonra, birçok Musevi tanıdığı olduğunu ispatlamak için, tanıdığı tüm İzmir’li judyoların adlarını ve şecerelerini döktü saydı… Nerdeyse akraba çıkacaktık.
Yine bir ay kadar önce oğlum ile bir kredi sözleşmesi imzalamak üzere günümüzün büyük geçinen bankalardan birine gittik. Belki de beni 25 senedir tanıyan bir yetkili imzamızı alırken utana sıkıla “Lütfen Türkçe biliyorum… Sözleşmeyi okudum ve anladım yazar mısınız?” Maalesef bizden bunu istiyorlar… “Rezalet bu” dedim.” Bizler de sizin gibi Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanı taşıyoruz”. Ama yapacak bir şey yok. Yazıyı yazdık, imzamızı da altına attık!
Bu konuları aslında hafife mi alıyoruz? Eminim hepimizin başından hem bizi yabancılaştıran, hem de ayırımcı tutum takınıldığı, muhtelif vakalara tanık olduğumuz kesin. Bu konuda nasıl bir davranış sergilememiz gerektiğini bilmiyoruz. Türkiye’deki antisemitizm ile mücadele konusunda bir planımız programımız var mıdır? Varsa bile ben bundan haberdar değilim. Kimse bana, Avram sen de bu konuda şunları yapacaksın, demedi şimdiye kadar. Devletin biz, azınlıkları ayırımcılıktan kur-tarma ve kültür mirasımızı koruma gibi misyonu yok.
Avram Aji
http://avramaji.blogspot.com/2010/05/yahudi-olmanin-dayanilmaz-hafifligi.html
MUSEVİ İŞADAMLARINA İLK ÖĞRETİLEN ŞEY, ‘ISRARLI OLMAK (PERSİSTANCE)’TIR
Musevi işadamlarına ilk öğretilen şey, ‘ısrarlı olmak (persistance)’tır. Başlanılan iş başarısızlıkla sonuçlansa bile, sebat ederek, eksikleri gidermek ve yola devam etmek önerilir. İsrailliye göre, ‘vazgeçmemek’ akıldan ve zekâdan daha önemlidir.
Yaman Törüner
PEKİ, NE OLDU DA AKP VE DIŞ POLİTİKA KARAR VERİCİLERİ İSRAİL’E BÖYLE BİR MUAZZAM JESTİ LAYIK GÖRDÜLER?
Peki, ne oldu da AKP ve dış politika karar vericileri İsrail’e böyle bir muazzam jesti layık gördüler? “One Minute” olayından beri yaşananları hatırlayınız. Filistin’de yaşananları bir insanlık dramı, bir katliam olarak değerlendirip, İsrail’in Başbakan tarafından açıkça devlet terörü uygulamakla suçlanması, TRT’de yayımlanan bir dizi yüzünden çıkan tartışma, İsrail Büyükelçisi Çelikkol nezdinde Türkiye’ye yapılan büyük saygısızlığın yarattığı diplomatik kriz, İsrail’in Anadolu Kartalı tatbikatından dışlanması ve son dönemde sıkça dillendirilen 1915 olaylarının İsrail parlamentosu tarafından da kabul edilebileceği yönündeki duyumlar. Bütün bu gelişmelere baktığımızda, aslında görünenden daha büyük bir kriz olduğu dahi söylenebilir iki ülke arasında.
Şimdi soruya dönelim tekrar: İlişkilerin bu denli soğuk olduğu bir dönemde hükümet niye şimdi böyle bir adım attı?
AKP uzunca süredir yakın ilişki içinde olduğu Arap dünyası ve Suriye’nin yanına son zamanlarda nükleer program kıskacı altındaki İran’ı arabuluculuk yapma kapsamında yanına çekmiş, en son Rusya’yı da yakınlaştırmış görünürken İsrail’e ve ABD’ye göz mü kırpıyor? Soğuk Savaş tabiriyle “Aslında kamp değiştirmiyorum, benim yerim belli” mesajı mı gönderiliyor?
Ali Bilgenoğlu
http://www.odatv.com/n.php?n=one-minutecilar-sasiracak-1205101200
İSRAİL’DE DİPLOMASİYİ MOŞE’LER GÖTÜRSE, BİLİYORUM Kİ GAZZE’DEKİ EZİYET DE BİTER...
Moşe hoş geldin için sahneye çıkıyor. Alıyor eline mikrofonu, Türkçe de konuşuyor, İbranice de... Ardından sıra milli marşlara geliyor. İstiklal Marşımız başlayınca Moşe Kamhi de başlıyor söylemeye...
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak...”
Öylesine etkileniyorum ki. Tüylerim diken diken oluyor. Büyük bir ciddiyetle söylüyor Moşe. Sanki yüzyıllara yayılan ortak bir kaderi söylüyor. Birlikte yaşamanın, kabullenmenin, birbirini anlamanın ne demek olduğunu söylüyor. İsrail’de diplomasiyi Moşe’ler götürse, biliyorum ki Gazze’deki eziyet de biter...
Bravo Moşe Kamhi sana...
Ben ilk kez bir yabancı diplomatın böyle İstiklal Marşımızı okuduğunu gördüm. Bu yüzden sen yalnızca İsrail’in İstanbul Başkonsolosu değilsin. Bana göre İstanbul’un da İsrail’deki elçisisin...
Fatih Çekirge
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/14528858.asp
İSRAİL, BENİM BİLDİĞİM, GİRMESİ BİR DERT, ÇIKMASI BAŞKA BİR DERT OLAN TEK ÜLKEDİR
Ivan Prado'nun başına geleni, en iyi daha önce Ben-Gurion Havaalanı'ndan İsrail'e giriş yapanlar bilirler. İsrail, benim bildiğim, girmesi bir dert, çıkması başka bir dert olan tek ülkedir. Türkiye ile diplomatik ilişkisi olmayan, Ermenistan'a, Erivan Havaalanı'na indikten sonra vize alıp girmek bile son derece kolaydır. Ama yanınızda yardım eden biri bile olsa Ben-Gurion zordur. Ben-Gurion'dan giriş yapmanın zor olmasının nedeni İsrail'in güvenlik endişesidir. İsrail'in güvenlik endişesinin nereden kaynaklandığını anlamanın yolu ise İsrail üzerinde helikopterle dolaşmaktır. Ülkenin küçüklüğü güvenlik endişesinin büyüklüğünün temel nedenidir. Bunu en iyi havadan görmek mümkündür. Havadan dolaşan İsrail-Filistin meselesinin varlık nedenini, İsrail'in güvenlik endişesinin kaynağını ve de iki devletli çözümün zorluklarını anlar. Anlamayanlara böyle bir geziyi öneririm. Anlaşılmaması mümkün değildir. Bu, ortadaki olağan musibete bakıldığında altı çizilmesi gereken ilk noktadır.
Güven Sak
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?YZR_KOD=6&HBR_KOD=139906#
REFERANS OLMAK YA DA OLAMAMAK İŞTE BÜTÜN MESELE BU!
Şalom gazetesinin haberine göre Başbakan Erdoğan kendisini ziyaret eden cemaat üyelerine "Siz benim referansımsınız" demiş!
Başbakan tarafından referans olarak gösterilmek elbette çok güzel, çok onur verici güzel bir durum!
Başbakan Erdoğan'ın AKP'den önceki günlerini anımsıyoruz!
Özellikle Milli Görüş çizgisinde olduğu dönemlerde yaptığı açıklamaları hatırlıyoruz. Hemen hemen her konuşmasında referansının İslam olduğunu beyan ederdi! Ama sonrasında yani AKP'li günlerinde bu tür beyanlarını hiç duymadık desek yeridir!
Hatta AKP kurmayları neredeyse "Referansımız İslam değil" anlamına gelecek açıklamalar yaparak ve bizi bir hayli şaşırttılar!
"Bir iktidar uğruna bu kadar alttan alma doğru mu değil mi?" diye düşündüğümüz çok oluyor! Yahudi Cemaatine gösterilen bu sıcak ilgiyi kıskanmadık dersek yalan söylemiş oluruz!
Referans olmak ya da olamamak işte bütün mesele bu!
Zeki Ceyhan
http://www.milligazete.com.tr/makale/salom-gazetesinin-yalancisiyiz-162984.htm
DAHA ÖNCEDEN GÖRÜLMEDİK DERECEDE TECRİT EDİLMİŞKEN, AMERİKAN DESTEĞİNİN YOKLUĞUNDA İSRAİL ÖLÜ SAYILIR
Bu kişilerin şu an Yahudi halkının rol modelleri olduğunu düşünmek ne kadar da iç karartıcı. Sanki İsrail’e ve kaprislerine otomatik destek vermenin gerçek dostluk olduğunu, işgali ebedileştirmenin İsrail’in geleceğini tehlikeye atmak yerine hedeflerine hizmet ettiğini düşünüyorlar. Sanki dünyadaki adaletsizlikler konusunda vicdanlarının konuşmasına izin veriyorlar, ama iş İsrail’in adaletsizliklerine gelince gözlerinin önüne bir örtü çekiliyor ve sesleri kısılıyor.
Ben Elie Wiesel gibi Holokost’tan kurtulmuş ünlü birisi, sesi yüksek mevkilerden duyulan bir Nobel Ödülü sahibi olsaydım, barış, İsrail’in geleceği ve dünya barışı adına Beyaz Saray’daki dostumdan şunu talep ederdim: Lütfen Sayın Obama, baskıcı davranın. İsrail’in size hiç olmadığı kadar çok ihtiyacı var. Daha önceden görülmedik derecede tecrit edilmişken, Amerikan desteğinin yokluğunda İsrail ölü sayılır. Obama’ya servis edilen koşer yemeği yerken şöyle derdim: Bu nedenle Sayın Başkan, İsrail’in gerçek bir dostu olun ve onu kötü kaderinden kurtarın.
Gideon Levy
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&Date=15.05.2010&ArticleID=996876
"BİZ 3000 SENE ÖNCE BURADAYDIK, DOLAYIYISLA BU ŞEHİR BİZİM" DEMEYE ÇALIŞIYOR
Şimdi bugünkü siyonist temelde kurulmuş İsrail yönetimi son derece mantıksız argümanlar mecmuası üzerinden, meşruiyet çerçevesi bulmaya çalışıyorlar. "Biz 3000 sene önce buradaydık, dolayıyısla bu şehir bizim" demeye çalışıyor. Bu makul bir şey değil. Bu insanlar kendilerine bir meşruiyet gerekçesi bulacaklarsa, Kudüs ve Filistin toprakları üzerinde en çok hak iddia edecek olanlar, Osmanlıların torunu bizler oluruz. Eğer tarihte bir dönem bir yere hakim olmak bir meşruiyet gerekçesi ise, bugün bütün İslam Dünyası'nın İspanya üzerinde, güney Fransa, İtalya ve Portekiz üzerinde hak iddia etmesi gerekir, çünkü Müslümanlar orada 850 sene hükümran oldular. Bu son derece mantıksız ve uluslararası ilişkilerde hiçbir şekilde kullanılmaması icab eden bir akıl. Eğer böyle bir referans çerçevesi kabul edilecek olursa, dünyanın hiçbir bölgesinde huzur kalmaz, her yerde çatışma yaşanır.
Ali Bulaç
http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=164771
KUDÜS'Ü YUTMAK İÇİN NETANYAHU KUDÜS İLE MÜSLÜMANLAR ARASINDAKİ MANEVİ RABITA VE BAĞLARI EBEDİYEN KOPARMAK İSTİYOR
Netanyahu, Kudüs günü münasebetiyle böylesine cevherler yumurtlamış bulunuyor. Kudüs'ü yutmak için Netanyahu Kudüs ile Müslümanlar arasındaki manevi rabıta ve bağları ebediyen koparmak istiyor. Bunu kimin üzerinden yapabilirler? Elbette ki Emevilerle alakalı modernistlerin ve oryantalistlerin mavalları üzerinden. Netanyahu yerli ve yabancı müsteşrikler gibi Kudüs ile Müslümanlar arasındaki manevi rabıtayı koparmak ve ortadan kaldırmak istemiştir. Tam tersine Kudüs ile Yahudiler arasında manevi bağlar bulunduğunu vurgulamış ve Kudüs'ün İsrail'in tek ve yegâne başkenti olduğunu söylemiştir. O vazifesini yapmış ve bizden ulema-ı şu da ona bu vazifesinde yardımcı olmuşlardır. Olan bitenin hikâyesi budur. Müslümanlardan avaneleri oldukça Netanyahu her şeyi söyler. Böyle dost varken düşmana ne hacet! Söyledikleri az bile. Netanyahu Tevrat'ta Kudüs'ün onlarca defa geçtiğini ama Kur'an-ı Kerim'de tek bir defa bile geçmediğini ileri sürmüştür.
Mustafa Özcan
http://www.milligazete.com.tr/makale/yasar-nuri-ozturk-ve-netanyahu-oyunu-163237.htm
Netten Okumalar
İsrail'i Yahudi Devleti Olarak Kabul Etmek – Daniel Pipes
http://tr.danielpipes.org/8364/israili-yahudi-devleti-olarak-kabul-etmek
Bar Kohba Galata Gençlik - Shrulik
http://www.skyturk.net/bar-kohba-galata-genclik/
Marx antisemitist miydi? – Hasan Aksakal
http://www.acikgazete.com/yazarlar/hasan-aksakal/2010/05/05/marx-antisemitist-miydi.htm?aid=35160
Avrupalı Yahudiler İsrail’e Barış Çağrısında Bulunuyor
http://www.ekopolitik.org/public/news.aspx?id=4746&pid=18
Hoşunuza Gidecek Siteler
http://www.gadnassi.com/index.htm
Netten seyredin
Hava Nagilah, What Is It?