63. festivalin ödül listesinde “İhtiyarlara Yer Yok”

Film festivalleri yılın sinema endüstrisinin aynasıdır. Yılın ürünleri iyi ise festivaller parlak geçer. Kısır bir dönem içinde olan bir endüstriden parlak bir festival beklemek olanaksız. 1966’dan bu yana izlediğim en heyecansız, en sönük, en parıltısız yarışmalardan biri olan 63. festivalde tek başyapıt yoktu.

Viktor APALAÇİ
26 Mayıs 2010 Çarşamba

Jüri ihtiyar ustaları dışlayarak, ödül dağıtımında tercihini gençlerden yana kullandı. Gerçeküstü bir reenkarnasyon öyküsünü hayale yakın bir anlatımla sunan, fantastik Tayland filmi Altın Palmiye kazandı. İkincilik ödülü, Fransız filmi “Erkekler ve Tanrılar” için hak edilmiş bir ödüldü.

Film festivalleri yılın sinema endüstrisinin aynasıdır. Yılın ürünleri iyi ise festivaller parlak geçer.

Kısır bir dönem içinde olan sinema endüstrisinden parlak bir film festivali beklemek olanaksız. Nitekim bu yıl Oscar Ödülü’nü, militarizmi savunan sıradan bir film kazanmıştı.

1966’dan bu yana izlediğim, en parıltısız, en sönük, en heyecansız yarışmalardan biri olan 63. Cannes Film Festivali’nde tek başyapıtla karşılaşma olanağını bulamadım. Jüri, seçici kurulun yarışma için kabul ettiği 19 film arasında, ihtiyar ustaları dışlayarak, ödül dağıtımında tercihini gençlerden yana kullandı.

İçlerinde üç çok kötü, dört vasat film bulanan yarışma filmi içinde, Taylandlı Apichatpong Weerasethakul’un “Geçmiş Hayatlarını Anımsayan Boonme Amca / Celui Qui Se Souvient de Ses Vies Anterieures” adlı filmine jüri Altın Palmiye Ödülü’nü verdi. Bunda şaşıracak bir şey yok. Zira böyle jüri başkanına böyle Altın Palmiye. Hollywood sinemasının en uçuk, en egzantrik yönetmeni olan Tim Burton, reenkarnasyondan söz eden, hayaletli rüya aleminde gezinen fantastik bir filme en büyük ödülün verilmesi için diğer üyelere baskı yapması kaçınılmazdı.

Filmde böbrek yetmezliğinden dolayı son günlerini yaşayan, yakınlarını biraraya toplayan bir adamın geçmişiyle hesaplaşması sürreel bir anlatımla beyazperdeye yansıtılıyor. 40 yaşındaki senaryo yazarı-yönetmen Weerasethakul bu gerçeküstü reenkarnasyon öyküsünde hayale yakın bir anlatım dilini tercih etmiş.

ALTIN PALMİYELİ FİLMİ NASIL KAÇIRDIM?

Seçici kurulun uluslararası yarışmaya layık gördüğü filmlerin izlenmeyi hak ettikleri prensibinden hareketle, katıldığım Cannes şenliklerinde yarışma filmlerinin tümünü seyrederim. Ancak bu yıl bu kural delindi.

Sıkılarak, tad almayarak izlediğim Tayland filminin ilk yarısında telefonum çaldı. İlk kez Cannes’a gelen genç bir sinefil, acı içinde ayak parmağını kırdığını, ambülansla hastaneye götürdüğünü söylüyor, yardım talebinde bulunuyordu.

Filmin ikinci yarısında olup bitenleri bilmiyorum. Ancak izlediğim kadarıyla, Boonme Amca’ya ölmüş karısının ve kayıp oğlunun ruhlarının kendisine katıldığını görünce ileride olacakları tahmin edebiliyorum.

Bir eleştirmen filmi ‘nefes kesen güzelliğiyle bir hipnotizma seansına’ benzetti. 2002 yılında Cannes’da “Blissfully Yours” adlı filmiyle Belirli Bir Bakış Ödülü’nü, iki yıl sonra “Tropical Malady” ile jüri özel ödülünü kazanan, 2008’de jüri üyesi seçilen Taylandlı Weerasethakul’a Cannes’da gözde, istikbal vaad eden bir sinemacı olarak bakılıyor.

Yine kendisi gibi genç, iki Fransız yönetmen, Xavier Beauvais (43) “Erkekler ve Tanrılar / Des Hommes Et Des Dieux” ile Büyük Ödülü, Mathieu Almaric (45) “Turne / Tournee” ile En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazandı.

Cannes’da yarışma için ilk kez seçilen Çad sineması, bu şansını Mahamat-Saleh Haroun’un “Bağıran Adam / Un Homme Qui Crie”ı ile iyi kullandı. Film Jüri Özel Ödülü’nü kazandı.

ÖDÜL LİSTESİNDE “İHTİYARLARA YER YOK”

Jüri ödül dağıtımında en çok En İyi Aktör seçiminde zorlanacaktı. Görkemli performanslarıyla İspanyol Javier Bardem ile İtalyan Elio Germano yarışmanın kesin favorileri idiler. Jüri kolay yolu seçerek ödülü iki genç oyuncu arasında paylaştırdı. Bardem, “Biutiful” filminde Meksikalı Alejandro Gonzales İnnaritu’nun kendisi için yazmış olduğu senaryodaki rolün hakkını verdi. İtalyan meslektaşı, Germano, Daniele Luchetti’nin “La Nostra Vita”sında, inşaat işçisi rolünde mükemmeldi.

Jüri En İyi Aktris Ödülü’nde fazla zorlanmadı, Güney Kore filmi “Poetry”de harika bir  büyükanne kompozisyonu çizen Yun Junghee’yi atlayıp, ödül listesinde olması gereken İranlı Abbas Kiorastami’nin “Copie Conforme” filminin mükemmel oyuncusu Juliette Binoche’a ödülü verdi.

En İyi Senaryo Ödülü’ne kaydırılan “Poetry” filminin senaryo yazarı ve yönetmeni Lee Chang-Dong (56) ödül listesinin en yaşlı ismiydi, ancak ödülü fazlasıyla hak etmişti.

Cannes’dan eli boş dönen iki İngiliz usta, Mike Leigh ve Ken Loach, Fransız eski tüfek yönetmen Bertrand Tavernier, Rus Nikita Mikhalkov, jürinin dışladığı “eski kuşak” sinemasına mensup olmanın bedelini ödediler.

HRİSTİYANLIK PROPAGANDASI MI?

Yarışma filmleri arasında izlerken kendimi en iyi hissettiğim, kendime en yakın bulduğum film, Fransız Xavier Beauvois’nin “Erkekler ve Tanrılar / Des Hommes Et Des Dieux” oldu. Filmin ikincilik ödülüne kaydırılması haksızlıktı.

1996’da Cezayir’de gerçek hayattan alınmış bir trajediyi sinemaya taşıyan film, bir dağ köyünde yaşanmış bir insanlık dramını gündeme getiriyor.

Bir manastırda, müslüman yerel hakla çok iyi ilişkiler içinde yaşayan 8 Hıristiyan misyoner rahibin sonu kötü biten öyküsü, insanın yüreğine hitap eden, etkili ve duygu dolu bir sinema diliyle anlatılmış.

1995’te Cannes’da “Öleceğini Unutma” filmiyle Jüri Ödülü’nü kazanan Xavier Beauvois, 15 yıl aradan sonra yarışmaya görkemli bir dönüş yapıyor.

Senaryo yazılımna da katıldığı “Erkekler ve Tanrılar”, Afrika’nın kaybolmuş bir köşesinde insanlığa hizmet etmeye kendini adayan rahiplerin fakir yerel halka sunduğu himetleri anlatmakla başlıyor. Aralarındaki yaşlı doktor (Michel Londsdale) hergün sayısız Cezayirliye sağlık hizmeti sunmaktadır. Şiddet ve terörün bölgede kendini göstermesi ordunun olayları bastırmada yetersiz kalması, yaralı arkadaşlarının tedavisi ve ilaç çalmak için teröristlerin manastırı basmaları rahipler için sonun başlangıcı olacaktır.

Yerel otoritelerin sayısız uyarısına rağmen rahipler manastırı terkedip Fransa’ya dönme tekliflerini reddederler. Kaçınılmaz son gelip çatar, rahipler teröristler tarafından rehin alınır. Karşılığında Fransa’da tutuklu bulunan arkadaşlarının serbest bırakılmalarını şart koşarlar. Teröristleri halkın gözünden düşürmek için bu teklif kabul görmez. Rahiplerin cesedi bulunur.

Böyle bir öyküyü Hıristiyanlık propagandası yapmadan anlatmak zor, hatta imkansız. Ölümü enselerinde hisseden, ilahiler söyleyen, sürekli dua eden rahiplerin son günlerini anlatan bir senaryonun Hıristiyanlık propagandası yapmadan anlatılması mümkün değil.

Eğitim hayatımın 7 yılını bir frer okulunda yatılı geçiren bir insan olarak, kendilerini dünya nimetlerinden uzaklaştırıp insanlığın hizmetine adayan insanları yakından tanıdım. Jesuite papaz okullarında okuyan arkadaşlarımın hiçbiri hristiyanlık propagandasıyla karşılaştıklarını söylemedi. Filmde manastırın liderini canlandıran Lambert Wilson, “54 Kışı / L’Hiver 54” filminden 20 yıl sonra, yine rahip rolünde çok başarılı bir performansa imza atıyor.

JURI VE ACLIK GREVINDEKI PANAHI

Egzantrik yönetmen Tim Burton başkanlığındaki jüride iki güzel aktris vardı. Yarışma filmlerinde hiç kadın yoktu ama, İngiliz oyuncu Kate Beckinsale ile İtalyan Giovanna Mezzogiorno Cannes’da hemcinslerini jüride temsil ediyorlardı. Diğer üyeler, üç yönetmen, Fransız yazar, senarist ve yönetmen Emmanuel Carrere, İspanyol Viktor Erice ve Hintli yapımcı, oyuncu, yönetmen Shekhar Kapur, Fransız besteci Alexandre Desplat, İtalyan sinema Müzesi Müdürü Alberto Barbera ve ünlü Puerto Ricalı aktör Benicio del Toro idi.

Festivalin en önemli yan etkinliği olan “Belirli Bir Bakış” bölümüne Fransız kadın yönetmen Claire Denis başkanlık etti.

İran’da nedensiz (!) olarak tutuklu bulunan Cafer Panahi serbest bırakılmadığı için Cannes’a gelemedi, koltuğu boş bırakıldı.

Tahran Başsavcısı, Panahi’nin gözaltına alınmasının siyasi bir nedeni olmadığını söylese de, Panahi’nin tutuklanmasında Montreal Film Festivali’ndeki jüri üyeliği sırasında, muhalif partinin simgesi olan yeşil atkıyı boynuna takmasının etkili olduğu biliniyor.

Festival Direktörü Thierry Fremaux “Belirli Bir Bakış” Bölümü’nün Açılış Galası’nda Panani ve düşünce özgürlüğünün kısıtlanması hakkındaki düşüncelerini dile getirdi. Cafer Panahi ile yapılan cesur bir söyleşinin 3 dakikalık bölümü Açılış Galası’nda gösterilince etraf alkıştan inledi.

Kapanış Galası’nın ödül töreninde Cafer Panahi’ye destek yağdı. Panahi’nin 9 gündür açlık grevinde olduğu hatırlatıldı ve ödül sahipleri desteklerini dile getirdi. Bunlardan Juliette Binoche, festivalin gündeminden düşmeyen Panahi’nin tutukluluk haline son verilmesini istedi.

Festivalin bu yılki afişinde, Fransızların milli kahramanlarından Juliette Binoche’nin resmi var.