Sanat yaşamı ve eğitmenliği süresince kendisi için ayrı bir önem taşıyan İstanbul Kültür Sanat Vakfı ile yakın ilişkisini sürdüren Leyla Gencer, mal varlığını ve eşyalarını, anısını sürdüreceğine emin olduğu, güvendiği bu kuruma bağışladı.
Vakıf, 2010 yılının başlarında taşındığı Deniz Palas’ın 2. katında, “Leyla Gencer Evi” adıyla özel bir bölüm ayırarak, 20. yüzyıl operasının efsane isminin yaşamından bir kesiti sanatseverlerle paylaşıyor...
“Viale Maino 17/a –MİLANO”... Leyla Gencer’in İtalya’daki adresi. La Diva Turca olarak anılan 20. Yüzyıl Opera dünyasının bu ünlü isminin Milano’daki evi bundan böyle Şişhane’deki İstanbul Kültür Sanat Vakfı’na ait Deniz Palas’ta. Restorasyonu üç yıl süren altı katlı binanın her katında ayrı ayrı işlevleri olan bölümler, ofisler bulunuyor. Burada, iki önemli mekânı özellikle vurgulamak isterim. Deniz Palas’ın giriş ve birinci katına yayılan “Salon”, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın performans mekânıdır. Binanın bir diğer önemli, hatta özel mekânı, uzun yıllar İKSV’nin Mütevelli Kurulu Başkanlığını yürütmüş olan Leyla Gencer için ayrılan ikinci kattaki özel bölüm, yani Leyla Gencer Müzesi’dir. Ayrıca, binanın teras katında (6.kat) nefes kesen Haliç ve “Eski İstanbul” panoramasına sahip restoran ve kafeteryayı da belirtmeden geçemem.
Leyla Gencer Evi olarak tasarlanan özel bölümde, sanatçının Milano’daki evinin bir kısmı canlandırılmış bulunmaktadır. Bilindiği gibi Gencer, yaşamının büyük bir kısmını bu kentte geçirmiştir. Onun kişisel zevkleriyle özel ve profesyonel yaşamında değer verdiklerinin, mümkün olduğunca sergilendiği Leyla Gencer Evi’nde sanatçının kişiliğinin, renkli yaşamının yanı sıra, derinlikli yanlarını da yansıtan ayrıntılar bulunuyor. Bu detaylara geçmeden önce, Gencer’in başarılarla dolu yaşamına kısaca bir göz atalım.
Leyla Gencer 10 Ekim 1928’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Belediye Konservatuarı’nda tiyatro, bale ve arkeoloji ile ilgilendi. 1950’de çalışmaya başladığı Ankara Devlet Operası’ndan sonra 1952’de İtalya’daki çalışmalarına başladı. Milano “La Scala” Tiyatrosu’nda sahneye çıkan ilk Türk solist unvanını taşıyan Gencer, 1957-1980 yılları arasında burada Verdi, Bellini, Çaykovski gibi dünyaca ünlü bestecilerin operalarında başrol oynadı. Büyük İtalyan şeflerle çalışma olanağını buldu, dünyanın en ünlü konser salonlarında sahneye çıktı. Sayısız rolü kapsayan geniş bir repertuar yelpazesinde, çeyrek asır boyunca, La Scala’da Primadonna olarak sanatını sergiledi. 1985’te opera sahnelerine veda ettiyse de, La Scala Korosu’nun genç sanatçılar okulunun yöneticiliğini üstlendi. Aynı tiyatronun opera sanatçıları için kurulan Akademisinde sanat yönetmenliği görevini 2008 yılındaki vefatına dek sürdürdü.
“Leyla Gencer Evi”nden söz etmeye başlarken, İKSV’nin tanıtımını aktarmak isterim. “Sanatçının aynı zamanda yakın dostu olan Pier Luigi Pizzi’nin düzenlediği mekân, son derece özgün bir kişiliğe sahip, operanın yanı sıra, özel yaşamında da etrafındakilerde merak ve hayranlık uyandıran bir kişi olan Gencer’in yaşamına büyüteç tutmayı amaçlıyor. İKSV’deki Leyla Gencer Evi’nde başköşede piyanosunun yer aldığı oturma odası, uzun saatlerini geçirdiği kitaplığı, hiçbir zaman eksik olmayan ve Türk yemekleri sunmaya özen gösterdiği konuklarnı ağırladığı yemek odası, pırıltılı opera yaşamına giren önemli kişilerin fotoğrafları, aldığı ödül ve madalyalar, çok sevdiği aksesuarlar ve giysileriyle yatak odası bulunuyor.”
Bunları bir bütün olarak görebilme şansım oldu. Burası, Milano’daki evin ufak bir ölçekte “reprodüksiyonu” sanki... 85m2 bir alana, orijinal evin belirli bölümleri yerleştirilmiş. Genelde evin dekorasyonunda 17. ve18. yy eşyaları kullanılmış. Piyanolardan biri ve halılar dışında, tüm eşyalar, aynalar, yazı masaları, resimler orijinal, yani Milano’dan getirilmiş. Rehberimize bir kaç soru yöneltebildimse de, bu ilk ziyaretimde tüm ayrıntıları algılamış olduğumu sanmıyorum. Her ne kadar bu bölüme “Leyla Gencer Müzesi” deniyorsa da, sanatçının kendisi bu mekândan, müze değil de,“ev”olarak söz edilmesini arzu etmiş. Ve beş kişilik grup halinde, bir görevlinin eşliğinde, ikinci kattaki bu “Ev”e girdik. Cam bir kapıdan girdiğimiz ve bir kaç oda kapısının açıldığı holde, bizi bir rehber karşıladı.
Aslında burası, yukardaki tanıtımda sözü edilen “Kitaplık”tan bir bölüm. Sağımızdaki oda, konukların ağırlandığı “Yemek Odası”. Muhteşem çerçevesiyle gözümüze çarpan duvardaki ayna, evdeki tüm aynalar gibi sanat koleksiyonları listesinde bulunuyor. Oturma odasında ilk bakışta, pembe ipek perdeler, duvardaki resimler ve köşedeki piyano dikkat çekiyor. Piyanonun üstü, sanatçının yaşamındaki önemli olayların ve onda iz bırakmış değerli orkestra şeflerinin resimleriyle dolu.
Diğer salondaki piyano Gencer’in Nişantaşı’ndaki evinden getirildi. Gerek bu ikinci piyanonun üstünde, gerek duvarda, sanatçının yaşamı boyunca aldığı ödüller yer alıyor. Sağ üst köşedeki, Leyla Gencer’in 1975’te aldığı “Academia Delle Muse” ödülü. Aynı yıl bu ödül resim dalında Marc Chagall’a, sinema dalında da İngrid Bergman’a verilmiş... Tüm odalarda olduğu gibi, yatak odasının duvarlarında da bir hayli resim var. Bu oda da, tiyatroda giydiği kıyafetlerin bir kısmı, şık gece elbiseleri, kürkleri, kimonosu, aksesuarları, takıları ve yelpazeleriyle de oldukça ilginç bir mekân...
Yeni binasında İKSV’nin Leyla Gencer’e ayırdığı bu özel bölüm, Opera dünyasının efsane isminin yaşamını sanatseverlerle paylaşmayı amaçlamıştır. Bu mekânı dolaşırken, müze mi ev mi olduğunu düşünmeyebilir, 17-18 yy dekoru ve fonda verilen Gencer’in müziğiyle, bir an için kendinizi pekâlâ La Scala’da hayal edebilirsiniz...
Leyla Gencer’in Evi randevu ile çarşamba, perşembe, cuma ve cumartesi günleri saat 11.00-16.00 arası ziyaret edilebilir.