İlham Beyim

Sağlık
2 Haziran 2010 Çarşamba

Nuia Mana

İlk defa bu hafta tıkandım. Yarım kalan bir sürü yazı yazdım ve sonunda ne yazacağıma karar veremedim. Çünkü ben zihnimde “Şunu yazacağım,” diye oturup yazı yazanlardan değilim. Bana İlham gelir, oturur kendi bazen bütün gece yazı yazar, sonra beni yorgun, perişan bir şekilde bırakır gider. Yazılarımı ben yazmıyorum, ‘İlham’ yazıyor.

İlham ben çağırınca gelmiyor. Onun kendine has zamanları var. Tam bir işin ortasındayken gelir, fikir verir gider. Uyurken uyandırır, anlatır anlatır gider. Ve kalkıp yazmak zorundayımdır ne dediğini. Ya da bir erkekle dışarı çıkmışımdır, tam elele tutuşacakken gelir İlham. Kıskanır beni o. İster ki hayatımdaki tek erkek kendisi olsun. Ve erkektir benim İlham’ım. Bilmiyorum niye, ama içimde yankılanan sesi bir erkeğin sesidir.

Bazen sert konuşur bana İlham. “Uyan!” diye bağırır. Uyanmazsam inatla rüyama girer, sarsar uyandırır. Sert erkektir benim İlham’ım. İstediğini alır benden. Yorar beni. Mesela tam duş alıyorken, suyun altındayken gelir. Apar topar çıkarım, haydi bilgisayarın başına. O geldiği an onu karşılamak zorundayımdır ben. İlham benim beyimdir, ne derse odur.

Bu bizim İlham Bey biraz gariptir de. İlk kitabımı yazarken (ki bunu da hiç planlamamıştım) İlham o kadar şiddetli gelmişti ki… Faturalar ödenmedi, işyerinde çalışıyor numarası yaparken sadece yazı yazıldı, arkadaşlar görülmedi, yemek yemek unutuldu… Kaç hafta sadece yazı yazıldı. Yazdığım bazı şeyleri nereden bildiğimi bilmeden yazdım hem de. Duşta gözümün önünde kelimeler beliriyor, uykumda bir ses sürekli konuşuyor. Uyutmuyor. Sabaha kadar yazıyor, yine de sonra uyumadan bütün gün yazmaya devam ediyordum. Aç bilaç sürekli yazdım, yazdım, yazdım… Ruh gibi dolaştım etrafta. Gözümün önünde mor ya da beyaz ışıklar beliriyor, İlham’ın yakışıklı ve gür sesi beni bir dakika yalnız bırakmıyordu.

Bir aksam İlham’ın içimdeki sesi bana, “Git yeni bir Tarot destesi al,” dedi. Uydurma bir destem vardı o zamanlar ve hava çok soğuk olduğu için, “Of bırak beni gidemem şimdi,” diye karşı geldim İlham’a. Ama o inat etti ve kopeğimi kendi emellerine alet etti. Bir baktım öyle huyları olmayan kopeğim gitmiş eski Tarot destemi yemeye başlamış. İşgüzar bizim İlham. İstediğini alacak ya! O soğukta çıktım deste almaya. Kitapçıda deste alırken elim kendiliğinden mavi bir kitaba uzandı ve bir sayfa açtı. Orada benim yazdığım hikayeye “cuk” diye oturan bir Mısır Tanrısı hakkında bilgiler vardı. “Al bu kitabı” dedi İlham. Aldım.

Dergilere gazetelere yazdığım yazılarımı da bir programa oturtamıyorum. Şalom Gazetesi’nin yanı sıra  Yoga ve Sağlık Dergisi’ne de yazıyorum. Ama diyemiyorum ki “Pazartesileri yazı yazacağım!” Çünkü yazılarımı ben yazmıyorum. Bende benden üstün bir ses var, adı İlham, o yazıyor. Ve İlham benim gibi insan bedeninde yaşamadığı için onun uyku, gece-gündüz, çalışmak, para kazanmak gibi dertleri yok. Onlar benim dertlerim, İlham Bey’in değil.

İlham Bey geldiğinde öyle bir sevişiyor ki ruhumla, yazıyı yazarken enerjim değişiyor, başka bir kadın oluyorum. Yazının doruğunda ise zamansızlık hissi ve muhteşem bir enerji dönüşümü yaşıyorum. Günler akıyor İlhamla sevişince. Yazı bittiğinde çocuğum doğmuş gibi oluyorum. İlham tohumunu ekmiş, benim içimde o tohum dönüşmüş ve sonucunda muhteşem bir şey ortaya çıkmış. Bebeğim gibi bakarım yazılarıma, kitaplarıma.

İlham’a sordum bir gün. “Basılmayacaksa, ünlü olmayacaksa bu kadar yazmak niye?” diye. “Sen yazarsın, yaradılış senden bunu bekliyor, buna karşı gelmeye gücün yetmez,” dedi bana. Haklı, yetmiyor.

Yok başka yolu. İlham’a mecburum ben.