Bugün artık kesin olan bir şey var; bu ambargo ile İsrail’in umduğu gibi, Gazze Hamas’tan kurtulmayacak. Tam tersi, Hamas’ın yeri hiç olmadığı kadar sağlamlaşmış durumda
Yom Kipur Savaşı’nın karanlık günlerinden bu İsrail kendini bu kadar kötü bir hal ve durum içinde bulmamıştı. 1973 yılında, İsrail askeri bir tehditle karşı karşıyaydı; bugün ise İsrail uluslararası duruşunun kökenine kadar uzanan politik bir tehditle karşı karşıya. Yahudi devleti, politik açıdan kan ağlıyor. Bunun sebebi sadece son yaşanan yardım filosu bozgunu değil; sergilediği, sivillerin durumuna karşı duyarsızmış gibi görüntüsü. İsrail, köşe sıkışmış durumda; hem de sadece Arap devletleri, onların orduları ve uluslararası kamuoyu tarafından değil, bu süreç içerisinde edindiği yeni düşman- Türkiye- tarafından da…
Bu durumdan çıkmanın uygun bir yolu var. İsrail, mevcut krizi etkisiz hale getirecek ve uluslararası kamuoyunun güvenin yeniden kazanacak bir strateji tasarlamalı. Hoşuna gitsin ya da gitmesin, gemi bozgunu, İsrail’in zayıf istihbaratından, planlamasından ve yönetiminden kaynaklandı; İsrailli liderler gözleri kapalı bir şekilde kendileri için hazırlanmış bir tuzağa düştü. Tüm bu yaşananlardan birisinin sorumlu tutulması gerekir. Bu yardım gemisi olayının ötesinde, İsrail ambargo konusunda alternatif bir yaklaşım izlemelidir. Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ‘ambargo uygulanmaya devam edecek’ tepkisi ters tepiyor ve protesto gruplarıyla yabancı hükümetlerin İsrail’i tecrit etme yönündeki meydan okumalarını arttırıyor. Karşılıklı olarak yapılan suçlamalar, görüntüler ve söylemlere bakıldığında, İsrail kaybedecek gibi görünüyor.
Bugün artık kesin olan bir şey var; bu ambargo ile İsrail’in umduğu gibi, Gazze Hamas’tan kurtulmayacak. Tam tersi, Hamas’ın yeri hiç olmadığı kadar sağlamlaşmış durumda. Örgütün, İsrail ile karşı karşıya gelmesi bilgi ve birikimini zenginleştirdi, konumunu ve Gazze halkı üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırdı. Peki, bu noktada İsrail’in amaçları nelerdir? İsrail, Gazze Şeridi’ne silah ve cephanenin girmeyeceğinin, bölgeden tek bir roket ya da mermi atılmayacağının garantisini ve dört yıl önce Hamas tarafından kaçırılan Onbaşı Gilad Şalit’in serbest bırakılmasını istiyor.
Bu hedefler, en iyi ne şekilde elde edilebilir? İsrail, üçüncü bir partinin, gemi olayını incelemesine izin verdiğini açıklaması ve tavsiyeleri dikkate alması gerekirdi. Devletler hata yapar; yaptıklarının doğru olduğunu konusunda ısrarcı olmak da çoğu ülkenin yaptığı bir şeydir. Özellikle bu olayda, zor yolu seçerek, olayın kötü geliştiğini kabul etmek, nadir görünen bir ‘kendine güveni’ ortaya koyar. Bunun yerine, yabancı gözlemcilerin yer aldığı, İsrailli bir araştırma komisyonu kurmak, en iyi ikinci seçenektir. Bu komisyonunun güvenilirliğini sonuçları ortaya koyacak, ancak yola büyük olumsuzluklarla başladığı bir kesin.
Bu arada İsrail, Aşdod Limanı’nı gelen yardımlar için bir kavşak haline getirmeli ve Gazze’deki Filistinlilerin insani yardım ihtiyaçlarının tespiti için Filistin Yönetimi ile irtibata geçecek üçüncü bir parti belirlemeli.
İsrail, Şalit’in serbest bırakılacağı ve Hamas’ın sınır ötesine yönelik hiçbir saldırı düzenlemeyeceğine dair güvenilir bir garanti verdiği anda, ambargonun kalkacağını açıklamalı. Şu ana kadar sessiz kalan ya da Hamas’a yönelik suçlamalarında inandırıcı olmayan uluslar arası kamuoyu da, artık sesini yükselterek, Filistinli örgüte bu tür davranışları tolere etmeyeceğinin uyarısını yapmalı.
Böyle bir açıklama, önemli ölçüde dinamikleri değiştirecek ve Hamas’ı takındığı tavrı değiştirme konusunda sorumluluk altında bıracaktır.
Dünya artık çekişmelerden yorgun, bir an önce çözümlenmesini istiyor. Dünya ile en çok bütünleşmiş ülkelerden bir olan İsrail, kendisine karşı, yavaş ama emin adımlarla yürütülen, ekonomik, kültürel, akademik ve politik boykotu durdurmalıdır. Son yıllarda İsrail, diplomatik açıdan defansif, askeri açıdan ise ofansif oldu. İsrail’in ilişkilerini tersine çevirmesi gerekiyor. 21. Yüzyılda artık uluslar arası ilişkiler imgelerden, Twitter hesaplarından ve Flickr networklerinden oluşuyor. İronik olarak, filo krizi, İsrail’e, Filistinlilere ve uluslar arası kamuoyuna fırsat sunuyor. İsrail bu fırsatı değerlendirip, bugüne kadar sürdürdüğü söylemini değiştirmeli, herkesin görebilmesi için Gazze’yi açmalı ve en önemlisi Filistin Yönetimi ile sürdürdüğü barış görüşmelerinde gerçek bir gayret sarf etmeli.
Prof. Henri J. Barkey
İstanbullu bir Musevi olan Prof. Barkey, doktorasını Pennsylvania Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nde tamamladı. 1998-2000 yılları arasında Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın Politika Planlama Bölümü’nde Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs, Irak ve istihbarat alanlarında Dışişleri Bakanı’na bağlı olarak çalıştı. Lehigh Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Pröfesörü olan Barkey’in, Los Angeles Times, The International Herald Tribune gibi gazetelerde makaleleri, News Hour, CNBC, ABC News and NPR gibi televizyonlarda siyaset yorumları yayınlanıyor.