Tanzimat’ın ilanına kadar Osmanlı Devleti’nde gayri müslimler askere alınmazdı. Ancak bu tarihten sonra Osmanlı ordusunda yer almaya başlayan Yahudi askerler arasında I. Dünya Savaşı’nda Gelibolu, Çanakkale ve Antep’de şehit düşenler oldu
Geçtiğimiz haftalarda üye olduğum rehber grubundan gelen bir e-posta: “550 yıl önce gemilerle İspanyol zulmünden kurtardıklarımız, bugün gemilerle yapılan yardıma zulümle karşılık vererek nankörlüklerini gösterdiler.” Bu mesajı ilk okuduğumda cemaat olarak bunca zamandır kendimizi tanıtmak adına yapılanları, gazetelerde yayınlanan onca yazıyı düşünüp sanırım “Akıntıya kürek çekiyoruz.” dedim. İstediğimiz kadar Galata, Balat turları yapalım, on tane “Türk Yahudileri” müzesi açalım, farklı anlamak isteyen her zaman, istediği gibi anlayacaktır…
Şimdileri ise kimi çevrelerde hangi dinden vatandaşın hangi savaşta savaştığını tartışmak moda oldu… “Yok, biz onlara karşı savaştık, hayır onlar da bizimle savaştılar!” Sanki konu yüz binlerce insanın öldüğü bir savaş değil de bir takımın taraftarlarından bahsediyoruz. Kendi kendimize “öteki” yaratıp sonra ona düşman oluyoruz. Aramızda halen Türk Yahudilerinin bu vatana bağlılıklarından, bu vatanın bir parçası olduğundan emin olamayanlar var ise size 500. Yıl Vakfı’nda bulabileceğiniz birkaç örnekten bahsedeyim.
Tanzimat’ın ilanına kadar Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimler askere alınmaz, onun yerine devlete “cizye” adı altında bir vergi öderlerdi. İlk defa 1893 yılının Nisan ayında Türk Yahudilerini temsilen Hahambaşı Kaymakamı Moşe Levi ve ruhani meclis üyeleri bir dilekçe imzalayıp Osmanlı’dan Türk Yahudilerinin de askere alınıp vatan savunmasına katılmasını talep etmişlerdir. 1. Dünya Savaşı’nda, Çanakkale, Galiçya, Gürbıyık, Gelibolu, Antep, İzmir, Halep cephelerinde savaşan ve şehit düşen birçok dindaşımızın olduğunu biliyoruz. Bunların birçoğunun ismini “20. yüzyılda Şehit olan Türk Sağlık Subayları” isimli kitapta bulabilirsiniz. Bunun yanında konu ile ilgili görüştüğümüz 500. Yıl Vakfı Başkanı Naim Güleryüz aktardığı bilgilerde Savunma Bakanlığı’ndan ellerindeki tüm isim listelerini istediklerini ve yakın gelecekte savaşta ölen bütün dindaşlarımızın da isimlerinin alınacağını belirtti.
Anadolu işgalinin şiddet ve üzüntü dolu günlerinde Türk Yahudileri İstanbul’da, Bursa’da, Ege’de, Güneydoğu’da özetle işgal altındaki tüm kent ve ilçelerde vatana bağımlılıklarını sürdürüp işgalciler ile işbirliğini reddettiler. İşgal döneminde yaralı bir askeri ameliyat ederken septisemiye yakalanıp vefat eden Operatör Doktor Jak Nesim Paşa anısına Osmanlı hükümeti, mezarına bir anıt diktirmiştir. Bunun yanında İzmir Kordonboyu Splendid Palace Oteli’nde 1919 yılında General Dixon onuruna düzenlenen ziyafette salonu süsleyen Yunan bayrağını yırtarak indiren kişi de yine bir Türk Yahudisi olan Nesim Navarro’dur.
1.Dünya Savaşı’nda savaşmış ve şehit düşmüş Yahudiler ile ilgili bilgiler konusunda Haydarpaşa Hemdat İsrael Sinagogu Vakfı’nın çıkartmış olduğu “Haydarpaşa’da Geçen Yüzyılımız” isimli eser de bize ipuçları vermektedir. Sinagog yönetimi, sinagogun onarımı esnasında içeride 1900’lü yılların başına ait olan bir gömü defterine rastlarlar. Daha sonra bu defterdeki isimlerin sinagog vakfına ait olan mezarlıktaki özel ayrılmış bölümdeki 1916–1920 yılları arası isimler ile aynı olduğunu görürler. Sinagog yönetimi bu taşlardan iyi durumda olan 5–6 tane taşı temizletir, üstündeki yazıların tercümesi yaptırılır. Öğrendiğimize göre yakın zamanda bu bölüm de bir anıt olarak tarihe tanıklık etmek üzere açılacaktır. 1. Dünya Savaşı’nda savaşan dindaşlarımız ile ilgili öğrendiğimiz bilgilerde Ortaköy’de bir dönem faaliyet gösteren Ortaköy Yetimhanesi’nin de 1. Dünya Savaşı sonrasında kurulduğunun ve bunun bir sebebinin de savaş sonrası yetim kalan cemaat çocukları olduğunun bize izini vermektedir.
Balkan Savaşı sırasında Edirne düşman istilasına uğradığında, Edirne Hahambaşısı Hayim Becerano efendidir. Bulgar Generali Vazof, Edirne vilayetinde ruhani başkanları kabul ederek ayrı ayrı hatırlarını sorup savaş ve durumdan memnun olup olmadıklarını sormuştur. İşgale uğrayan Edirne azınlık ruhani başkanlarının arasındaki Hahambaşı Becerano Efendi içinde bulundukları durumu sevdiği kocasını kaybeden bir kadının durumuna benzetmiştir. General, Becerano Efendi’ye bunun karşısında “Bu hissiyatınız size onur verir efendim!” demiştir. Bulgar komutanın azınlıkları ayırt etmek için dağıttığı şapkaları Yahudiler, Müslüman dostlarına vermişler ve haksızlıkları önlemeye çalışmışlardır.
Size aktardığım bu birkaç bilgi 550 değil 2000 senelik Türk Yahudilerinin tarihinde sadece birkaç satır başıydı.1893’ten bugüne askerde vatanı için nöbet tutan, vatan borcunu ödeyen dindaşlarımız bunun yanında sağlıktan eğitime spora birçok kulvarda ülkemizi gururla temsil eden sayısız dindaşımız kimin aslında bu vatana ait olduğunun en iyi ispatıdır. Artık ben de ülkemi temsil ettiğim her ortamda, yabancı misafirlere her fırsatta gururla anlattığım ülkemde “Sen Türk müsün Yahudi misin?” sorusuna maruz kalmak istemiyorum. İnsan kendini ne hissediyorsa o’dur. Birileri sizi farklı hissettirmek istese de, havalimanında üstünde Mois Gabay yazan rehberlik kokartımı acaba deyip o gün boynuma takamasam da ben kim olduğumu ve ne hissettiğimi her Türk Yahudi’si gibi çok iyi biliyorum.