Prometheus’u hatırlamak...

7 Temmuz 2010; Atina yakınlarında endüstriyel bölgede bulunan aslında eski bir fabrika olan Peiraios 260 adlı tiyatrodayız. Studio Oyuncuları olarak uluslararası bir proje olan PROMETHIADE kapsamında Şahika Tekand’ın yazıp yönettiği “10 Adımda Unutmak (Anti-Prometheus)” adlı oyunun dünya prömiyeri için Atina’dayız.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Doğduğu topraklarda Prometheus’u anıyoruz. Yunanlı seyirci oyundan etkileniyor, ayakta alkışlıyor

Şimdi sıra 18-19 Temmuz tarihlerinde Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nda İstanbullularla buluşmakta. 23-24-25 Temmuz’da ise Almanya Essen’de eski kömür maden ocaklarının bulunduğu Stiftung Zollverein’da olacağız.

Yunan mitolojisinin en bilinen hikâyelerinden biri, Prometheus’un öyküsü. Titanlar soyundan olan Prometheus, Zeus’u kandırarak Olympos’tan ateşi çalar ve insanlığa götürür. Bunun karşısında Zeus onu korkunç bir cezaya çarptırarak Kaukasos dağında bir kayaya zincirletir. Bir karga sonsuza kadar onun hergün yeniden oluşan ciğerini yiyecektir. Prometheus miti, uygarlığın öyküsü olarak ele alınır. İnsanlığa armağan edilen ateş, bilgidir. Bu evrensel hikayeye günümüz dünyasının düzeninden geriye doğru baktığımızda ironik bir yorum ortaya çıkıyor. Günümüzde enformasyon bombardımanı halinde karşımıza gelen “bilgi”nin, tarih boyunca Prometheus’ların daha özgür bir yaşama sahip olmaları için kendilerini uğruna feda etmiş oldukları insanlığın zincirleri haline geldiğini görüyoruz. Prometheus’lar ise unutuluyorlar...

Ruhr 2010 Avrupa Kültür Başkenti sponsorluğunda Essen Stifftung Zollverein Vakfı,  İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, Istanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve Atina-Hellenistik Festival ortaklığında gerçekleştirilen üç ayaklı uluslararası bir proje olan PROMETHIADE, Prometheus’u hatırlamak ve hatırlatmak için bir fırsat. Projenin merkezinde Avrupa kültürünün kurucusu kabul edilen Prometheus, mitolojik bir  figür olarak yer alıyor. “Zincire Vurulmuş Prometheus” adlı ünlü antik Yunan tragedyasının konsepti çerçevesinde Almanya, Yunanistan ve Türkiye’den  seçilen birer sanatçının yönettiği üç bilingual prodüksiyon, dünya kültür mirası kapsamına alınmış mekânlarda sergileniyor. Projeye Yunanistan’dan Theodoros Terzopoulos ve Attis Tiyatrosu Aeskhylos’un “Zincire Vurulmuş Prometheus” adlı metnini sahneye uygulayarak katılıyor. Almanya’dan Rimini Protokoll adlı topluluk, bugün Atinalıların Prometheus hakkında bildiklerini ve düşüncelerini irdeleyen “Prometheus Atina”da adlı performansla projede yer alıyor. PROMETHIADE’ye Türkiye’den ise Studio Oyuncuları Tiyatrosu, orijinal tragedyanın konseptinden yola çıkarak Şahika Tekand’ın yazıp yönettiği “10 Adımda Unutmak (Anti-Prometheus)” adlı oyunla katılıyor.

Şahika Tekand, Prometheus’u ele alırken 2500 yıl öncesinin bu evrensel insanlık mitinden yola çıkarak bugünün insanının çağdaş yaşamın içindeki durumuna eleştirel bir gözle bakıyor. “10 Adımda Unutmak (Anti-Prometheus)”ta isyankar davranışı karşında bir kayaya bağlatılarak cezalandırılan Prometheus’un aksine sahip olduklarına bağlanmayı seçerek sistemin oyun tahtasının taşları haline gelen çağdaş insanların umutla vazgeçmek arasında oynadıkları oyun, oyuncuların maruz bırakıldıkları durum içindeki yorucu mücadeleleri ile ifade ediliyor. Trajik olan ise bu rol kişilerinin, umudun, sistemin kendilerine sunduklarından ibaret olduğunu sanmaları. Finalde sürpriz bir karakterin ağzından duyulan son sözler ise insanlığın bu evrensel tragedyasının çıkışsız durumunu sorguluyor.

Studio Oyuncuları Tiyatrosu, 1990 yılından beri “Performatif Sahneleme ve Oyunculuk Yöntemi”yle kendi bünyesinden yetişen oyunculardan oluşan toplulukla bir çok uluslararası proje gerçekleştirmekte.  Bu son projenin özelliklerinden biri ise kapsamında yer alan her prodüksiyonun farklı ülkelerden oyuncuları ve dilleri bünyesinde buluşturması. “10 Adımda Unutmak (Anti-Prometheus)” bu anlamda, hem Studio Oyuncuları için hem de bu proje vesilesiyle “Performatif Sahneleme ve Oyunculuk Yöntemi” ile çalışan Alman oyuncular için farklı bir deneyim oluyor. Şahika Tekand “10 Adımda Unutmak (Anti-Prometheus) adlı Almanca-Türkçe sahnelenen oyununda iki dillikle ilişkisini aynı duruma maruz kalan farklı kültürlerden insanlar arasındaki ortak tepkiler üzerinden kuruyor. Oyunda iki farklı dilin birbirleri ile içiçe geçen zaman zaman da ortaklaşan kurgusu, hangi dili konuşursa konuşsun, hangi kültürden olursa olsun çağdaş insanın aslında aynı dünya sistemi içinde, benzer biçimlerde var olmaya çabaladığını ve sisteme uyum sağlamak uğruna maruz kaldığı durumlara aynı tepkileri verdiğini vurgulayarak evrensel olanı ortaya koyuyor. Başka bir katmanda “Performatif Yöntem”in temel taşlarından olan bir bütünün parçası olmak ilkesi, sahnenin hiçbir öğesinin öteki olmadan tek başına işlemediği, hiçbir farklılığın (Almanca ya da Türkçe gibi) öteki olmadan anlam kazanmadığı ve temelde her farklı öğenin aynı bütünün içinde eşitlendiği, onu anlamlandırdığı ve onun tarafından anlamlandırıldığı bir oyun düzeni içinde hayat buluyor. Bu oyunda görev almak yaşamda artık unuttuğumuz birşeyi hatırlatıyor bize. Anlamımızı toplamımızdan yeniden elde etmeyi ve farkı birlikte yaratmayı... Rol kişileri birer “Anti-Prometheus” iken, oyuncular olarak sahnedeki varoluş biçimimizle Prometheus’u hatırlıyoruz.

Verda HABİF