“Milestone” (kilometretaşı) bir albümün 40. sene-i devriyesi

Yıldönümleri sosyal yaşamda önemli bir yer tutar. Doğum günleri, evlilik, mezuniyet, şirket veya dernek kuruluş yıldönümleri coşkuyla kutlanır. 25, 40 ve 50 yıla denk gelenler ise bir başka özene mazhar olur. Hele bir de benzerlerinden fark yaratmış bir vesilenin yıldönümüyse…

Dani ALTARAS
14 Temmuz 2010 Çarşamba

Bu sene cazseverler işte böyle bir yıldönümünü kutluyorlar. Efsane trompetçi Miles Davis’in caz tarihinde, hatta bütün müzik tarihinde bir kilometre taşı olan iki plaklık (o zamanlar siyah plaklar vardı)  Bitches Brew albümünün 40. yıldönümü... İleriki yıllarda ortaya çıkacak fusion, progressive jazz, acid jazz, free jazz, hatta progressive rock’un (King Crimson, Emerson Lake and Palmer ve diğerlerini de etkilediği düşünülür) yolunu açacak o unutulmaz doğurgan albüm.

Bu albümün kaydı rock müzik tarihinin nesilden nesile anlatılan 1969 Woodstock festivalinde Jimmy Hendrix’in ortalığı sallamasından birkaç ay sonrasına rastlar. O güne kadar Miles Davis mainstream cazda çoktan marka olmuş, 1959’de Kind of Blue albümüyle adını caz müziğine silinmez harflerde yazdırmıştı. O albümde saksafonda John Coltrane ve Cannonball Adderley, piyanoda Bill Evans, basta Paul Chambers ve davulda Jimmy Cobb gibi yalnız o dönemin değil, tüm zamanların en büyük isimleri yer alıyordu. Albümün son parçası dokuz dakikalık Flamenco Sketches, belki de gelmiş geçmiş en güzel caz baladıdır.

Miles, Bitches Brew’nun kaydı için stüdyoya girdiğinde kendisine eşlik eden müzisyenlerin çoğu kendinden gençti. Albümün doğurgan olarak tanımlanması biraz da bu yüzden. Bu çalışmayla bir yandan fusion denen ve rockla cazı harmanlayan yeni bir akımın önünü açacak; diğer yandan caz âlemine, sonraki kırk yıla (belki de daha uzun yıllara) damgalarını vuracak ve cazı hep etkileyip şekillendirecek yıldız müzisyenler kazandıracaktı.

Soprano saksafonda Wayne Shorter bu albüm sonrası fusion tarzının ilk gruplarından Weather Report’un kurucularından ve sayısız Grammy ödülünün sahibi. Basklarnette Bennie Maupin, Herbie Hancock, McCoy Tyner, Horace Silver gibi müzisyenlerle çalmış bir nefesli çalgılar ustası. Elektrik piyanolarda, solda Joe Zawinul, sağda Chick Corea. 2007’de yaşama veda eden Viyana doğumlu Zawinul, Shorter ile birlikte Weather Report’un kurucusu ve tuşlu çalgılarda defalarca yılın en iyi müzisyeni seçilen bir usta. Sicilya ve İspanyol kökenli Chick Corea, bu albümün ardından Return to Forever grubunu kurdu ve bugüne kadar solo, düet ve grup çalışmalarıyla caz tutkunları tarafından hep izlendi.

Basta İngiliz Dave Holland Bitches Brew’nun ardından her zaman saygın projelere imza atan ECM plak şirketiyle sayısız iyi albüm yayınladı. Davullarda solda Lenny White, sağda Jack DeJohnette. Lenny White, Return to Forever’a katıldı ve 2009’da hem bu grubun yeniden bir araya gelme konserinde, hem de basçı Stanley Clarke ve Japon kadın piyanist Hiromi ile Jcazz in the Garden albümünde yar aldı. Jack DeJohnette o gün bugündür hep en önde. Diğer projelerinin yanısıra Keith Jarrett’in Standards Trio’sunun vazgeçilmez davulcusu.

Ve elektrogitarda bir virtüöz, İngiliz John McLaughlin. O güne kadar cazda elektrogitarın çalması olağan değildi. Miles cazı rockla buluşturacak bu albümü yapmaya karar verdiğinde John McLaughlin’i düşündü. McLaughlin’in usta işi gitar çalışı ve soloları gerçekten de albüme fusion karakterini kazandıran en önemli özellik. McLaughlin de bu albümden sonra, kurduğu Mahavishnu Ochestra ile Weather Report ve Return to Forever ile birlikte fusion adını alan bu yeni akımın öncüsü ve belki de en önemli temsilcisi oldu.

Yazının kahramanına gelince… Diş hekimi bir babadan ve blues piyanisti bir anneden 1926’da Illinois’te dünyaya gelen Miles Davis liseden sonra New York’ta Julliard Müzik Okulu’na gitti. Albüm yapma kariyeri 1945’te First Miles ile başladı ve Round About Midnight, Miles Ahead, Milestone, Porgy and Bess üzerinden Kind of Blue ile zirvesine ulaştı. Zirvedeyken ve caza yeni bir boyut kazandıracak Bitches Brew’ya kadar Sketches of Spain, Nefertiti, In a Silent Way gibi muhteşem albümler yayınladı. Son dönemlerini ise Tutu, Amandla, Aura gibi albümler ve Music from Siesta ve Dingo film müzikleri süsledi. Söz süsten açılmışken, 1991’de yaşama veda ettiğinde geride hatırasını süsleyen üç tane Down Beat’in En İyi Trompetçi ödülü, sayısız Grammy, Rock and Roll Hall of Fame ve pek çok başka ödül bıraktı. Bir de 1980’lerde Harbiye Açık Hava’da verdiği muhteşem konserin anılarını (değil mi Eli Karasu?)...

Bitches Brew uzun parçalardan oluşuyor. Joe Zawinul’un bestesi Pharaoh’s Dance 20, Bitches Brew 27 dakika. En kısası John McLaughlin adını taşıyor ve o bile 4 buçuk dakika. Bütün parçalar çok yüksek ritimli ve enerjik. Bunda yapımcı Teo Macero’nun da büyük katkısı var. Stüdyoda kayıtların üzerinde birçok oynamalar, ekleyip çıkarmalar yapmış. Albüm bu özelliği ile de devrimci bir nitelik taşıyor. Tek yavaş parça, adından da anlaşılacağı gibi son sıradaki Wayne Shorter’ın bestesi Sanctuary.

Böyle büyük ve cesur müzisyenlerin bir arada çalması, o güne kadar kimselerin göze alamadığı işlerin denenmesi, cazda yeni bir akımın ortaya çıkması hep sıra dışı başarılardır. Bu nitelikleriyle Bitches Brew cazda bir kilometre taşı kabul edilir. 40. yıldönümü caz ve Miles severlere kutlu olsun. (Albüm, 40. yıl vesilesiyle ekstra kayıtlarla CD formatında gelecek ay vitrinlerde olacak.)