ANTİSEMİT GODARD’A ÖDÜL: “Garip bir şey şu HOLLYWOOD onursuzların onurlandırıldığı bir yer”

13 Kasım 2010’da Hollywood’un en itibarlı ödülü olarak tanınan Oscar Onur Ödülleri yönetmen Kevin Brownlow, yönetmen Jean-Luc Godard ve aktör Eli Wallach’a verilirken yapımcı-yönetmen Francis Ford Coppola Irving G. Thalberg Ödülü’ne layık görüldü.

- Diğer
22 Aralık 2010 Çarşamba

13 Kasım 2010’da Hollywood’un en itibarlı ödülü olarak tanınan Oscar Onur Ödülleri yönetmen Kevin Brownlow, yönetmen Jean-Luc Godard ve aktör Eli Wallach’a verilirken yapımcı-yönetmen Francis Ford Coppola Irving G. Thalberg Ödülü’ne layık görüldü.

Fransız Yeni Dalga akımının en etkili üyelerinden biri olan ve “Cahiers du Cinéma” adı ile çıkardığı dergide film eleştirmenliği de yapan Jean-Luc Godard onur ödülüne layık görülenlerden biri. Hollywood’a, Oscar’a ve kurumsallaşmış hemen hemen herşeye karşı nefret dolu tepkisi ile bilinen yönetmen bu onur ödülünün kendisi için birşey ifade etmediğini belirterek ödül törenine katılmadı.

Godard hakkında yazılan makale ve biyografilerde işinde dahi olan bu yönetmenin özel hayatında açıkça dile getirmekten çekinmediği Yahudi karşıtı fikirleriyle bir antisemit olduğu açıkça görülmekte. Oscar onur ödülüne aday olması üzerine tepkisini gösteren Amerikalı yazar Benjamin Ivry’nin “Are They Giving an Oscar to an Anti-Semite?” isimli yazısı da Godard’ın antisemit söylemlerinin birçok örneği ile dolu.

OSCAR’I BİR ANTİSEMİTE Mİ VERECEKLER?

Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi (Academy of Motion Picture Arts and Sciences) Fransız-İsviçreli film yapımcısı Jean-Luc Godard’a  Oscar Onur Ödülü vermeyi düşünüyor. Akademi hastalıklı düşüncelerini saklamayan ve her ortamda dile getirmekten çekinmeyen bir antisemiti mi onurlandıracak?

“Nefessiz” (A bout de souffle, 1960), “Yaşanacak Hayatım” (Vivre sa vie, 1962), “Ayıp” (Le Mepris, 1963) gibi avangard filmleri ile hayranlık duyulan Godard, Ocak ayında vefat eden yönetmen Eric Rohmer ve 1984 yılında vefat eden Godard’ın iş ve eski samimi arkadaşı François Truffaut’un ardından Fransız sinemasındaki Yeni Akım Hareketi’nin önemli direktörlerinden biri olarak gösterilir. 

Film tarihçisi Antoine de Baecque’nin “Godard” (Mart  2010) ve Richard Brody’nin “Her şey Sinema: Jean-Luc Godard’ın Çalışma Hayatı” (2008) adlı biyografilerine göre Godard ve Truffaut’un arkadaşlığı 1960’ların sonlarında Godard’ın antisemit olması yüzünden bozuldu. İki biyografi yazarı da Godard’ın Yahudilerle ilgili sağlıksız takıntısına örnek olaylar verirken Fransız tarihçi ve yazar Pierre Assouline Le Monde blogunda Godard’ı antisemit olarak nitelemiştir. 1968’de Godard, Truffaut’un yanında Yeni Akım Hareketi destekçisi yapımcı Pierre Braunberger’e “pis Yahudi” demiş ve bu olaydan hemen sonra Truffaut Godard’dan uzaklaşmıştır.

Godard’ın Yahudilere karşı tutumu İsrail’le ilgili açıklamaları ile de dikkatleri üstüne çekmiştir. Daha sonra birçok kez tekrarlayacağı gibi 1991 yılında Liberation Gazetesi’ne verdiği sansasyonel röportajda İsrail’i  “Orta Doğu haritasındaki kanser” olarak niteledirmiştir. 1976’da yayınlanan belgeseli “Burada ve Her Yerde”de (Ici et Ailleurs) Fransız bir aile ile Filistinli bir ailenin yaşamlarını karşılaştırırken bazı bölümlerinde Golda Meir ve Adolf Hitler’i birbirine eş tiranlar olarak tanıtır. De Baecque’in de altını çizdiği gibi “Burada ve Her Yerde” belgeselinde Godard 1972 Münih katliamını da destekler. Godard’a göre her olimpiyat kapanış töreninden önce bir Filistinli (mülteci) kampının resmi yayınlanmalıdır.

1991’de İsviçre’nin Rolle şehrinde bulunan evinde Godard ile yaptığım röportajda kanser metaforunu açıklaması istedim. Gözü televizyonda oynanan tenis maçına takılı iken bana hastane X-ray’lerinin kötü huylu tümörleri göstermesini Orta Doğu’daki duruma benzettiğini açıkladı.  Godard bu konuyu, film tarihçisi ve önemli Fransız film dergisi Sinema Defterleri (Cahiers du Cinema) editörü Jean Narboni’nin hazırladığı 2007 tarihli belgesel “Jean-Luc Godard’la Sohbetlerin Parçaları” nda (Morceaux de Conversations) da tartıştı. Godard,  Narboni’ye İsrail’in “Tevrat döneminden gelen bir kurgu”ya ait olan toprakları işgal ettiğini düşündüğünü belirtti. Narboni “kurgu” kelimesinin ağır olabileceğini söylediğinde Godard İsraillilerin bir  “reality programında” yaşadığını, Filistinlilerin ise Amerikalı Yahudi belgeselci dramatik filmleri ile tanınan Frederick Wiseman’ın bir filminde var olduklarını belirtti.

De Baecque’in de gözlemlediği üzere, Godard’a göre gerçeklik terörizm dahil her Arap direniş hareketini haklı nedenlere dayandırması ile göreceli hale geliyor. Godard Filistinlileri  “İsrail nazizminin tarihsel canlanışının paradoksal bir formu” diyerek savunuyor.

De Baecque’in bir diğer açıklamasına göre ise 1970’te Alman televizyonu için çekilen kısa belgesel sırasında Godard, üzerinde “NazIsrael” yazan bir broşürü sallayarak kameramana: “Bize Alman televizyonundan bir çek yaz. Bu televizyon Siyonistler ve aptal Sosyal Demokrat Willie Brandt tarafından finanse ediliyor ve bizler bu çekle Filistinlilerin Siyonistlere saldırabilmesi için silah satın alacağız” dedi.

Godard’ın kurgusal filmleri ayrıca bazı sözde-komedi arkasına saklanmış rahatsız edici antisemit söylemler içeriyor. 1964 tarihli “Evli Bir Kadın” (Une femme mariée) filminde bir karakter: “Bugün, Almanya’da birine dedim ki ‘Ya yarın bütün Yahudileri ve kuaförleri öldürürsek?’ o da cevap verdi: ‘Niye kuaförler?’” 1967 tarihli “O Kızla İlgili Bildiğim İki veya Üç Şey” de (Deux ou trois choses que je sais d’elle) yönetmen Paris Match dergisinin filmlerine Yahudilerin II. Dünya Savaşı sırasında takmak zorunda oldukları yıldız gibi yıldız vermesiyle övünür. İşgal altındaki Fransa’da Yahudileri sarı yıldız takmaya zorlayan Nazi kanunlarına yapılan ima genellikle Avrupa’nın ultra sağ politikacılarında bulunan ve bu tarihsel trajedi hakkında rahatsız edici şakalar üreten bir görüşün göstergesi. Godard’ın 2010 tarihli, Cannes Film Festivali’nde premiyeri yapılan filmi “Sosyalizm Filmi” (Film Socialism) tipik bir psödo-aforizma olan “Garip bir şey şu Hollywood- Yahudiler icat etti.” cümlesini barındırır.

Hollywood tarihçilerinin ilk stüdyo başlarının Yahudi olmasını bilmelerine rağmen, endüstrinin “yabancılığını” buna bağlamak ırkçı bir yaklaşım olur. Godard film eleştirmenliği yapmakla sorumlu olmasına rağmen özellikle Steven Spielberg’inkiler olmak üzere birçok Hollywood filmini küçümsedi. Ancak yorumları sadece bu alanla sınırlı değil. Godard’ın arkadaşları ve hatta ortakları bile kendilerini hakaret edilmiş halde bulabiliyorlar. Örneğin Fransız Yahudi film yapımcısı Jean-Pierre Godin 1973’te Godard’la ortak çektikleri “Her Şey İyi” (Tout va bien) için pay talebinde bulunduğunda Godard: “ Her zaman aynı, bir Yahudi seni para kasası açılma sesi duyduğunda arar” şeklinde cevaplamıştı.

2009’da Le Monde’da Jean-Luc Douin imzalı “Godard ve Yahudi Sorunu” adlı makalede, Godard’ın 2006’da bir belgesel çekiminin kamera arkasında şu sözleri söylediği belirtiliyor: “Filistinlilerin bir Filistin Devleti kurmak için düzenledikleri intihar saldırıları, Yahudilerin İsrail Devleti’ni kurmak amacıyla kendilerinin gaz odalarına yollanmalarına izin vermelerine benziyor.”

Godard açık bir şekilde İsrail Devleti’nin kurulması için Yahudilerin Holokost sırasında toplu intihara kalkıştığına inanıyor. Aynı makalede Godard’ın şu sözleri de yer alıyor: “Açıkçası, 6 milyon kamikaze vardı.”  Makalede ayrıca “Hollywood Yahudi çeteler tarafından icat edildi” de diyor Godard. En azından Godard Amerikan film endüstrisini nankör gangsterler olarak suçlayamaz.

Forward Gazetesi,  Godard’ın antisemit fikirlerini Oscar Akademi’sine sunduğunda şu yazılı cevabı aldı: “Akademi Jean-Luc Godard’ın geçmişte antisemitik anlam taşıyan ifadeler verdiğinin bilincindedir. Ayrıca bu iddiaların çürütüldüğünün de farkındayız. Antisemitizm açık bir şekilde rahatsız edici bir durumdur fakat Akademi henüz Godard’la ilgili suçlamaları ikna edici bulmamıştır.”

Akademi sözcüsü Bill Krohn, Godard’ın da önemli katkılarda bulunduğu Cahier du Cinema Dergisi’nde yayınlanan 2009 tarihli tek bir makaleyi örnek alarak Godard’ın biyografisini yazan Brody’yi ideolojik basitleştirme, yanlış yorumlama, ve Godard’ın dahiliğinin kutlanmasına engel olmaya çalışmakla suçladı. Krohn, Godard’ın Braunberger’in ölümcül hakaret olarak gördüğü “pis Yahudi” lafını arkadaşlar arası şakalaşma olarak yorumlanması gerektiğini savunuyor.

Assouline, Brody’nin biyografisi ortaya çıkıp Godard’ın antisemitliği tüm detaylarıyla açığa çıkmasına rağmen Godard’ın Daniel Mendelsohn’a ait ve altı Holokost kurbanının hikayelerinin anlatıldığı “Kayıp: Altı Milyon İçin Bir Arayış” (Lost: A search for six of six million) adlı eserinin bir adaptasyonunu hazırlıyor olduğunu öğrenmenin şaşkınlığı içinde olduğunu itiraf ediyor.  Belki de film yapımcıları tartışmasız yetenekli sanatçı ile son derece şüpheli fikirlere sahip biri arasındaki ayrımı yapabiliyorlardır.  Godard’ın komşusu Jean-Luc Gaillard, London Sunday Times gazetecilerine verdiği demeçte, Godard’ın diğer herkesten farklı bir seviyede; dahi ile deli arasında olduğunu söyledi.

Los Angeles’ta görülen o ki İngilizce dışındaki dillerde korkunç ifadeleri olan sanatçılar sorun çıkmadan yaşayabiliyor. Godard’ın ifadeleri Fransızca olduğu için, Akademi’nin seçimine kimse itiraz etmedi. Bu konuyla ilgili fikirleri sorulduğunda Simon Wiesenthal Merkezi’nin başı Rabi Marvin Hier, film tarihçisi Howard Suber ve yazar-yönetmen Lionel Chetwynd, Godard’ın antisemitizmiyle ilgili kişisel bilgilerinin bulunmadığını belirttiler.

ABD dışında özellikle de Godard’ın yıllarca çalıştığı Fransa’da ise hakarete uğrayan Braunberger’le aynı fikirde olunması daha mümkün. 1968’de Braunberger  hislerini şu şekilde kaleme aldı: “Godard’ı antisemizmi yüzünden hiç affetmeyeceğim. Antisemitizm kimseye mutluluk getirmez. Şu andan itibaren fark ediyorum ki, Godard’ı sadece insan olarak hor görebilirsin. “Pis Yahudi” kabullenemeyeceğim tek hakaret. Bu sözcüklerin bende ne uyandırdığını, hala acı veren bir geçmişten neler tazelediğini biliyorsan bana sarılmak için gelirdin. Yahudi mutluluğunun çoğunu sana borçlu olan Yahudi arkadaşın.”